bugün

(bkz: gerekirse beyaz sarayı vururuz)
(bkz: gerekirse özgürlük anıtını vururuz)
kabe'yi vurmak, sadece teknolojik silahlarla yapılacak bir şey değildir. mecazi anlamlarıda vardır, şöyleki;
islam ülkeleri insanlarını inançlarıyla çeliştirir, birbirlerine düşman edersiniz, saçı açık olan olmayana yobaz der, allah adının geçtiği cümleler kurarsanız tepki alır dar kafalı ilan edilirsiniz, müslüman bir ülkede yaşadığınız konusunda kuşkularınız artmaya başlar, velhasıl kelam; islam ülkelerinin inancı kökünden sarsılmaya başlar... işte o zaman "gerekirse kabe'yi vururuz" demenin aslında, "ulan sizde din iman bırakmadık kabe'yi vurunca mı gücünüze gidecek" demek olduğunu anlarsınız.
haçlı seferlerinin 21 yy.'daki modern kılıflı hali. *
sallanmaması gereken fuzuli bir açıklamadır. her yerin bir hamili her mülkün bir hadimi vardır.
kabe nin sahibi şüphesiz allah dır. o da, ona ait olanı korur.
fil vakası olayının güncelleştirilmiş versiyonudur.Kabe'yi vurmak için insan üstü bir kuvvet bile yetersiz kalır. Şu anki teknoloji ile veya tüm dünyadaki insanları birleştirip kabe'ye saldırmaya çalışılsa bile(ki böyle bir şeyin ihtimali yok) Peygamber efendimizin dedesinin dediği gibi "kabeyi sahibi korur". Bizleri yaratan yüce rabbimizin evine saldırmak hangi kulunun yapabileceği bir şey? hadi kabe'yi vurmaya geldi diyelim, rabbimizin evine bir taş bile atmaya hangi kuvvet, hangi güç yeter?

Biz belki onların kilisesine sıçmadık ama bu sözlere tüm müslümanlar olarak cevap veremeyerek onlar bize "ağzınıza sıçarız" dediler.

--spoiler--
Fil Vakası :

Habeşistan Kralı Necâşi Ashame'nin, Yemen'e hükümdar tâyin ettiği Ebrehe b. Sabbah el-Eşrem, Mekke'ye giden kervan ve Kâbe ziyaretçilerini çekmek ve San'a şehrini ticaret merkezi haline getirmek üzere burada Kulleys veya Kalis denilen bir tapınak (kilise) yaptırdı. Ancak tapınağa gelen olmadığı gibi Fukaym kabilesine mensup bir Arap veya bir grup Arap kiliseye girerek pislediler. Bunu öğrenen Ebrehe çok kızdı ve Kâbe'yi yıkacağına yemin etti. Büyük bir ordu ve gayet iri cüsseli "Mamud" adlı fili önde olduğu halde Mekke'ye yöneldi. M.S. 570 veya 571 yılında altmış bin asker ve on yahut dokuz fille yola çıktı. (ibnü'l-Esir, el-Kâmil fi't Târih, Nşr: Tornberg, Beyrut 1965, I, 442).

Ebrehe yolda Yemen kralı Zû Neferi bozguna uğrattı, ardından Has'amlıları yendi ve bunların Nufeyl b. Nubeyb adındaki liderinin hayatını bağışlayarak kendisine Mekke'ye gidişte rehber yaptı. Taif'teyken Sakif'liler tanrıları Lât'ı korumak uğruna Ebrehe ile işbirliğine yanaşıp Ebû Regal'i ona rehber olarak verdiler. Ebrehe'nin fillerin desteğindeki muazzam ordusunun karşısında hiçbir ordu dayanamadı ve Kureyş'liler bu gelişe bakarak Kâbe'nin yıkılacağına kesin olarak inanmaya başladılar.

Abdülmuttalibin Ebrehe ile Görüsmesi

Mekke yakınında Mugammes denilen yerde Ebrehe ordusu çadırlarını kurdu ve çevredeki Mekke'lilere âit develeri yağmaladılar. Burada, Ebû Regal öldü. Develerin içinde Abdülmuttalib'in de iki yüz devesi vardı. Ebrehe'nin elçisi Hınata el-Himyeri Mekke'ye giderek Kureyş'lilerin ileri gelenleriyle görüştü ve "Kâbe'yi tavaf etmeyi bıraktıkları takdirde onlara saldırmayacaklarını" söyledi. Onlara sadece Kâbe'yi yıkmak için geldiklerini, kendileri ile savaşmayacaklarını bildirdi (ibnü'l-Esir, a.g.e., s.443).

