bugün

Herkes ne zaman ölür
elbet gülünün solduğu akşam.
Turgut Uyar
sözleriyle başlar.
kitapta, deniz gezmiş'in son sözlerinden ''yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği'' cümlesi vardı. bir kitabın, bu cümleyi taşıdığından ötürü toplatıldığını duymuştum. ben de o bölüme gelince ''yaşasın'' dedim ve beş nokta koydum, bir de dipnot düştüm ''buradan beş sözcük çıkarılmıştır'' diye. kitabın ikinci basımında bu cümleyi şöyle değiştirdim ''yaşasın türk....'' üçüncü basımında ''yaşasın türk ve kürt...'', dördüncü basımda ''yaşasın türk ve kürt halklarının'', beşinci basımda ''yaşasın türk ve kürt halklarının kardeşliği'' diye cümleyi tamamladım ve kimse anlamadı. hatta bunun üzerine nâzım'ın o ünlü dizelerini okumuştum: ''ben bir ceviz ağacıyım/ gülhane parkında / ne sen bunun farkındasın / ne de polis farkında.''

erdal öz

Sabahtan beri aralıksız okuduğum kitap.
"Ve olmadı. Öldüremedik.
Bu konuyu aramızda hiç konuşmuyoruz.

Ben açıkça söyledim: "Öldüremem" dedim. Oysa başta "Öldürürüm" diyordum.
Sinan daha başlangıçta öldüremeyeceğini anlamış.
Hiçbirimiz adam öldürmemişiz ki o güne kadar. Hiçbir deneyimimiz yok. O günden sonra da öldürmedik kimseyi. Biz insan öldürmedik reis."

belki edebi değeri yüksek olan bir kitap değil ancak o duyguları, o amaçları, o gençleri çok iyi anlatan anı türünde bir kitap. görüşünüz ne olursa olsun, etkilenmemek elde değil. kendilerinin de dediği gibi yaptıklarını, kararlılıklarını okuyunca saygı duyuyorsunuz.
bir çırpıda okuduğum, okurken sinirlendiğim,düşündüğüm,üzüldüğüm,iç çektiğim çok iyi bir kitap.
turgut uyar'ın 'salihat-ı nisvandan saffet hanımefendi'ye' adlı şiirinde geçen bir dize.

salıhat-ı nisvandan saffet hanımefendi'ye

hatırlarım bir akşam bir yokuşa durmuştum
iri atlarımız macardı, dantellerimiz alman

ne göksu'da bülbül dinlemek ne abdülhak şinasi bey
ıpılık bir sevgi geçerdi ara sıra içimden o zaman

siz ne zaman öldünüz allah aşkına yani ne zaman
kirli karlar bile erimemişti haber yoktu nisandan

rüştü paşaydı deli rüştüye çıkmıştı adı osmanlı ordusunda
o zaman hamitti padişah kocaman bıyıkları kocaman

o günlerde her şey akıp giderdi biz de şaşardık
hürriyet meşrutiyet otuz bir mart falan filan

gemiler de öyle boğazdan aşağı boğazan yukarı
bıyıklarını burardı umursamazdı paşa kocam o zaman

rüştü paşaydı sakallıydı belki sadece sakallıydı
ki sakallar geçmişinde her halde bir orman

bir oğul bir kız iki gelin bir damat isviçre lozan
nasıl ağladığımı ben bilirim bir yangının ardından

uykularım bölünüyor artık şu konağı bekliyorum
söyle ey muhabbet kuşunun tüyü söyle ölüm ne zaman

hep bir şeylere baktım bir şeyleri korudum kızdım
kızgındı haremi vardı sakallıydı rüştü paşa o zaman

hatırlarım bir akşam bir yokuşa durmuştum
iri atlarımız macardı, dantellerimiz alman

bahriye nazırı tevfik paşa mütarekeler falan
dünya nasıl çekilirdi ayaklarımın altından

