bugün

hadsizliktir.

evet tam anlamıyla tanım budur özet geçersek. ve açıkçası kati surette birilerine, bir şeyleri anlatmak nevinden hadsizlikler konusunda fazlasıyla gereksiz bir özgüvene sahip olduğum için bu hadsizlikte de herhangi bir beis görmüyorum kendi adıma.

1) olayların başlangıcı;

gezi parkı olayları başlangıçta yurdumdaki hemen her "özgürlükçü" eylemde olduğu gibi "idealist" bir kitle tarafından başlatılmıştır. bu kitleyi, iyi analiz etmek gerekir. hani 3-5 kişi bir araya gelip de doğanın, doğal kalması için kendilerini kayalara falan zincirler. ya da ne bileyim taksim, istiklâl caddesinde "cinsel tercih özgürlüğü" adına haklı ama cılız yürüyüş ve protestolara imza atarlar.

sanırım örnekleri zihinlerde çoğaltmak mümkün olacaktır, bu ikisi benim adıma yeterli bu açıdan bakınca. ve bu insanlar ne orada işleyen trafiği aksatıyor, ne esnafa zarar veriyor, ne herhangi bir şekilde olayları sabote etmek amacı güdüyorlardı. bir kaç gün içinde sayıları da sadece biraz artarak ve sadece biraz kalabalıklaşarak nüfuz kazandılar ama gene de ve en çok "bir park dolusu" kadarlardı. bir şekilde seslerini duyurma amacı güdüyorlardı ve "yandaş basın" tarafından çok da ciddiye alınmadıkları ve hatta "haber değeri" taşımadıkları aşikârdı. zira onlar, henüz "köpeği ısırmamış insan" normlarındaydı "habercilerin" deyimi ile.

derken bu gruba karşılık bir açıklama geldi öncelikle "biz kararımızı verdik ve bunu aynen uygulayacağız. ne yaparsanız yapın..." şeklinde. bunu söyleyen sayın başbakanın kendisidir ve bu beyanı da kendi tebası içinde alkışlarla ve coşkuyla karşılanmıştır hemen her söylediği gibi. takip eden süreçte gene parktan taşamayacak kadar bir kalabalık 30 mayıs 2013 perşembe gecesi, şarkı-türkü-kitap okuma türünden "tehlikeli" aktivitelere imza attılar o parkta ve gecenin sabahına karşı ciddi bir polis müdahalesi gerçekleşti parktaki insanlara yönelik ve doğrudan hedef alarak.

2) olayların gelişimi;

polisin müdahale görüntüleri, teknolojinin de etkisiyle çok çok kısa sürede neredeyse bütün dünya tarafından görülebilir hâle gelmiş ve bunun yanısıra insanların, insanlıklarını rahatsız edecek bazı kareler de gene yoğunluklu olarak sosyal medya üzerinden yayılmıştır. işte bu müdahale görüntü ve haberleri ile beraber insaniyet dediğimiz kahrolası hâl, evlerinde sakin sakin oturup da gezi parkı'nda bir şekilde duruşunu gösterenleri sadece izleyen ciddi bir kitleyi harekete geçirmiştir. 31 mayıs 2013 ve orada bizzat bulunanlarımızın nitelemesi ile "kıyamet gecesi" de bu reaksiyonu daha da tırmandırmış, her 2 saniyede bir peşpeşe ateşlenen gaz kapsülleri de nefes almak isteyen ve nefes almak isteğini dile getiren insanlar için daha ciddi bir reaktör olmuştur.

olayların devam ettiği ve ciddi anlamda şiddete sahne olan 31 mayıs 2013 tarihinde televizyonlardaki yarışma programları, belgeseller ve envai çeşit uyku hapları, zaten uyumak isteyenler için çok da sıkıntı teşkil etmezken "ne oluyor lan orada?" diye düşünüp de internet üzerinden ve bilmemnere kanallarının canlı yayın kameralerından olayları takip edenleri daha da kontrol altına alınamaz bir hale getirmiştir ve "en sağlıklı bilgiyi almak" konusunda çok da insani olduğunu düşündüğüm "merak" ile dahi sokaklara çıkan pek çok insanı beraberinde getirmiştir.