Abdülmuttalib, "Biz onunla savaşmak istemiyoruz, buna gücümüz de yetmez. Orası Beytullah'tır, eğer korursa O (Allah) Harem'i korur" dedi; develerini görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına vardı. Abdülmuttalib'e iyi davranan ve önce onu takdirle karşılayan Ebrehe, Abdülmuttalib develerini isteyince şöyle dedi: "Seni ilk gördüğümde gözüme büyük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama sen Kâbe'nin korunmasını isteyeceğin yerde develerinin peşine düşünce gözümden düştün." Abdülmuttalib, "Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur" dedi.

Abdülmuttalib develerini alıp Kureyş'lilerin yanına döndü, onlara olup biteni anlattı ve hepsi, muhtemel bir katliâma karşı Mekke'den ayrılıp dağlara çekildiler.

Fillerin Yere Cökmesi

Sabaha karşı Ebrehe, Mekke'ye ilerledi. Mamud denilen büyük fil, şehre yaklâşınca yere çöküverdi; kalkması için çok uğraştıkları halde kalkmadı. Öteki fillerin de, Kâbe yönünde sürüldüklerinde yere çöktükleri, başka bir yöne yöneltildiklerinde koşarak kaçmaya çalıştıkları görüldü. Bu mucizeyi olayın sıhhati Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Kusva adlı devesinin Mekke yakınlarında çökmesi olayında, Nebi (s.a.s.)'in söylediği sözlerle sâbit olmuştur: Devesi çökünce Rasûlullah'ın ashâbı, "Deve çöktü" dediğinde, Rasûlullah; "Hayır, Kusva çökmedi, yalnız onu 'Fili engelleyen' engelledi" buyurmuştur. Buhâri ve Müslim'de, Rasûlullah (s.a.s.)'in Mekke'nin fethi günü şöyle dediği nakledilmektedir: "Yüce Allah filleri Mekke'ye girmekten alıkoydu. Ama Rasûlünü ve mü'minleri oraya gönderdi. Dün olduğu gibi bugün de oranın hürmeti iâde olmuştur. Dikkat edin, hazır olan olmayana bildirsin. "

Kuşlarn Ebrehe Ordusuna Saldirmasi

Ebrehe ordusu Mekke'ye girerken deniz tarafından, dahâ önce o bölgede hiç görülmemiş, kırlangıca benzer kuş sürüleri bir anda ortaya çıkarak Ebrehe ordusuna saldırdılar. Gaga ve pençelerinde taşıdıkları taşları ve çamurdan balçıkları askerlerin üzerine bıraktıklarında onlar, kurumuş, paramparça olmuş ağaç yaprakları gibi dağıldılar. Rehberleri Nufeyl kaçtı, askerler kuş saldırısında telef olup feci şekilde öldüler; yolda kalanlar, geriye dönenler de helâk oldular. Mekke'liler bu mucizeyi dağlardan seyrederken Allah'ın irâdesi karşısında hayret ve dehşet içindeydiler. Ebrehe, bu saldırıda etleri parçalanmış, çürümüş halde San'aya dönerken, Hasm kabilesinin yaşadığı bölgede göğsü ikiye yarılarak acıklı şekilde öldü (Kadı Beydâvî, Envârü't-Tenzil, Fil Sûresi tefsiri).

Kuşlar ve attıkları taşlar hakkında çeşitli rivâyetler vardır. Bu olay Rasûlullah'ın dünyaya geldiği yılda vukû bulduğundan, Peygamberimizin ilk mucizelerinden sayılmıştır. Muhammed b. ishak ve ikrime o yıl çiçek hastalığının Mekke'de yaygınlaştığını söylemişlerdir. Muhammed Abduh (v. 1905) bu rivâyetlerden hareketle Kur'ân'da geçen "Tayran Ebâbile" ifâdesiyle kastedilenin "sinekler" olduğunu ayaklarında salgın hastalık mikrobu taşıyan sinek sürülerini Allah'ın, Ebrehe ordusuna musallat kıldığını belirtmektedir. Yeryüzünün en ihtişamlı ordusu ve hayvanları (filleri) ile gelen Ebrehe ve ordusunu Allah, bir ibret olsun diye gözle görülemeyen küçük canlılarla mikroplarla helâk etmiştir. Bu görüşü yukarıda zikrettiğimiz gibi daha önce ilk siyercilerden Muhammed b. ishak da kaydetmiştir.