annemin sonsuz giysileri bir telaşı bileyen tramvay
ben ne güzel çocuktum yalnızlıkların ardından

yeniköyde bir yalı, fatihte evler, ayışıklı bir zaman
rüştü paşaydı adı, yıldızda ve dömekede kahraman

herkes ne zaman ölür elbet gülünün solduğu akşam
aldım anlayamadım öldüm anlayamadım almadığım bir akşam

daha önce hiç ölmedim temmuzum ve incilerimle
göksuyu ışıklarla teşrif ettiğimiz akşam

ne zaman gülüm solar, ne zaman deniz, ne zaman akşam
ne zaman gemilerdi, ne zamandı paşa kocam

artık başucum dinlendirir bir şamdanın süsünü
söyle ey göksu akşamı hafız burhan ölüm ne zaman

mevlutlar okunur, dalgalar kalır bir geminin ardından
öldüm ben, saffet hanımefendi, salihat-ı nisvandan
(bkz: ağlatan kitaplar)
(bkz: kitabın etkisinde kalmak)
(bkz: deniz gezmiş)
HiKAYESi AĞLATAN KiTAPTIR.
olayları 1. ağızdan anlatması, sürükleyiciliği, yaşanmış olaylar olması gerekçesi ile 2 günde bitirdiğim* inanılmaz eserdir. yoldaşların başına gelen olaylar insanı ağlatır. bunu yapan insan olamaz, bir insan bir insana bunu nasıl yapar lan dedirten ve herkesin okuması gereken bir baş yapıttır.
denizleri tanıyıp , denizlere hayran olmamı sağlayan kitap.
mete ertekin ve irfan uçarı öğreten kitap.
zamanında sol görüşlü gençlere yapılan işkenceleri ve onların direnişini anlatan bir kitap. taraflı bir kitap olmasına rağmen okumakta fayda var.
ilkokuldayken, okurken öğretmenlere yakalandığım okullarda yasak olan siyasi içerikli kitap.
ruhunu,abd büyükelçilgine sattıgı akşamı akla getiren benzetme, bir nevi ölüm hali.
Erdal öz'ün harika kitabı. Deniz'i anlayacaksınız, önyargıları kırabilecek bir kitap. Tutucu bir beyne sahip olmayanlar için söyledim tabiki.
akıcılığı ve gerçekçiliği sayesinde 2 günde bitirilebilecek bi kitap. kitapta mücadelede bulunmuş kişiler olayı birinci ağızdan anlattığı için güzel de bir kaynaktır.
erdal öz kitabı.ne yazık ki ülkemiz gençlerini belirli bir ideolojiye ısındırmak için kullanılan kitaplar içinde ilk sıralardadır.oysa erdal öz ün amacı tam olarak bu mudur?tartışılır.
üç onurlu insanın, sayfalar dolusu gönlünüze akmasıdır bu kitap. boğazınız düğümlenir her sayfada. ellerinizin içinde yok olmaktadır güzel bakışlı insanlar ve buna engel olamayacak kadar acizdir yürek.
sonra karşıyaka mezarlığına bakıp pencereden, '' bu koskoca devrimciler, bu toprağın altında olamazlar '' dersiniz. inanmazsınız, inanmak istemezsiniz. '' yazık olmuş '' diyemezsiniz, çünkü her devrimci, '' yazık '' olmayacak kadar onurludur, bilirsiniz.
henüz ondört yaşlarındaydık solan güllerimizi tanıdığımızda. deniz yürümeye başlamıştı içimizde yaylana yaylana...kimin gözünde farkettilerse deniz'in tebessümünü, disiplin kurullarına sevkettiler, '' çocuğunuza birkaç soru soracağız diye evinden aldılar, karakollarda sorguladılar. sonra hukuki süreçlere devrettiler inancımızı. elimizde onurumuzdan başka birşey bırakmayıp, saldılar bizleri karartılmış geleceğimize. oysa bizler sevgilimize bu kitabı hediye etmekteydik yine de, '' onları sevmeyen bizi sevemez '' diye...
üç fidan yirmidört yaşlarındaydılar, çok oldu yirmidördümüzü geçeli ama onlar hep abimiz kaldılar. ne kadar acı kaldıysa da içimizde, bize o hüzünlü tebessümü bıraktılar...