derken şiddetin seviyesini daha da tırmandıran siyasi açıklamalar, "çözümsüzlük" adına gösterilen direnç, "mahkeme kararına karşın" devam ettirilen inanç bir anda bu başıboş olarak ortaya çıkan ve temelde bir reaksiyon olarak başlayan hareketlerin "yönelimi" için ciddi bir hedef hâline geliyordu. "ağaçlar kesilmesin" diye başlayan eylemler, "daha özgür yaşamak istiyoruz" ve derken "bizim de fikirlerimiz var" ve daha da ileri giderek "biz bu yönetimi istemiyoruz" hâline dönüşmüştür(bu kısım özellikle "bunların amacı ağaç falan değil" diyenlerin biraz olsun anlamasını sağlayacaktır hadiseyi).

takip eden süreçte eylemlerin başlangıcını, gelişimini, şeklini,... bu olaylara dair gerçek olan herşeyi çarpıtmak noktasına geldiğimizde çeşitli argümanlar kullanılmaya çalışılmış ve eylemlerin "en ateşli" anlarında isimleri dahi bulunmayan ve etki altına alınmış, eli-kolu bağlanmış olan medya kuruluşları bir devlet bakanı tarafından "türk medyası çok ciddi bir sınavdan geçiyor" şeklindeki sosyal paylaşım sitesi uyarısı ile uyarılıyor ve gene bu durum reaktör görevi görüyor, eylemcilerin amaçlarını çok açıkça belirtmelerine karşın "alternatif amaçlar" gündeme getirilmeye devam ediyor ve diğer taraftan da olay "kutuplaştırma" çalışmaları ile daha farklı bir norma sokulmaya, çok farklı yerlere çekilmeye çalışılıyordu. netekim bu girişimler de kısmi olarak etkisini gösteriyor "acaba eve dönmeli miyiz?" diye düşünen eylem sahipleri dahi "hayır, şimdi değil" diyerek reaksiyon gösteriyor ve diğer taraftan evinde "zor tutulduğu" ifade edilen gaz kapsülleri de durumdan kendilerine pay çıkartmakta gecikmiyor ve öte yandan da ısrarla eylemleri "din karşıtı" bir tebaya maletmeye çalışıyor buna karşın da eylemlerde bulunan "dini inanç ve hassasiyet sahibi" kimseler başta olmak üzere eylemler karşısında "nötr" olan insanlar da bir şekilde bu kandırmaca karşısında eylemlere dolaylı destek vermeye başlıyor ve kahramanlaşıyordu.

3) gelinen nokta;

tüm bu karalama girişimleri de işe yaramadığında bir "siyasi şaşkınlık" ile siyasi partiler ve yönetimleri gene kameralar karşısına çıkıyordu. kelimenin tek anlamıyla ve her renkten siyasi kanat için "şok" etkisi oluşturmuştu eylemler. iktidar partisi eylemlere doğrudan doğruya karşı çıkarken ve eylemcilere savaş açarken bu siyasi iradenin uzantılarından olan büyük şehir belediyesi'nin başkanı "bundan sonra otobüs durağı yapsak sorarız." diyordu. akabinde siyasi iradenin kanaat önderi de olan sayın başbakan daha önceleri "topçu kışlası yapacağız" ve ondan sonra "evet, cami de yapacağız. akm'yi de yıkacağız!" dediği bölge ve yapılan çalışma için "yayalaştırma" ismini kullanmayı tercih ediyordu.

