bugün

...
alnımdaki derin çizgilerden
savrulan toz
umurumda değil
gözaltlarımda büyüyen tepecikler
yaşanmamış yıllarıma hatıra olsun
ve titreyen ellerim
ve daha ne çok şey
hayatla ilgili, ölüme ilişkin
umurumda değil
basılı kağıtlarda kalan şiirler
kalsın ve unutulsun
denize yakın uçan kırlangıç gibiyim
dilleri yakan sarhoşluğum
dillere düşen
soluk bir çerçevede dursun
seviyorum
iznik gölünde sonbahar
damla damla karışıyor ölgün yıllarıma

adını bilmediğim bir ağaçtan
birdenbire kopan yaprak
tam kalbimin üstüne konuyor
uğursuz dünya
yenilmeyeceğim
damarlarımda uyuklayan kan haykırıyor
seviyorum
artık eskisi gibi değil
bütün kirleri ve nemleri kusuyor bedenim
işte burada
tam işte burada
kırküç yaşındaki cismim
sevgilim
yeni bir ad bulmalı sana
yastığımdaki kokunu avcumda tutuyorken
varsın dokunmayayım hiçbir şeye
avcumu ağzıma bastırıyorum
deliyim
böyle dolaşıyorum sokaklarda

(bkz: akasya şiiri)
beni anlamanız için
kahraman olmanız gerekmiyor
düşünün bir kere
yağmur yemeyeli kaç yıl oldu
kaç kez sabahladınız
uykusuzluğun koynunda
ölümden korkmadığınız
ne kadar doğru

ellerinizde cesediniz
bana geliyorsunuz
sizin için ne yapabilirim
ki ben
ırmakların kapısından kovulmuş adamım
rötuşlarla ayakta durdum bugüne değin
siperleri cansız bırakıp
annemin resimlerine sığındım.

düş tapınağım yıkılacak
ve anlayacağım ki
hiç gemim olmamış yakacak.

ibrahim tenekeci - rötuş.
Seni bulmaktan önce aramak isterim
Seni sevmekten önce anlamak isterim
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de
Sana hep hep yeniden başlamak isterim.

Özdemir asaf.
görsel
artık hiçbir şeye karşı değilmiş gibi kayıtsızım
yolculuğun sonunda ormanda duyduğum sesi öldürdüm
amacım yoktu sesi öldürürken, ses öldüğü için de hala amaçsız sayılırım
ormana karşı değilmiş gibi kayıtsızdım
ormandan çıkınca şehrin ışıkları ve ışıkların suda işaret ettiği anlamların adı olan dünya
ile karşılaştım
dünyaya karşı da kayıtsızım

"anlamıyorum seni" diyen birine kendimi anlatmak
üzere uzattığım kitap hala okunmadığı için,
bir gecenin sonunda anlatılmamak için yaşanmış
gönderilmemek üzere yazılmış bir mektuba koyarak...
mantıklı olan her şeyin nedenini aradım
nedenini aramadığım için artık yalnızca ölümü
ve aşkı seviyorum
konuşma haline gelmeyen şeyleri
susmalı ve sonra ormanın güzelliğinden söz etmeli:
"kış henüz gelmişti, kar tertemiz ve her yer
bembeyazdı"
biz de mutluyduk
kimimizin sevgilisi vardı
sevgilisi olanların üstüne bir taş duvar yıkılıyordu
taş duvar üstümüze sessizce yıkılıyordu<
.......
.......

Ahmet Güntan
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpâre, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüyâ rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
içim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim...

Ahmet Hamdi Tanpınar
demek hiç aç kalmadın sen öyle mi,
açıkta kalmadın ha ?
kirinden gömleğinin
dirseğinin yamasından
eziklik duymadın ha ?
bravo be.
aşkolsun şu adama vallahi !

demek hiç sövmediler anana avradına
hiç kimseye sövmedin ha ?
bir gececik olsun çekip kafayı
şakır şakır oynamadın
hıçkırarak ağlamadın öyle mi ?
bravo be.
aşkolsun şu adama vallahi!

demek yalnızlıktan böğürmedin hiç
akrep sokmuş gibi sıçramadın geceleri ha ?
hiç sevmedin öyle mi
kendini öldürmeyi çekip gitmeyi
büyük işler becermeyi düşünmedin ha ?
bravo be.
aşkolsun şu adama vallahi !

demek bu musluklar hep bu ellerde
bu düzen bu dünya bu gidiş
sen hep böyle mutlu kişi örnek vatandaş
giden ağam gelen paşam, öyle mi ?
bin yaşasın seni sokmayan yılan
sen mi kaldın düzeltecek, öyle mi ?
haksızlığa uğramadın taşlanmadın ha ?
ne şam'ın şekeri, ha
ne arabın yüzü, ha ?
yaşadın da bunca yıl şu bataklıkta
gül sandın bu kokuyu öyle mi?
hadi be hırbo sen de
adam mısın sen de be !

