bugün

Nasıl ki okumaktan maksat anlamak, dinlemekten maksat duymaksa, bakmaktan maksat da görmektir. Kör dediğimiz görme özürlü gözler de bakar ama bir şey göremezler. Zira onların göz pencerelerine perde çekilmiştir. Işıktan mahrum oldukları için baktıklarını göremezler. Lâkin, hiçbir özrü ve engeli olmadığı halde göremeyenler var ki, bunlarakör demek de yetmez, belki nankör; demek lazım. Bunların özrü, göz körlüğü değil, gönül körlüğüdür, kalp körlüğüdür.
Gözün körlüğü insanın elinde değildir. Ya doğuştan veya da sonradan bir hastalık sonucu insan gözünü kaybedebilir. Cenabı Hak hikmetinin ve imtihan sırrının gereği olarak bazı insanların göz penceresine perde çekebilir. Bunlar görmemekten dolayı mazurdur. Onlara niçin görmüyorsun& denilmez. Veya yolda yürürken görme özürlü birisi size çarpsa, görmüyor musun kardeşim demezsiniz. Ama gören bir insan, size çarparak geçer, bir de sizi çamura düşürürse, kör müsün be adamdiyecek kadar sinirlenirsiniz. Zira onun bu davranışı görme özründen değil, dikkatsizliğinden ve patavatsızlığındandır.

Kalp ve gönül körlüğü de insanın kendi kusurlarından kaynaklanır. insan kendi iradesi ile günahı tercih eder, kalbindeki ışığı söndürür, gönül gözüne perde çeker. Böyleleri bakarlar fakat göremezler. Kâinattaki sanatı, hikmeti ve bunlara hükmeden kudreti fark edemezler. Gaflet ve dalâlet içinde, körü körüne ömürlerini tüketirler.Onların halini şu Âyet izah ve ifade etmektedir: Doğrusu gözler kör olmaz fakat göğüslerdeki kalpler körleşir (Hac suresi,46)