bugün

klavuzu fatih altaylı olanın burnu testereye yakın olurmuş demekten kendimi alamayacağım tırt gazatenin tırt haberi abi abla nın kafasını kesiyor bu manşetten bak bunla kesti etiketi de üstünde biz bulduk iyiki kesmiş tarzı haber yapıyor büyük haber 3. sayfa vardı eskiden böyle haberleri oraya koyarlardı . şimdi herhalde testere firması sponsor olmuş.
haber yapıcam diye işin bokunu çıkarmasıdır.
bunu gören bir insan şahsen ben etkilendim ( küfretmeye başladım ). ama bu gazeteyi 2 yaşında çocukta görüyor. ergen çocukta belki ben idrak edebilirim ama idrak edemeyip kendine vazife çıkaracak insanlar var. gözümle gördüğüm bir kaç olay nacak ile adamları kovalayan insanlar gördüm, döner bıçaklarını hiç çekinmeden vuranları gördüm, kafası yarıldığı halde kemerle saldıran insanlar gördüm. bir yol gösteriyorsunuz bakın testere ilede güzel kesiliyormuş gibisinden.
genel yayın yönetmeni fatih altaylı olunca pek şaşırılmayacak durum. birde bu gazete çıktığından beri şu kadar sattık biz buyuz biz diğerleri gibi değiliz diye kıçını yırtıyor. kıçını yırtan bir gazeteyle ancak kıç silinir.
(bkz: medyanın münevver karabulut cinayeti fetişi/#5377550)
bizim medyamıza özgü bir başka rezillik. bir de ''işte o testere'' diye başlık atmış aşşağılık herifler.
(bkz: bunu yapan insan olamaz)
bir aralar star gazetesinin ifa ettiği vazifeyi yerine getiren habertürk'ün yayınladığı fotoğraf.
(bkz: işte o an)
(bkz: bu haber tv de yok sadece star da)
diğer haber sitelerininde övdüğü olaydır, gazetecilik başarısı, olayın peşini bırakmayan haberturk te hede hödü. yaramıza kaya tuzu basıyorsunuz efendiler...
habercilik etiği ile bağdaşmayan bir fotoğraf. ve sanırım katil zanlısının bu kadar uzun süredir bulunmaması üzerine zıvanadan çıkarak kafa göz dalmıştır habertürk bu testereyi ve zanlının babasının teşhis fotoğrafını yayınlayarak. zanlı bulunmadığı sürece garipoğlu ailesinin gün yüzü göreceğini pek sanmıyorum.
yeni yayına başlayan habertürk gazetesinin, haber olarak bir cinayet de kullanılan suç aletinin resminin basılması haberi. ne derecede doğrudur düşünülmesi gerekir.
vay be öyle sandım ki bir silah bir testere gören herkes bir adam öldürme planları yapmaya başlıyor. toplanmış üç beş zibidi neymiş testere görmüşler ürkmüşler babası çıksaymış mış da mış.ulan kızın babasının iki ay sonra aklı başına geldi kendi fellik fellik kanal kanal gezmiyor mu?

aydın doğan yanlısı üç beş gazeteci bozuntusunun kışkırtmasıyla onların düşüncelerini buraya taşımak onlara hizmet etmektir. ne yapalım hiç birşey göstermeyip unutturalım, kendi kendine kapansın gitsin değil mi? bir insan ancak unutulduğunda gerçekten ölür.o cinayeti işleyen şerefsiz tanınmasın diye gözlerine bant koyan yüzünü bulanıklaştırıp gösteren medya mı adam? madem bulanıklaştıracaksın neden resim koyuyorsun? genç, saf bir kız ailesi, çevresi tarafından zengin diye bir psikopatın kucağına itilsin, sonra saygın medyamız ne bir haber ne görüntü koysun. bunu beceren medyayıda yerden yere vuralım.

daha düne kadar hepimiz belki c.g. masumdur diye düşünmüyor muyduk? buna kesin kanıtlar koyan habertürk'ü tebrik etmek yerine vurun vurabildiğinizce. bu kadar yönlendirilebilen bir aydın kesim dünyanın hiçbir yerinde yoktur. iki zengin gazete yapılır mı, o testere yayınlanır mı diyor, hurra tüm insanlar aynı yöne koşuyor?

bu görüntüleri eleştiren medya şöyle diyor; "bu görüntüler neye hizmet edecek?" bunca zaman hiçbir şeye yaramayan karı kız resimlerini koyarken televoleler yayınlarken neye hizmet ediyordunuz? bir şeyleri unutturup alıştırmaya mı? sonra toplum neden tepki vermiyor diye sorgularsınız.
bu görüntülerin sızmasının sebebini anlamak lazım. aylardır gizlice yürütülen soruşturmada bazı şeyler insaflı polisler yada savcılarla bilerek sızdırılıyor. çünkü zengin vr nüfuzlu kişilerce bürokrasi ve medya baskısı ile olay kapatılmaya çalışıldığı zaman bazı insanlara olayın vahameti gözlerinin içine sokup artık vazgeçilemez bir yola sokulması gerekir.

o görüntüler olmasaydı olayı bir grup insanımsı yapmış olacak ve c.g. değil başka biri yapmış olabilir gibi bir karmaşa ile olay savsaklanıp güvenilmez hale getirilecek sonucta belki biri üstlenecek diğerleride yanında az bir ceza ile kurtulacaklardı. planlı cinayet ile ani kızgınlıkla yapılan cinayet arasında cok fark var.