muhalefet cephesi de en az iktidar partisi kadar etkisindeydi şokun. chp önce bütün il ve ilçe teşkilatlarına "eylemlerde yer alınmamalı" gibi bir genelge gönderiyor ve sonra düzeltme yaparak "tamam katılabilirsiniz ama yasadışı bir hâlde bulunmamalısınız" şeklinde revize edildi.

mhp ve mhp'li bu hengâmede en garip tutumu sergiliyordu belki de... eylemlerde bizzahiti yer alan ve geçmiş yıllardan da tanıdığım bir ahbabım, şişli ülkü ocakları'nın çok ciddi bir ismi facebook hesabından "eylem karşıtı" paylaşımlarda bulunabiliyor, sonraları başka illerde mhp'li bir grubun karşı çıktığı eylemci topluluk içinden hatırlı ülkücüler çıkıp da yeni yetmeleri dizginliyor... sonunda devlet bahçeli gibi çok da söylediğinin aksini söylemek gibi bir karaktere sahip olmayan(nedenleri tartışılır bunun) ve "laf ağızdan bir kere çıkar" düsturunun siyasi somutluğunu temsil eden bir siyasi figür de eylemlere karşı ilk başlardaki "dik" tavrını gösteremiyor.

bdp zaten pek çok konuda tutarsız olmasına karşın. eylemler başladığında "katiyen destek vermeyiz" derken ne vakit eylemciler "terörist ilan edilme" girişiminde bulunulduysa o anda "eylemlere destek" verir pozlar kesen ve takip eden süreçte önü alınamayan eylemlerle ilgili "imralı'dan selamlar" getirip götüren bir tutum içine girmişlerdir.

bugün, artık bu memlekette insanlar ne olduklarının farkındadır. hala çıkıp da "biz kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeyiz" demesine karşın "kürtaj, ertesi gün hapı, alkol tüketim saati, genel doğum kontrolü" gibi doğrudan doğruya kişinin "kendi hayatı" ile ilgili konularda doğrudan yasal düzenlemelerle veyahut dolaylı yoldan uygulama ve prosedürlerle müdahil olan kimselere çok da itimat etmemektedir.

önümüzdeki ilk seçimlerde belki gene ak parti ciddi bir oy alabilecektir ama gezi eylemlerinden sonra bazı kitlesel anlamda oy sayısı azımsanacak olan siyasi parti seçmenleri sırf bu siyasi iradenin "kafasına göre" hareket etmesini engellemek adına belki de daha önce ömrü boyunca hiç oy vermediği siyasi bir partiye oy verecek, belki daha önce siyasi seçimlerde girmediği "oy kullanma" zahmetine girecektir.

gezi olayları ile insanlar "yaşayamadıkları bir hayatı kaybetmenin" çok da "ciddi bir kayıp" olmadığını görmüşlerdir.

belirtmek istedim.
bir anlamı olmayan klavuzdur. birileri bikaç günlüğüne taksimi işgal etti diye altından derin derin sosyolojik tespitler yapmaya gerek yok, osmanlı dönemindeki istanbul ve celali ayaklanmaları gibi patrona halil isyanı gibi bir isyan değilki bu. içi boş kof, başbakana küfür etmekten öteye gitmeyen sloganlar, yollara kurulan barikatlar, otobüslerin yağmalanması, binaların taşlanmasından ibaret, kimin ne b..k söylediği anlaşılmayan, zaten anlaşılma derdi de olmayan yarı terör anarşi eylemleriydi gezi eylemleri.

haa illa anlaşılması gereken bişey varsa, hükümetin istihbaratının zayıf olduğu, istanbulda polisin yetersiz olduğu, kafası her bozulanın meydana adam toplayıp ortalığı yakıp yıkmasının nispeten türkiyede kolay olduğunu anladık bu olaylar sayesinde. devlet de eminim bunun dersini almıştır, bir daha böyle yüzü maskeli otobüs yakan onun bunun çocuklarına daha önceden ve adam akıllı önlemler alır diye düşünüyorum.
güncel Önemli Başlıklar