'' karşıyakanın üç gülü
yürek dalıma gömülü
karşıyakanın üç gülü
tüm kançiçekleriyle
gözpınarıma gömülü.
denizgül, yusufgül, hüseyingül... ''
kim olduklarını, ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya yarayacak bir kitap. kimlere nasıl kıymışız. o zaman bir kaç kişinin asalım demesiyle üç gence kıymışlar. şimdi bütün ülke asın onu(apo) diyor, ama cesur büyüklerimiz kıyamıyor. bu kitabı okuyalım en azından gençlerin ne kadar cesur olabileceğini öğrenmiş oluruz.
siyasi görüşünüz ne olursa olsun, okumanızı tavsiye ettiğim romandır. biyografi, ropörtaj, roman ve deneme türlerinin karışması sonucu oluşmuş hoş bir kitaptır. sol görüşün propogandasını yapmaz, bundan dolayı her türlü görüş mensubu tarafından okunabilir. *
''...aşk olsun sana çocuk demiş şair...öyle buruk bir tat ki ağızda bıraktığınız, ölümünüz, hayattan hunharca çekip alınışınız..öyle yutkunması zor, öyle yutulması. oradan bakıp bakıp iç çekiyor musunuz şimdi, ''ölüm amacımız, size yaşama sevinci kazandırmaktı'' diyor musunuz, hani acıyor musunuz bize, bir hiç oluşumuza...tek derdimizin daha çok para, daha çok seks, daha iyi bir araba oluşuna...acıyın bize, acıyın...acınmaya ihtiyacımız var çünkü.
hani, kendi tabureni bile kendin çekecek kadar gururluydun, sen... deniz... ya biz? yeşil parkan vardı hani, şimdi bizim de levislerimiz var, postalın vardı, bizim de pumalarımız, adidaslarımız var, ha birde amerika bayraklı bokserlarımız var...söylesene çocuk acıyor musun bize...söylesene kim ölü şimdi, siz mi biz mi?''
nerden nereye diyebilmemiz için ufak bir başlangıç olan kitap, okumamak suçtur, günahtır, ayıptır...
özellikle son kısımlarında fazlaca hüzünlendiren kitap. zaten erdal öz de bu kitabı roman gibi de okuyabilirsiniz ama sizde bırakacağı hüzün kalıcı olsun gibi bir şey diyordu. dağda vurulan yoldaşlarının cesetlerini teşhis eden, ayaklarının altı dirsekleri eriyen, kemikleri derisinden görünen, elektrikle işkence yapılan ve asılan çocuklara ağıt gibi...
okudukça insanın kalbini acıtan, gözyaşlarını akması için zorlayan kitap. * *
* * 'gemide' ve 'lalelide bir azize' nasıl birbirini tamamlayan iki filmse 'darağacında üç fidan' ve 'gülünün solduğu akşam' da biribirini tamamlayan iki kitaptır. farklı insanlar tarafından kaleme alınsa da bu neden oldu şimdi diye bir soru sorduğumda cevabını hep öteki kitapta bulmuşumdur.
edebi olarak güçlü değil, ama bir amaca hizmet ediyor sonuçta. erdal öz iyi bir yazardır, bu kitabın kötü olması, öz ün duygularını gemleyememesidir ve durum itibariyle normal karşılanabilir bu.
gecenin bir yarısı okuduğuma okuyacağıma beni pişman eden ve işkence betimlemeleriyle iç acıtan kitap.
güncel Önemli Başlıklar