bugün

Kitabı ayrı güzel, filmi ayrı güzel. Yar kaldır başını, sinelerin ne güzel.
yaşayan son yıldızı Olivia de Havilland da 104 yaşında hayatını kaybetmiştir.

https://tr.sputniknews.co...ildizi-aramizdan-ayrildi/
(bkz: Rüzgar Gibi Geçti)

Kitabını 3 defa okumama rağmen (abartmışım, evet) filmini sonuna kadar hiç izleyemedim. Karakterleri gözümde canlandırdığım kitaplardan uyarlanan filmlerde genelde bu problemi yaşıyorum, yapmacık ve keyifsiz geliyor.

Bazı romanlar sadece kitap olarak kalmalı sanki.
Film 1939 yapımı, 8 oscar'ı var, 4 saat. Of of of klasiğe bak diyebileceğiniz hemen hemen bütün özelliklere sahip. Karakterler özgün olmanın ötesinde birer kült.

--spoiler--

Butler klasik bir zamparanın çok uzağında, nasıl zampara olunması gerektiğine dair görerek öğrendiği kişiler olduğunu dahi düşünmüyorum. Adam o an içinden ne geliyorsa onu yapıyor, sıfır plan, sıfır gösteriş, sizin gösteriş sayabileceğiniz şeyler bile kendisinden çıkıyor. Sonra yıllarca başkasına aşık olan birine abayı yakması da zaten bir zamparanın yapacağı türden iş değil. Sonra en boktan zamanda askere gidişi, kaybedilmiş davalara takıntı seviyesinde bağlılığı, daha savaş başlamadan önceki öngürüleri, savaş karşıtlığı vs. hep dönüp dolaşıp aynı kadına gelmesi fakat bunlara rağmen de o yırtıklığı her an kopabilir oluşu değişik yani şablonların ötesinde.
Karısı bir lady olmak üzere yetiştirilmiş fakat lady sıfatını en son hak edecek kişi dahi değil. Hani bilgisayarın nasıl kullanacağını, tam olarak ne yapmasını öğrendiğinde bir çocuk hovarda davranırya, hani ilk başta araba sürmeye başladığınızda geri geri giderken sağa sola çeririrsiniz de yanlış yöne dönünce noluyor lan dersiniz fakat bir süre sonra işi öğrenince gözüm kapalı sürerim havasına girersiniz ya ha işte bu hanım kızımızın hayatı da aynen böyle başta. Sonradan Butler sanki vahşi bir atı ehlileştirir gibi ehlileştiriyor kendisine bağlıyor. Tabii günümüzde de sık görülen özgür kız tribi olan ben anne olmıcamı yıllarca yemek pahasına. Farklı kişinin paragrafında olsak da butlerla çok ilgili bu kızın hikayesi de. iki de bir butler'a yalan söylüyor film boyunca, Butler da dalga geçiyor yıllarca bu yalanlarla. Kadın aradan geçen yıllara rağmen hala Butler'ın bu yalanları yutmadığını bile bile yalanları sürdürüyor. Ben tahammül edemezdim o yalanların yalan olduğunu anladığımı anlamayacak kadar aptal olan birine butler, helal olsun sana, sabrına. Dediğim gibi biraz aptal bir karakter, o kadar yıl aradan sonra her yalanını yakalamasına, hep galip gelmesine rağmen butler'ı kandırmaya çalışmasından da belli. Beni asıl gıcık eden zaten yan rollerdeki erkeklerin mallığı. Hep onlar dışbükey yapmışlar bunun aynasınu.

Kadının ilk aşkı da üstüne yazılması gereken bir karakter. Hiç tahmin edemezdim piçlik ve orospuluk propagandası yapan hollywood'dan böyle bir beyefendi. Kendisine şapka çıkarıyoruz. Biraz bilgi eksikliği de olmasa savaş karşıtı olur Butler'ın bu konuda yanında yer alırdı fakat bütün eksikliği o yırtık olmayışın verdiği toplumun bilgi dezonfarmasyonunun parçası olma hali yoksa 10/10 karakter, bu bilgi eksiğiyle 8.5/10 oluyor.
--spoiler--
filmini izlemeden önce kitabını okumalısınız .
Dönemi ile degerlendirilmesi gereken film.
1939 yapımı, herşeyiyle kusursuz sayılabilecek, 4 saatlik olmasına rağmen sıkmada kendini izletebilen kült film.

Dört saatlik filmleri kolay kolay tek seferde izleyemem ben. intermissionda kapatır gerisini sonra izlerim. Sıkılırım. Bu filmde gizem unsuru olmadığı halde dört saati kesintisiz izledim abi. Çok zevkli çok tatlı ve yukarıda da dendiği gibi çok soylu bir film. Savaşın sırf birilerinin sikinin doğrultusunda yapılan ve halkın zarar gördüğü bir eylem olduğunu gözümüze gözümüze sokuyor.
Aşk unsuruysa 75 sene öncesinin sinema anlayışıyla ters, zamanının ötesinde bir film bu. Cidden aşmış. Nayır nolamazcı aşk unsuru bizde olduğu kadar amerikada da vardı. Ama bu filmde rhett buttlerın ayhan ışık havasındaki bakışları haricinde yapmacıklık yok gibi birşey. Ki o bakışına da hasta oldum açıkçası.
Scarlett o'hara ise hem çok güzel hem de film boyunca kendisine çok küfrettirip buna rağmen kendisini sevdiren ve kendisine üzülmemizi sağlayan karakter. insan sevsin mi nefret mi etsin bilemiyor. Zira film boyunca iki duygu arasında gidip geldin şahsen.
Ancak scarlett öyle bir yaratmış ki yazar, zerafetin, narinliğin simgesi olduğu kadar güçlülüğün,yılmazlığın da simgesi hikayede.