hasan hüseyin korkmazgil
kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman.
görürler nasılmış, neymiş kahraman.
yer ve gök su vermem dediği zaman,
her tarlayı sular arkımız bizim.

gideriz nur yolu izde gideriz.
taş bağırda, sular dizde gideriz.
bir gün akşam olur biz de gideriz,
kalır dudaklarda şarkımız bizim.
saat geç oldu
hayaller kuruldu
kimi masada kaldı
kimi akılda kaldı

yalanlar hatırlandı
yalancılar hatırlandı
geçmişe bir çizik atıldı
ama çizik de akılda kaldı

-jack napier.
Davlumbazlar yeğde yeğde vuranda,

Çarkacılar sağlı sollu dönende,

Eğri kılınç ak gövdeyi bölende,

Yiğidi doğuran ana bin yaşa.
zamanla nasıl değişiyor insan!
hangi resmime baksam ben değilim.
nerde o günler, o şevk, o heyecan?
bu güler yüzlü adam ben değilim,
yalandır kaygısız olduğum yalan
"Beni, olmak acısıyla yalnız bırak..."

sohrab sepehri
görsel

*Sen beyaz bşr kadınsın*

Asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
Ben ki tek damla şarap içmedim
Ekmeğin beyaz zeytinin siyah
olduğunu biliyorum
Asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
Benim kusturucu sarhoşluğum
Yoksulluğum
Yüzüme bakmasan da
yağmura düşürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
Uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
Hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin
Ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
senin için dokuduğum basma ve pazen
denizin yeşilinden süzdüğüm balık
göğün mavisinden çaldığım kuş
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarıları
boğazım kurumuş içim bir kalabalık
sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
senin için okudum
geceyarıları
sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki
GÖZLERiN AKLIMDAN ÇIKMIYOR
sen beyaz bir kadınsın
karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
Üşümüş yastığına koyuyor musun
Uyuyor musun
Kimsenin " bir" yaşayamadığı evrende,
Her kibir, bir başka aşkı bitiriyordu,
Kimse olduğu durumdan mesut değil,
Kimse kendini sevmiyordu.

Zamanı yok kimsenin, kimseyi sevmesine,
Anlamaya çalışmaktan çok, yargı seviyoruz.
Hangi davanın savcısı oldun? , diye sorar hakim
Sevginin, diye cevap verir
Cezası da içinde olur, diye cevap verir,
Davası bitmeyen bir duruşmadır, sevgi.
Aşk ile tazeler kendini bir Ömür.

Beni ne zaman seveceksin, diye sorma,
Senin anlamadığın zamanlar geldi ve geçti.
Gözler ki; birer parçasıdır sen de ilâhın
Gözler ki; senin en katı zulmün ve silahın
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
şimdi açsam pencereyi beklesem
sen gelsen
olmaz ya hani geliversen
hiç bir şey sormasan
hiç bir şey söylemesen
sussam
sussan
sussak.
susuşların anlattığını dinlesek
sırt sırta otursak
katılasıya ağlasak
sormasak birbirimize sebebini
sarılsam
sarılsan
sarılsak.
ve yine hiç bir şey konuşmasak
ama anlasak
ne vardı sahi
olmaz ya
hayal ya
hani diyorum olsa ne vardı.
cemal süreya. ve ek olarak fonda çalan duygusal ritimde polyushka polye.
Açığım yok kapalım yok dünyada
Ne ise ahvalim sorsunlar beni
Bir kimseye vebalim yok dünyada
ister sevip ister kırsınlar beni

Dilim dönmez nedir gavur Müslüman
Duman ateş demek ateş de duman
Enelhak bağına girdiğim zaman
ister kesip ister yüzsünler beni

Allah kul yaratmış biri de benim
Kimden kaldı benim imanım dinim
Ne şeytan tanırım ne de peri cin
Konuşan insanım görsünler beni

Okudum Kuranı edep erkanı
Yaptığım secdenin kıblesi canlı
Gerdeksiz gecede bir delikanlı
Ölü bir geline versinler beni

Akarsu'yum boşa güldükten sonra
Azrail yok imiş öldükten sonra
Gönül tahtım harap olduktan sonra
Boş kuru hasıra sarsınlar beni

Muhlis akarsu.
4 sokak ötede evim biliyorsun,
3 gece daha bekle
2 yarısından gecenin, herhangi birinde gel,
1 kez öp beni,
Bütün öptüklerini unut
ve bir daha bırakma ..
ve nihayet ikimiz

kaçtığımız aşkların toplamıyız

sokakta yaralı bir it koşturuyor

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun

bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım

ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi

öğreniyorum ki, gözyaşı! bu resimden çıkıp

gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.

babam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik

duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası

jandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün

bugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.

babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik

olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede

doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..

sokaktan askeri konvoylar geçiyor

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon

yıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep. oysa tuttuğum

elleri bırakmıyorum. sonra korkuyorlar hasletimden. ne

denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar. gidiyorlar

sonra. ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.

ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. bir çizgi

diyorsun. bir çizgideyim. sağım nere solum nere bilmiyorum..

seni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman. güleç kalıyorsun.

dudakların kırışıyor kenarlarından. ellerin, minnacık

ellerin morarıyor. küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki-

içimden. bir şiir durağından biniyorsun. zaten yorgunsun.

ben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta. terli

terli seni içiyorum. çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum.

çünkü yorgunsun.

parçalı bulutlu şiirler okuyorum sana. şiir gibi bir çiselti

başlıyor sonra. kanayan bir yara; yalnızlık. çıkıp kanıyorum.

çıkıp sokakta..

sokaktaki bütün kedileri eziyorlar

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

milyon yıldır tutmadın ellerimi. ve ben sırf

bu yüzden ezilebilirim.

biz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler

düşüyor. ki ölenler zafere en çok yakışanlardır! ki

ölenler zafere en çok yaklaşanlardır! oturup tuhaf

ağıtlar yakıyoruz onlara. ve söz veriyoruz yarını

kurtaracağımıza. ama yarına ertelemekle bugünü

yitiriyoruz zaten. ve zaten yenik sayılırız yaşamakla!

en gizli yerimize çağırıyoruz acıyı. ve hep yenik

düşüyoruz, çağırmakla!

sulara benziyorsun bu yüzden. sular ki dinginliğe

gelir ancak. ısınırsa uçar, soğursa kaskatı kesilir

teninden. sulara benziyorsun kapılmaya gelmez.

sulara.. bildik sulara..

sokaktan telsiz sesleri geliyor

iki buluşmadır koluma girmiyorsun ve birkaç milyon

yıldır tutmadım ellerini ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.

ihmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve

ilgi dolu. anne oluyorsun bütün âşıklarına. ve

çocukların oluyorlar bilmeden. ve bu resimde

kalmayı bu kadar çok isterken, çekip.. çıkıp

gitmeli diyorum.

insanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun.

ıssızlığımdan anlıyorum. çook uzakta oluyorum

onlar konuşurken. derken gece başlıyor. çayları

ödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.

ve sen haftanın deniz ertesi günleri

geliyorsun. her aşk, yaşayamadıklarımızın

özetidir diyorum. gülüyorsun.

seni daha önce öpmüş olmalıyım. yoksa nasıl

bulurum yüzünde gülen ağzının yerini.

sokakta ölümsüz yanından yaralıyorlar birini.

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

milyon yıldır tutmadın ellerimi...
Ey zahit şaraba eyle ihtiram
Müslüman ol terk et bu kıyl-ü kali
Ehline helaldir na-ehline haram
Biz içeriz bize yoktur vebali

Sevaba girmekçün içeriz şarap
içmezsek oluruz düçar-ı azap
Aklın ermez senin bu başka hesap
Meyhanede bulduk biz bu kemali

Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali

Sen münkirsin sana haramdır bade
Bekle ki içesin öbür dünyade
Bahs açma Harabi bundan ziyade
Çünkü bilmez haram ile helali.

Edip Harabi
"ey yanağı ağustos gülünü bastıran;
ey yüzü çin güzellerini kıskandıran;
bakışı babilşahını büyüde yenip
elinde at, fil, ruh, ferz, baydak bırakmayan..."

Hayyam, ömer'lisinden,
ömer hayyam rubailisinden.
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne..
“o olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin..
demeyeceksin işte..
yaşarsın çünkü..
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki..
çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

görsel
(bkz: yahya kemal beyatlı)

--spoiler--
Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın
Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın

Âğuş-ı nev-bahârda hâbîdedir cihân
Sürsün sabâh-ı haşre kadar hâb uyanmasın

Dursun bu mûsikî-i semâvî içinde sâz
Leyl-i tarâbda bir dahî mızrâb uyanmasın

Ey gül sükûta varmayı emreyle bülbüle
Gülşende mest ü zevk olan ahbâb uyanmasın

Değmez Kemâl uyanmaya ikmâl-i ömr içün
Varsın bu uykudan dil-i bîtâb uyanmasın
--spoiler--
büyük türk hakanı şair avnî'den (Fatih) gelsin o zaman:

hiç kimse yok kimsesiz,
herkesin var bir kimsesi.
ben bugün kimsesiz kaldım,
ey kimsesizler kimsesi.
https://www.youtube.com/watch?v=m1vj1uqEA9o&t=