bugün

müslümanlıktan bihaber olan kişi olmaktır. sen gel müslümanlarca inanılan bir kitap için gökten indiği sanılan kitap de sonra müslüman ol de. bu kadar mı ucuz artık bu müslümanlık anlamış değilim. insanların, kendileri için elhamdüllilah müslümanım bile demelerine rağmen ondan sonra korkmalarına rağmen sen daha ilk başta kaybediyorsun.

imanın şartları 6 tanedir. allah'a inanmak, meleklere inanmak, kitaplara inanmak, peygamberlere inanmak, ahiretlere inanmak ve kader ile hayır ve şerrin allah'tan olduğuna inanmak ama 3. sünde bu iş yatıyor. yani iman yok. imanın şartları yerine getirilememiş. sonra müslüman olmak. müslüman alimlere, halka yapılanlar bile daha söylenmemiştir. iş baştan hatalı bir kere.

müslümanların çoğunlukta olduğu bu sözü söyleyip, bir de müslümanım diyebilmek ise tam bir oksimoron durumdur.

(Yanınıza) küfürle girip yine (yanınızdan) küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde ''inandık'' dediler. Allah, onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir.

(bkz: maide suresi 61 inci ayet)

Ve insanlardan bir kısmı derler ki: ''Biz Allah'a ve ahiret gününe (hayatta iken ruhun Allah'a ulaşacağı güne) îmân ettik.'' Ve onlar mü'min değillerdir.

(bkz: bakara suresi 8 inci ayet)

iman edenlerle karşılaştıkları zaman, ''inandık'' derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, ''Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz'' derler.

(bkz: bakara suresi 14 üncü ayet)

karar sizin. işte ayetler.
Atatürk’ün din ve laiklik ile ilgili sözleri (Özdeyişleri)

Din vardır ve lâzımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur-tefsirler, hurafeler- binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır.

Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. (Asaf ilbay Anlatıyor, Yakınlarından Hatıralar, S. 102-103)

Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; tanrısal inanışların belirtilerine bakarak diyebiliriz ki: insanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir. ilk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. ikinci devir, beşeriyetin erginlik ve olgunluk devridir.

Muhammed’i bana, cezbeye tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesinde en büyük bir komutanın yapabileceği bir plânı nasıl düşünür ve tatbik edebilir?

Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 100, 1945, S. 3)

Bizim dinimiz en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. (1923)

Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 128)

Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini muhafaza etmelerini emrediyor. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 92)

Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, islâm’ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 127)

Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı, ilerlemeye mâni hiçbir şey ihtiva etmiyor. (1923)

Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 66-67)

Baylar ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensublar memleketi olamaz. En doğru ve en hakikî tarikat, medeniyet tarikatıdır. 1925 (Atatürk’ün B. N., S. 93)

Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 127)

(bkz: bu da var hadi bakalım)
kitap hiç gökten iner mi yahu?

muzipin biri uçakla geçerken atmıştır onu...birinin yanına yahut üstüne düşmüştür, o da bunu ilahi bir mucize olarak yorumlamıştır.

gökten kitap mitap inmez...teknik olarak mümkün değil böyle birşey...