bugün

gün doğacak, sayılı dakikası kaldı... güneş, kentin üzerinde yükselirken biran göreceğim o ışıltısını. sis ve ses arasından sızacak ışık. sonra sokaklarda derse yetişme telaşındaki talebelerin ayak sesleri, kıyamet... tenhalık son bulacak, yalnızlık bitecek ve şehir uykusundan uyanacak. biran... gözgöze geleceğim güneşle ve bir öpücük alacağım yanağından. günüm güzel geçsin diye bir buse, biraz olsun enerji. kavruk, yanık bir enerji. sonra yaşanacak gün. gülerek, ağlayarak tükenecek, durarak, yorularak bitecek.

işte o anda güneş kendi beşiğini kendisi sallayacak bir akşamüstü. sonbahar, hüzün kokacak ama efkârdan uzak henüz. kızaracak mavi gökler, kızaracak ve alev alev son bulacak bir aşk daha... bir sonraki güne dek sevilmeyecek hiç kimse, hiç kimseden enerji de alınmayacak. güneş bulunana dek...

sahi aşklar da böyle değil miydi? başlarda sonsuz bir enerji ve sonlarda sonsuz bir duygu seli, kızıllaşan birer sanat harikası... ömrümün yarısı bitti sanır cühela oysa biten bir gündür. ömürden bir gün, günlerden bir gün alt tarafı. enerjisini kaybetmiş, yorgun bir afet. bıkkın, koynunda bir yosmanın. sonra bulutlar kaplayacak gökleri ve şehirde bir sağanak başlayacak. korkuyorum güzelliklerinden, ürkmeksizin bir korku, salt, koyu ve kıvamlı bir korku. endişe değil, telaştan bağımsız, karanlıktan korkan bir çocuktan farksız... korkuyorum güzel olan hemen herşeyden ve şimdi uzaklaşsın güzel olduğunu düşündüğüm bütün gün batımları.