habertürk'e teşekkür ediyorum. saf bir insanın belki evlilik teklif edilecek diye heyecanla gittiği yerde sevdiği, kandığı bir vahşi tarafından 10 dakika içinde öldürüp birde üzerine üzerini değiştirmesini ibretle izledik.

o testereyi görüpte insanların vahşileşeceğini iddia eden insanları görmek çok şaşırtıcı geliyor. hergün mezbahalarda hayvanları kesen kasaplardan bir tanesinin kanlı bıçağını alıpta insan kestiğini görmedik.

bir silahın verdiği zararı gören insan onu severek değil tiksinerek seyreder. uzak durur. ancak psikopatsanız zaten görsenizde görmesenizde masum bir aleti silah olarak kullanabilirsiniz.

sonuç olarak o görüntülerin ne işe yaradığını soran gazetecilere ben cevap vereyim. ismini söylemekten iğrendiğim için c.g. dediğim insanın suçluluğu, adiliği, bir sevgi üzerinden insanı peşinden sürükleyerek vahşice kesmesini bizlerin gözüne sokup unutmamamız gerektiğini yüzümüze sert şekilde vurmuştur. unutmak isteyen duyarsız insanların görmeyi istememesi normaldir. unutalım gitsin mi?
o kızın ailesine zerre kadar üzülmüyorum. bir sevgi yüzünden masum bir insanın kesilmesi ağırıma gidiyor.
kesilmek kelimesini beyninizde düşünün. ufacık kesiklerinizin ne kadar acıdığını düşünün. düşünün ki o kızın yaşadığı acıyı hissedip ailesinden önce siz sahip çıkın. o şerefsizin gözünü bantlayıp resmini bulandıran bulaşık medyaya hesap sorun. adam yanımdan geçse tanıyacağım bir resmini görmemizi bize çok gördüler, istemediler.
fatih altaylının dümeninde bulunduğu bir gazeteden bu zevzeklik beklenir elbette!

(bkz: işte o üyeler)
bizim habercilik anlayışımızın en doğal halinin resmidir. bu tür haberlerin sakız gibi uzatılmasına kızın babasınında katkısı unutulmamalıdır. herkes suçludur bu olay da. kimse demesin ki cem garipoğlu nasıl bir adam, nasıl bir yaratık diye. senin kızın alemlerde gezerken derdine düşmezsen sonra da kalkıp isyan etmeyeceksin. devletimizin adalet ve emniyet sistemi başlı başına zaten faciadır. anneler, babalar çocuklarını umursamadıkça, saçma sapan takipleri bırakıp adam akıllı yetişmelerine izin vermedikçe daha çok görürüz bu fotoğraflardan.
testere kadar beyni olmayanların habercilik anlayışını yansıtan fotoğraftır.
kesinlikle bir gazetecilik olayı değildir. cinayeti işleyen kişinin yaptığı kadar büyük bir vahşet ve terbiyesizliktir. bunu birinci sayfaya taşıyan ne fatih altaylı'nın gazetecilik etiklerinden haberi vardır ne de o birinci sayfa toplantısında bulunan editör ve müdürlerin.

(bkz: meslekten utanmak)
tipik türk medyasının haptığı tipik haber.*
her ne olursa olsun buradaki suç sadece haber türk gazetesi, onun yayın yönetmeni *' nın değildir. asıl suç kamuoyuna malolmış,her daim konuşulan bir cinayetin hatta emniyet müdürünün koltuğunu kaybetmesine tuz biber olmuş cinayetin delillerinin basına sızdıran, basına sızdırılmasına göz yuman veya basına sızmaması için gerekli tedbirleri almayan emniyetindir de...
habercilik anlayışına şuna buna koyim... o testereyi gördüğümde kanım dondu, ağlıyordum az daha.

nasıl yapabildin bunu orospu çocuğu???? nefes alan, kalbi atan bir cana böylesine canice nasıl kıyabildin? o kolların nasıl ileri geri gitti? ne düşünüyordun bunu yaparken şerefsizin çocuğu?? allah belanı versin! allah sana daha acılı, daha işkenceli bir ölüm nasip etsin. tek dileğim budur.
Habertürk bunu nedense sık yapmaya başladı. istanbul'daki hücre evi baskınında kaza kurşunu ile ölen gencin cesedini de ana sayfaya taşımışlardı. Fatih Altaylı'ya bunun üzerine tarafımdan bir mail gönderilmiş ama cevap alamamıştım.

Bu durumu basın özgürlüğü diye adlandırmamak lazım. Yaşayan insanlara saygı duyulması gerektiği kadar yaşamlarını yitirmiş olanlara da saygı duymak lazım. Kaldı ki bir de yaşamlarını yitiren insanların ailesi var. Burada "unutma, unutturma" diye atıp tutmak kolay ama çocuğunuzun yaşamını yitirdiği aleti görmek ne anlam taşıyor. Üstelik Münevver Karabulut olayında olduğu gibi korkunç bir sonla yaşam yitiriliyorsa. Bunları yabancı basında göremezsiniz, çünkü çok korkunç cezaları var, Gazete ve dergiler herhangi bir anlaşma yapmadan, hatta yapsalar dahi toplum tepkisinden çekindikleri için basmıyorlar.

Ayrıca (bkz: basın özgürlüğü ama nereye kadar)