bugün

göl saatleri; göl kuşları, serbest müstezad nazımları, muhtelif şiirler başlığıyla yky'dan eleştirel basımı yapılmış ahmet haşim eseri.

--spoiler--
göl saatleri, ahmet haşim şiirinin açık denizi gibi... bu yüzden haşim'i anlatırken ''ben şiir dediğimiz şey için bu baştan daha güzel bir mahfaza, zeka denen kıvılcım için bu gözlerden daha mükemmel iki menfez görmedim'' diyen ahmet hamdi tanpınar'ın haksız olduğu söylenebilir mi?
--spoiler--

mukaddime
seyreyledim eşkal-i hayatı
ben havz-ı hayalin sularında,
bir aks-i mülevvendir onunçün
arzın bana ahcar u nebatı.

öğle
yeşil sularda büyük inciden çiçekler açar
gümüş böcekler okur aba bir neşide-i hab**,
durur sevahilin* üstünde, bi-heves, bi-tab,
güneş ziyasını içmiş benat-ı hab* u serab...

öğleden sonra
içer gümüş kıyılardan remide** ahular
ve onların sesi eyler bütün sükutu harab;
eder bu avdeti, durgun sulardan, istiğrab**
gürültüsüz ve uzak mai diğer ahular...

akşam
susar meşacir-i pür-şam** içinde bülbül-i ab,
sular sema-yı hayalatı eyler istiab**;
döner bu sahil-i niliye gölgeden kuşlar
ağızlarında güneşten birer kızıl dürr-i nab*...

gece
nücum u mahı* dökülmüş semanın eşcara*,
melul manzaralar şimdi bir gümüşlü sehab*;
derin sulardaki ecramı avlayan kuşlar
eder havali-i pür-nur-ı mahtaba* şitab***...

gece yarısı
ve ansızın suya etmekle mah-ı dur sukut
miyah-ı ruhumu* andırdı safha-i talab*:
o ruh içinde muzi bir garib nilüfer
bütün elemlerin üstünde münceli* ter ü tab*...

seher
ağaçların seheri zirvesinde titreşiyor
tuyur-ı faniye-i alam-i tahayyül* ü hab*.

semayı kaplayacak, şimdi, gazeler gibi nur
zavallılar kalacaklar esir-i ufk-ı türab*.

ve onların gözü eyler nücum-ı fecre* itab**
ve onların sesi eyler ''nihayet''i işrab...

siyah kuşlar
gurub u hun* ile perverde* ruh olan kuşlar
kızıl kamışlara, yakut aba* konmuşlar;
ufukta bir ser-i maktu'u* andıran güneşi
sükut u gamla yemişler ve şimdi doymuşlar.

karanlıkta beyaz kuşlar

vahşi karaltılardaki simin** kuşların
mer'i* miyan-ı sine-i yeldada* yerleri:

guya cihan-i sayede* metruk-ı nur* olan
fecr-aşina* melikelerin* muğber** elleri

koymuş kenar-ı sahile fağfur* kaseler,
mahın* birikmiş orda ziya-yı mukattarı*...

kuğular

suda yorgun, muzi** tecelliler**
ediyor bir takarrübü ifşa*:

kuğular, leyl* içinde, sine-güşa*,
geliyor, gözlerinde mestiler*;
sanki mahmul-i hande keştiler
ki olunmuş nücumdan* inşa...

kuğuların avdeti*
ölü bir satıh-ı abın* üstünde
ki celi**, lerze lerze**, daratı***,
sihr-abad-ı maha* gitmek için
arıyorlar reh-i semavatı*...

geldin

bir gün
akşamın ölgün
duran o namütenahi ziya* denizlerine
gark olan eşcar*
gark olan ovalar
oluyorken sükut u hüzne makar*,
geldin alam-ı kalbi* teskine...

ey şebabın hayal-i cavidi *,
o melul akşamın havası kadar
gelişin bir sükun-ı saridi*...