bugün

bu gündüz vakti fark edilendir.

yalının odaların her birine ayrı ayrı gün ışığı dolmakta.

altından yapılmış yatak başığımın ışıltıları da pamuk gibi memişlerime vurdu. zannetmiştim ki değilmiş. memişlerime vuran sarımtrak ışıltı müştemilattaki bekir'in dişlerinin sarısıymış. memişleirmle ben yarı uykulu kendisine bakarken pis pis sırıtmaya devam etti.

çok sinirlendim o vakit. ''tez vakitte bana kamuran'ım çağırıla, kahvaltım hazırlana, ipek takımım ütülene, bekir'in kafası vurula..'' diye emirler verdim. bazen kendimi biraz fazla kaptırabiliyorum.

ancak yalımıza kamuran geldi ki gözlerimi nur yüzlü yarimin nurundan açamadım. çok kamaştılar. işte o vakit şarap dudaklarımdan süzülmüştür:

'' gün ne kadar da aydınlık...''