bugün

büyük umutlarla çekilip, yapımcının bel bağladığı; sonrasında gişede maliyetini bile kurtaramayan filmlerdir.
film basrol
-------- -------
postacı- kevin kostner
waterworld-kevin kostner
equilbrium---christian bale.

gibi örnekler verilebilir.
- saw 3'e iki bilet verirmisiniz?
- bütün biletler tükendi
- hadi yaaa, tüh..
(bkz: mustafa hakkında herşey)

asmalı konak'tan sonra şirketi, çağan ırmak'a film çekmesi için tam yetki verdi. o da mustafa hakkında herşey'i çekti ama gişede hayal kırıklığına uğradı. ardından çağan ırmak "öyle bir film çekeceğim ki gişeyi alıp götürecek." dedi. böylece babam ve oğlum'u çekti. babam ve oğlum, başarılı bir film olmasına rağmen ticari bir çok unsur içermektedir.
kesinlikle afisinden ve reklaminin yapilamamasindan kaynakli olarak kutup cizgisi asiklari iyi filmden biraz olsun anlayan herkesin izledikten sonra fikrinin degisecegi ancak gosterime girdiginde gisede neredeyse tek bilet eksilmemis yazik olmus filmdir.
bu filmlerin birçoğunda kevin costner bulunur. zira kendisi, milyonlarca dolar yatırım yapılan filmleri batırmakla ün kazanmıştır.
yapımcılarını büyük bir zarara uğratan filmlerdir.ilk onu;
1-Su Dünyası/Waterworld (1995)
2- Heaven's Gate (1980)
3- Kleopatra/Cleopatra (1963)
4- Ishtar (1987)
5- Cutthroat Island (1995)
6- Town and Country (2001)
7- Battlefield Earth (2000)
8- From Justin to Kelly (2003)
9- Duck Soup (1933)
10- Gigli (2003)

ayrıntılı bilgi için;
http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=195017
pardon; harika bir film olmasına rağmen 30000 civarında kalmıştır. küfür olmadan son dönemde çekilmiş en kral komedi filmidir. filmin içeriğinde sistemi eleştiren çokca sahneler vardır. değeri bilinemeyen türk filmleri arasındadır.
Viyana kuşatması üzerine bir film yapmışlardı, esas olarak Viyana savunmasında önemli bir rol üstlenmiş olan rahip Marco d'Aviano'yu anlatan...

Film gişede iki seksen yatmıştı. italya'da 130 salonda birden gösterime girmiş, iki haftada 71 bin seyirci toplayabilmiş ve kaldırılmıştı.

Eleştirmenler de yerden yere vurmuşlardı, "içi boş yıldız" vermeler falan...

Yönetmen Renzo Martinelli'nin (kendisini tanımıyorum) yeni bir "Troya olayı" yaratma sevdası fiyaskoyla sonuçlanmış. Film olsa olsa "300 Spartalı" gibilerden kötü bir çocuk filmi olarak kalmış. Bacaksızlar şimdilerde hemen her filmi internetten beleş seyretmeye alıştıklarından para verip DVD'sini de almazlar.

Demek ki sinemada "hamaset" ancak Türkiye'de geçerli... Batı seyircisi yutmuyor.

Oralarda Turgut Özakman gibi bir yazar da yok ki, Çanakkale'de düşman zırhlılarını gören Osmanlı subayına, altı ay önce ilan edilmiş olan savaşı daha yeni farkettirip "fakat bu savaş ilanı demektir" dedirtsin...

Bilmiyorlar bu işi. Başına Hazret-i isa'yı koyacaklardı...

Biz de eskiden Çanakkale filmlerine Atatürk'ü koyarmışız mesela...

o değil de başka bir konuyu hortlatmaydı amacım. ajda Pekkan'ın oynadığı bir film buldum. üstelik Çanakkale savaşı ile alakalı.

Atatürk'ün, peygamber gibi "suretinin gösterilmesi günah sayıldığı" için, kamera Atatürk'ün yerine geçer, davudi bir dış ses "size ölmeyi emrediyorum" dediği... Vallahi inanmıyorsanız, ordu fotofilm merkezi komutanı Albay Nusret Eraslan'ın "Çanakkale Arslanları" filmini izleyiniz.

"Starring" Ajda Pekkan and Tanju Gürsu... Co-starring Atıf Kaptan, Feridun Çölgeçen, Senih Orkan (bunlar hain ingiliz subayları oluyorlar)...

Hadi Çanakkaleli Melahat'ı anlarım da Ajda'nın Çanakkale'de ne işi olabilir acaba? (ingiliz hastabakıcıyı oynuyormuş.)

O günler artık gerilerde kaldı. Artık canı sıkılan Atatürk'ü oynayabiliyor. Hatta karayağız Rutkay Aziz bile. Benzetemezlerse de Levent Kırca gibi suratını boyuyorlar.
(bkz: war of the worlds)
reyiiz, reyiz.
Warcraft.