Filmi neresinden ele alırsan al muhteşemlik akıyor abi her yerinden. Rolünün hakkını vermeyen bir karakter varsa o da ashley bence. Ama teknik olarak baksana abi. Çok fena sahneler var. Bazı sahneleri bugün bilgisayarda yapmayı beceremiyorlar. Düşün ki 2014-2015 teknolojisiyle bile ne sikimsonik filmler çıkıyor. Adamlar o zamanda neler yapmayı başarmış. Günümüz sineması bunlardan utanmalı bence.

izleyin izlettirin abi bu filmi. Bazen "hayatımdan 1.5 saat boşa gitti" dedirten filmler izleriz de uzun filmlere tereddütlü yaklaşırız. En azından kendi adıma konuşayım.
Ama bu film 4 saat boyunca kendine bağlıyor izleyiciyi.
Anladığım kadarıyla Camel'le bozmuş yazar. Lütfen sigara içmeyin, zararlı zararlı.
(#23102498) sesli güldüren yazar.
8. Nesil yazar. Hoşgelmiş.
hos gelmis yazar.
eminim çok defa smylenmiştir ama o rhett diye erkek yok mudur lan gerçek hayatta?
Rüzgar gibi geçtiyi okumadan önce hep abartıldığını düşünürdüm...
RHeTt o scarlett seni haketmiyor bebeğim, seni taşıyamıyor...
blackmore's night, polyuska polye nin ingilizce şarkı sözleri içeren güzel bir şarkısı.
Dün itibari ile izleyip, bugüne kadar izlemediğim için kendimi ayıpladığım filmdir.Özellikle yapım yılını dikkate alırsak yapılan iş mükemmel ötesi.4 saat boyunca biran bile sıkmamıştır.Artık her hatırladığımda tekrar tekrar izleyeceğim filmdir.
900 küsür sayfasıyla koca bir yaz elimden düşür(e)mediğim, okunduktan sonra bir süre belli başlı sahneleri hafızalarda kalacak müthiç bir kitap. filmi de yapılmış diyorlar, don't mind açıkçası.
vivien leigh'in şu görüntüyle hafızalara kazındığı film.

görsel
kitabıyla beni benden alan ama filmini bir türlü izleyemediğim bir baş yapıt.
(bkz: gone with the sin) vardır bir de.. onu anımsatandır.

http://fizy.com/#s/1dl8l6
bilinen haliyle sinemada ilk kez argo kullanan filmdir.

(bkz: frankly my dear i don t give a damn)
buradaki 'damn' argo sayılmaktadır ve bu, film çıktığı zaman tepkilere bile yol açmıştır.
kimileri bu filmden önce de argo kullanıldığını söylese de bu kesinleşmiş bir tez değildir.

yazarın yorumu: tüm zamanların en iyi filmidir.
izlemeden ölünmemesi gereken filmlerdendir.

mümkünse lütfen ingilizce izlensindir. o güzel diyaloglar o sanatsal müzik, zevkin dibine varana kadar zevk alınsındır.

evet...çok ünlü olmuş filmlerin içinde, çok büyük bir dramı anlatıyor olmasına rağmen icinde bir tek kere " fuck" ya da "bitch" kelimelerinin geçmediği, oyuncularının "hanımefendi" ya da " beyefendi" olduğu önemli bir filmdir, "rüzgar gibi geçti".

şahsen ben "scarlet" in "i´ll never be hungry again" tiradını çok severim. ki o tirad, 1939 yılı gözönüne alınırsa, bir kadın tarafından atılır. kadın o zaman bugünkü kadın değildir. ama tahminimce kadının bugünkü kadın olmasında mutlaka bir payı vardır.

çok büyük paralara malolmuş bir filmdir. ama bundan yüzyıl sonra büyük ihtimalle bugünün birçok ünlü filmi "yokolacak" ancak "gone with the wind" yokolmayacaktır. birileri hep bu filmin kıymetini bilmeye devam edecektir.

bu filmi izlemeden, ölmeyiniz. eğer siz de sinema sanatına gönül vermiş iseniz, bu filmi izleyiniz.

not; böylesi bir filme sadece 34 entry girilmiş olması da ayrıeten sözlüğün büyük ayıbıdır.ajdar´ın 21 milyon kez tıklandığı bir dünyada böyle bir filmi sadece bir avuç insanın tanıyor olması, oldukça düşündürücü bir durumdur.
bir de gone with the sin vardır. HIM'in öldüren şarkısıdır.
görsel
yine yeni yeniden farklı bir şeilde auta gitmiş bir sabri sarıoğlu topundan sonra söylenebilecek bir atasözüdür.
başrollerinde clark gable ve vivien leigh oynuyor. film 1939 yapımı. 10 dalda oscar kazanmış bir film. üç buçuk saatin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

vivien leigh en iyi kadıncı oyuncu dalında oscar ı kucaklarken, hollywood un kral lakaplı oyuncusu clark gable ödüle aday olmasına rağmen ödülü alamamıştır. ilk defa siyahi bir oyuncu bu filmle oscar ı kazanmıştır.
zamanında clark çeken filmdir.
(bkz: clark çekmek)