bugün

GÜVENSiZLiĞiN EVRiMi- OYUN TEORiSi

Sosyal Medya her ne kadar gereksiz birçok öğe içerse de faydalı ve işe yarar içerikler de yok değil. Bir gün Twitter’ da dolanırken bir Tweet dikkatimi çekti.

https://twitter.com/ncase...status/889928694516645890

Tweet “Güven ve Güvensizlik” Kavramları ile bu kavramların toplum içerisinde nasıl yayılabileceğini hakkında güzel bir simülasyonu içeriyor. Simülasyon, Oyun Teorisini kullanarak, toplumda bireyler arası güven ilişkisinin neden yok olduğunu, hangi koşullarda nasıl inşa edilebileceğini açıklamaya çalışıyor.

Bütün olay ilk başta bir hikaye ile başlıyor.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, barış ansızın oluşmuş. Batı Cephesinde 1914 Noelinde olmuş. Düşmanla dostane olmama kesin emrine rağmen, ingiliz ve Alman askerleri siperlerini bırakıp, savaş alanını geçip ölülerini gömmek, değiş-tokuşu yapmak ve oyun oynamak için tarafsız bölgede toplanmışlar. Bu süreç içinde tek bir tane bile “Karşılıklı Güveni Sarsacak” bir hareket olmamış. Açıkçası bu hikayeyi bende ilk defa duydum.

Simülasyonu karşılıklı basit bir oyun ile başlıyor;

iki taraflı bir para makinesinin iki tarafında siz ve rakibiniz var. Makineye 1 bozuk para attığınızda karşı taraf 3 bozuk para alıyor; ve aynı şekilde o 1 attığında siz 3 kazanıyorsunuz.

Olasılıklar belli;
ikiniz de para attınız —–> Ortak çalışma
ikiniz de hile yaptınız veya ikinizden biri hile yaptı…
Gelin durumu bir soru ile açıklamaya çalışalım;

Diyelim karşı taraf hile yaptı ve bozukluk atmadı. Doğru hamle ne; sizin de bozukluk atmamanız mı yoksa atmanız mı?
Cevap tabii ki sizin de aynı şekilde hile yapıp atmamanız.Kayıp/ Kazanç analizi ve tablosu ortada!

işin ilginç tarafı karşı taraf dürüst davranıp 1 bozukluğu atsa bile kazanan strateji yine bizim hile yapmamız yönünde!..
Bundan sonra simülasyon sizi 5 farklı karakterde oyuncu ile karşılıklı oynatıyor.

Bu karakterler şöyle:

i) Kopyacı: Önce işbirliğiyle başlıyor, sonra bir sonraki hamlesini rakibin hamlesi gibi yapıyor.
ii) Hep Hilebaz: Adı üstünde sizin hamlenizden bağımsız hiç ortak hareket etmeyen, hilesi garanti olan… Hatta Simülasyon’ da “Büyük Balık Küçük Balığı yer Diyor” bu abi.
iii) Hep işbirlikçi: “Hadi Gel Kanka Olalım” diyen karakter. Kıyamıyoruz ama dünyada senin gibilere yer yok kuzum demekten kendimizi alamıyoruz.
iv) Kinci: Siz ortak hareket ettikçe o da ortak hareket ediyor; bir kez hile yaptığınız andan itibaren bir sonraki hareketi hep hile yapmak…
v) Dedektif (Analiz Eden): ilk 4 hamlesi ortak, hile, ortak, ortak… Sonrasında hile yaparsan ‘kopyacı’ gibi, ortak davranırsan ‘hep hileci’ gibi davranıyor…

Simülasyonun bir sonraki adımında, oyun sizi bir bahise yönelndiriyor. “Bu karakterleri kendi arasında yarıştıracağım, seç birini” diyor.

Aralarında bir kez oynadıklarında Kopyacı karakter diğerlerinin hepsine üstün geliyor. Altın sonuç:
“Karşındakinin sana nasıl davranmasını istiyorsan öyle davran…”
Resmen oyun teorisi ile güzel bir gösterimi olmuş. Hatırlarsanız Oyun Teorisinin mucidi John kendisi de “Oyun Teorisini” arkadaşları ile gittiği bir barda aralarında dönen kız muhabbeti sırasında keşfetmişti. Bunu hem kendisi hem de “Bautiful Mind” filmi teyit ediyor zaten.

Oyun Teorisinden önce Modern Ekonominin Kurucusu Adam smith şunu diyordu: “Rekabet durumunda kişisel hırslar ortak çıkarlara hizmet eder”… Oysa bu teoriye göre “Hilebaz” kazanmalı idi.

ikinci aşamada bu grupları birbirlerine karşı defalarca oynatıyor; kazanan grubun oyuncu kazanacağı, kaybedenin oyuncu kaybedeceği şekilde… Sonuçlar yine ders niteliğinde:

Uzun vadede ‘kopyacı’ grup yani karşısındakine kendine davranıldığı gibi davranan grup dünyanın hakimi oluyor.

Ancaaak… Kısa vadede yani gruplar birbirlerine karşı defalarca değil de 3-5 oynatılırsa ‘Hep Hileci’ grup dünyanın hakimi oluyor.

Önceki deneyden çıkarılacak muhteşem sonuç şu:

Bireyler arasında ikili ilişki miktarı ne kadar az ise yani az önceki oyunu ‘çok tekrar etme’ ihtimali ne kadar az ise ‘Hep hile yapanların’ kazanma şansı o kadar artıyor…
Eğer Kopyacı stratejisi gerçekten çok etkiliyse - ki 1. Dünya Savaşındaki siperlerde çatışan askerler de bağımsız olarak bu stratejiye evrildi, "yaşa ve yaşamaya izin ver" -- peki neden o kadar çok güvenilemeyen ve güvenmeyen insan var etrafımızda? Güvensizlik salgınına neden olan nedir?
ipucu bü cümlede gizli. "Bu tekrarlanan güvenoyunu "Şu ana kadar, oyuncuları değiştirmekten bahsettik: Oyunu değiştirirsek ne olur? Bizi nereye götürür...”Güvensizliğin Evrimine”

Örneğin 1985’te Amerikalılar yakın arkadaş sayısını 3 ortalama üç olarak verirken bu sayı 2004’te sıfıra yakın çıkmış (sosyal medya hariç). Güven ilişkisi kavramı gerçek bir etkileşime bağlı olduğundan sosyal medya bağlamında bu durum güvensizliğin değil de en fazla yanlış bilginin hızlıca yayılmasını açıklayabilir.
Bu simülasyonun farklı detayları da var ama onlara da girersek kitap olur. Başka bir yazıda da onları anlatırız.
Kıssadan hisse!
Güven yaratmanın ana unsurlarının:

Mümkün olduğu kadar çok gerçek bağ, Kazan-Kazan senaryoları ve Minimum iletişimsizlik
olduğunu…
Kısa vadede oyunun kendisinin oyuncuları belirlediğini; ancak uzun vadede oyuncuların oyunun kendisine hakim olduğunu…

Basit matematikle ispatladık.