bugün

Kaan murat yanık - pul.
https://www.youtube.com/watch?v=HWIGotIUeMo
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!

arif nihat asya
"Güzel günlerim vardı,
Yağmurlarla ıslanan..."
sen bana bakma
ben senin baktığın yerde olurum

(bkz: özdemir asaf)
gecenin veya gündüzün şiiri yoktur. sen neyi hissediyorsan onu yaşar ve yazarsın.
selçuk yöntem - güzelleme.
ben varken pır pır atıyorsa kalbin
ben yokken kanatlanmaz
aşk varken hiç durmuyorsa kalbin
aşk yokken de paslanmaz.
ben yurdumun en sert tütününden bir sigara yakıyorum
dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
ne kadar ürkek ceylan varsa asya çöllerinde
domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
başlıyorlar kılcal damarlarımda koşmaya
sıcak solukları yalarken anlımı toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda.
beni uykudan uyandırır uyandırmaz
dünyanın bütün huyları yüzünde
ben bunlardan birini seviyorum en çok
sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
tutsam tanelerini
sevincin gözyaşları derdim buna.

bir süre bakışıyoruz karşılıklı
ben uykudan uyanır uyanmaz
benimle şiir gibidir bu
tam karşımda ama yazılmamış
durmadan bileniyor aklımda.

seni unutarak baktığımda bile
dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
yayılıyorsun kalabalıklara
yalnız yayılmak mı
aşkın en büyüğü en dayanılmazı demeli buna.

özlenirsin, alabildiğine varsın da
daha da var oluyorsun gün günden
olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
bir kuş olsa mavilik derdi buna. *
-edip cansever-
geçit yok isyan var emperyalizme karşı!
Sömürü, işgal, istila varsa;
ya istiklal, ya ölüm! diyenler de vardı, varlar, var olacaklar.
biz varken geçit yok amerika'ya.
buralarda biz varız.
türküz, kürdüz, arabız, aleviyiz.
halkız biz!
bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider.
Bakakalırım giden geminin ardından;

Atamam kendimi denize, dünya güzel;

Serde erkeklik var, ağlayamam.

orhan veli
Bu kadar severken memleketi
Belki de aşkın lezzetini kaçırdım… Olsun.
Hüzün fırtınası hayatımda
Yaşamasam da tutkulu sevda, ölümsüz aşkların bekçisi oldum ya…
Evlenemedim, bir oğlum olmadı mesela
Yüreğine sevgi, aklına bilgi ve eline helalinden bir marifet koyacağım
Bir kızım olmadı.
Bütün pınarlardan duru
Işıklı geleceğin çocuklarına öğretmenlik yapacak
Ah güzel kız
Kalbimi, birbirini fark edemeyen
Bu yüzen bencillik çukurunda boğulan nefislerin
Çoraklaştırdığı memleketime helal diyorum.
Biz ebabil kuşuyuz gülüm
Gölgesini büyük sayan mağrur fillerin belalısıyız.
Kısa çöpüz
Uzun çöpte hakkımız vardır da gözümüz yoktur.
Kiminin dilindedir memleket
Kiminin bir çek karnesi gibi elinde
Onlar istikbal kaygısında biz insan saygısındayız.
Ödülü yoktur sevgimizin
Bilet almadığımızdan piyangoda beklemeyiz
En yakınımızda ki bile anlamaz bizi
Çünkü memleket sevmek için aşkın kıymetini bilmek lazım.
Komşum kızı, bana âşık olduğunu yazmışsın.
Ey gençliğimin küçük papatyası
Nerden aklına düştü bu aşkın yetimine âşık olmak.
Sen bu mahalleden taşınmadan
Ve saçlarına bir pırlanta toka gibi baharı takmadan
Senin mutluluğunu sabahlara kadar ben beklerdim.
Ayşe teyzemin evini
Ecdad yadigârı çınar ağacını
Bizim çocukların iki kalas bir heves top sahasını
Ve yalnızlığımı bekler gibi.
Ailesi tarafından bana emanet edilen bir kıza bacım dedikten sonra
Nasıl âşık olabilirdim.
Affet beni
Bembeyaz bir gelecek bekliyor seni
Arada bir mahalleye uğra
Evlen, çocukların olsun.
Onlara memleketi öğret
Onlara memleketi sevdir.
Çünkü
Bir ayçiçeğinin güneşe bakışı gibi
Sevmeli insan memleketini.
Bir tohumun ormana, bir derenin denize koşması gibi
Sevmeli insan memleketini.
Memleket demek ne demek?
Memleket demek
Sen demek
Ben demek
Biz demek.
Ah güzel kız
Bu kadar yalnız, bu kadar kimsesizken
Ve bu kadar hüzünlüyken memleketim
Başka bir aşkı koyamadım yüreğime.
Ben, olamam bir aşkın kölesi
Benim derdim memleket meselesi…

(bkz: memleket meselesi)
Asigin, yarla aciksa arasi,
Gece; yaralarin acik arttirmasi...
bir tek ben sana söyledim.
bir tek sen beni dinlemedin
bir tek sen beni vurdun.
bir tek biz öldük.
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
ne güzel şey hatırlamak seni