Bu tefsirde önemli olan husus; Muhammed Abduh, Reşid Rıza, ve diğer bazı müfessirlerin, Allah'ın, olağanüstü, fevkalâde, harikulâde mucizesi ile bu Allah düşmanı orduyu helâk edişini dile getirmeleridir. Tefsirlerde kuşların mâhiyeti hakkında değişik görüşler bulunmaktadır. ibn Abbas ile Dahhak, Ebâbil'i "birbiri arkasından gelenler" diye yorumlamışlardır. Hasan-ı Basri ile Katâde, "çok" mânâsına; ibn Zeyd "çeşitli, sağdan soldan gelenler" mânâsına; Mücâhid, "toplu halde arka arkaya gelen" mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Kuşların, bölük bölük, karışık türde oldukları anlaşılmaktadır. Rivâyetlerde kuşlar; kırlangıca, kekliğe, sığırcığa, yarasaya, hatta "zümrüdü anka"ya benzetilmektedir .

"Siccil" kelimesi, taş ve çamur demektir. Yahut, çamurla sıvanmış taş anlamına gelir. "Asf" kelimesi, ağaç yaprağı anlamına gelir. Haşerelerin ağaç yaprağını yiyip ufalttıklarında yaprak yenik yenik hale gelir ki, sûrede anlatılmak istenen budur.

Sûrenin anlamı; Allah'ın, Kâbe'nin müdafaasını müşriklere bırakmadığını, saldırganları alışılmadık şekilde helâk ettiğini bize anlatmaktadır.
--spoiler--
(bkz: tövbe de)
(bkz: fil vakası)
(bkz: it ürür kervan yürür)

(bkz: rumsfeld akıllı olsun akıllı)
kabe allah tarafından korunduğu için gerçekleşemeyecek olan bir hayaldir.*
kıçı kırık ırak ordusuyla bile aktif olarak 4-5 ay savaşmış ve ıkına ıkına savaşı hala kazanamamış amerika'nın, değil 2 islam ülkesi 2 milyar müslümanın kendisini tokmaklayacağını az biraz tahmin etmesinden ötürü fiili olarak gerçekleşmeyecek fikir görünümlü kelime sıçışı söylem.

(bkz: yemez)
insanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez

Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16.

insanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: Utanmadıktan sonra dilediğini yap! sözüdür.

Buhârî, Enbiyâ, 54; EbuDâvûd, Edeb, 6.
şımarıklaşmış, tek kutuplu dünyanın tek lideri olan abd'den hiç de şaşırtmayacak bir tehdit. nasıl bir düzene, nasıl bir mantığa sahip olmaktır kesinlik çözülemeyen, kendisine kutsal gelmeyen her kutsala saldırmayı boyun borcu edinmiş bir tür şeytanın yapabileceği bir açıklama.
(bkz: üçüncü dünya savaşı)
"kabeden ne istiyorsun bre şerefsiz?!" demek istediğim savunma bakanının açıklaması. kabe mi vurdu ikiz kulelerinizi, ya da kabede atom bombası, bilumum biyolojik silah mı üretiliyor yoksa!

oranın savaşın dışında tutulması gereken, kutsal bir değer olduğunu dahi anlayamayan bir beyin. hedefinin ne olduğunu, hedefte neyi görebildiğini açıkça belli etmiş burada sayın* bakan.

amerikalılara özgü tipik bir davranış biçimi.
kendi ülkesinde kendi vatandaşlarını öldüren, wtc'yi bombalayanların ağzına yakışan bir sözdür, garipsenmez.
(bkz: hele otur bi soluklan yeğenim)
(bkz: yavaş vur saçın başın dağılmasın)
(bkz: ybsg)
yapmaya kalkanın ebreheye olanın aynısının olacağı eylem.'' görmedin'mi fil sahiplerine neler ettik?'' fil suresi 1.ayet
bu başlığı görünce aklıma suudilerin, ülkedeki bütün mezarları ve türbeleri yıkma kararı aldığında kabe'nin de yıkılacak yapılar arasında olduğunu öğrenen mustafa kemal atatürk'ün, suudi yetkililere, eğer kabe'nin tek bir parçasına yazar gelirse ordumu aşağıya gönderirim diye telgraf göndermesi aklıma geldi.. Ee o zaman dünya türk'ten korkuyordu çünkü bu milletin başında onun bunun lafıyla değil, kendi kararlarıyla devlet yöneten ve bu uğurda canını ortaya koymaktan çekinmeyen bir türk! Lider vardı.. O ne kadar dinsizlikle suçlansa da biz biliriz ki o yüce insanın sayesinde ibadetlerimizi yerine getiriyoruz. Eğer yine bu söz, yani kabe'yi vururuz sözü bırakın amerika, ısrail gibi devletleri, yine araplar tarafından çıksa eminim bizim iktidar kılını kıpırdatmaz. Ona da her zaman yaptıkları gibi bir kılıf uydurur millete de yutturup bu ılımlı ıslamcılar. Ben buna eminim..

Düzeltme: yıkılacak yer kabe değil, peygamber efendimizin kabriymiş..
yüce allah içine öyle bi korku salarki secde eder vaziytte kala kakırsın cansız.