ölüm ve zafer haberleri içinden

hapiste

ve yaşım kırkı geçmiş iken...
* - * * .
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan, kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…

Ey sen ki, kul ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki, birer parçasıdır senden ilah’ın,
Gözler ki, senin en katı zulmün ve silahın,

Vur şanlı silahınla, gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki,yapılmış dişi kaplanla hüzünden…

Hasret sana,ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

Hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı...
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma “Kaabil”,
imkanı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sirretmeye elden seni, bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı’yı kıskandırıyordur,
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik…

h. Nihal atsız
yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını bir izmirli güzele dayatmak varken
hep kardeş olacak değiliz ya!
yaşasın halkların sevgililiği!
Beni bir dağ başında böyle yapayalnız kodular,
rüzgarlara, kuşlara, bulutlara yakın,
senin etinden, tırnağından ayrı,
senin kokundan uzak.

Benim güzelim,
benim ceylan bakışlım,
benim kafamın ateşi,
ve yüreğimdeki.
Mümkün mü şu anda rüzgar olmak, kuş olmak,
şu anda üç dört portakal almak, getirmek sana,
sana tuzlu badem,
kabakçekirdeği.

Şu anda hiç bir şey mümkün değil.
Şu anda her şeyden ayrı, her şeyden uzak
ve her şeyden mahrumum ben.
Şu anda sadece yalnızlık ve kahır.

Hayır, güzelim.
hayır, ceylan bakışlım,
hayır, kafamın ateşi, hayır,
hayır, yüreğimdeki.
Şu anda mümkün ve güzel olan tek şey vardır:

Yanarak sevmek seni.
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?

necip fazıl kısakürek
Alemde gündüz gönlüme işkencedir;
Bence bayram ufukta gün bitincedir.
(bkz: cahit sıtkı tarancı)
işte bu ellerimle yalnızım işte bu inanmazsan bak
bu saçlarımla bu iyi giyimlerimle paralarımla
sen varsın ya sen çoğu kez yetmiyorsun
uzakta mısın sen misin söylemiyorsun
bakışın mı eksik dudakların mı anlamıyorum
o adamlar geliyor aklıma karanlık iri yarı
o gemiler ipleri yelkenleri dümenleri dökük
unuttuğum kırlangıç kuşları kırık bardaklar
bir ahşap evde taşlıkta yaz günleri bilmesem
bir testiden soğuk soğuk sular sızdığını bilmesem
güç dayanırım

bu durum tek başıma beni suçlandırıyor
işte gör sabah akşam başucumdayım

bakın bu ikide birde bozulan güneş
bu durup dururken sokan yılan
bu kırık bardaklar çöplüklerde
aşkın şiirin ölümün en kolayına gitmek
caddeleri sevmediğim kadınlarda yitirdiğim
biliyorum sebebini bir bir biliyorum
öyle kolay kendisi söylemesi kurtulması öyle kolay
kolaylığından sıkılıyorum
kurtulmak elimden gelmiyor

Turgut Uyar.
Medet medet bu cihanun yıkıldı bir yanı
Ecel celalileri aldı Mustafa hanı.
Tutuldu mihr-i cemali bozuldı erkanı
Vebalde koydular al ile Al-i Osmanı
Geçerler idi geçende o merd-i meydanı
Felek o canibe döndürdü şah-ı devranı
Yalancının kuru bühtanı buğz-ı pinhanı
Akıttı yaşımızı yaktı nar-ı hicranı
Cinâyet itmedi itmedi cânî gibi anun cânı
Boğuldı seyl-i belâya tağıldı erkânı
Nolaydı görmeyeydi bu macerayı gözüm
Yazıklar ana reva görmedi bu rayı gözüm
Tonandı ağlar ile nûrdan menâra dönüp
Gûşâde- hâtır idi şevk ile nehâra dönüp
Görindi halka dıtahrt-ı şükûfedâra dönüp
Yürüdi kulları ardınca lâlezâra dönüp
Müzeyyen idi bedenlerle âkhisâra dönüp
El öpmeğe yüridi mihr-i bî-karâra dönüp
Tutuldı gelmedi çünkim o mâh-pâre dönüp
Görenler ağladılar ebr-i nevbahâra dönüp
Bir ejderhâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ
Dehânına düşen olur hemîşe olur hemîşe nâ-peydâ.
Sipihrin ayinesinde göründü ruy-ı fena
Kodı bu kesret-i dünyayı etti azm-i beka
Garibler gibi gitti o yollara tenha
Çekildi alem-i balaya hem çü mürg-i hüma
Hakikaten sebeb-i rifat oldı düşmen ana
Nasip olmasa ta'n mı bu ciyfe-i dünya
Hayat-ı bakiyeye erdi ruhu ey Yahya
Şefii ruh-ı Muhammed, refik-i Zat-ı Huda
Enisi ola melekler, celisi ehl-i safa
Ziyade ide yaşum gibi rahmetünü Mevla.
Ilahi, Cennet-i firdevs ana durağ olsun
Nizam-ı Alem olan padişah sağ olsun

Şehzade Mustafa Mersiyesi-Taşlıcalı Yahya Bey tarafından yazılmıştır.