bugün

Yan yüreğim yan
Gör ki neler var
Bu halk içinde
Bize gülen var.
yazı orda geçirdik kışa gerek kalmadı
safça acemice şarkılar söylendi oyunlar oynandı
sözde sevinçler haline getirildi yıllanmış hüzünler
aşklar unutuldu ve bazılarına yeniden başlandı

"insan yaşlandıkça kurtulur" demiş birisi
korkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerden

oysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisi
akasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi
kim yitirir sözgelimi bir başkasının bulduğunu
evet kim yitirir kim bulur
herhangi bir akşam alacası değil ki bu

şimdi ey kış diyorum seni de orada geçirseydik
kim düşünecekti bir kumsalda
sabahın tanıksız kendi kendine olduğunu

"oysa" diyordu birisi
"sabah yeniden hatırlamadır yaşamayı"
bana kalırsa "oysa" diyenlerden hep korkmalı
"oysa ölüm var" da diyebilir aynı kişi

oysa ölüm yakın olmamalı
süzgün ve uzun şeylerden de korkmalı bana kalırsa
uzun süren devrimlerden süzgün aşklardan
ve bunlara benzeyen başka şeylerden
akasya hemen çürümeli tren birden hızlanmalı
şimdi ey kış diyorum
ne kadar sürersen sür
yaz güzeldi ve sapsarıydı
herkes doydu ve eğlendi oyunlar oynandı
oteller ve sokaklar da sapsarıydı
kimler ne konuştu ne yitirdi ne kazandı

ama bir şey vardı eksilen ya da çoğalan
kumun altında mı denizin üstünde mi masallar da mı

"dünya bir sancıdır" diyor birisi
"belki bir sancı"

ne bırakmıştım orda sahi
mor gibi soylu bir şey mi
bir eziklik mi yoksa

herkes ne kadar da mutluydu "oysa"

ne bıraktıysam o kadar kaldı orda.
Tek gece

Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...

Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...

Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim tac ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...

Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...

Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem'i.
ibrahim'in atıldığı kor benim...

Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hatrım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...

ilahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...

Kimsesizim hısmım da yok, hasmım da
Görünmezim cismim de yok, resmim de
Dil üzmezim, tek hece var ismimde
Barınağım gönül denen yer benim

Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet
Evliyanın sözündeki muhabbet
Embiyanın yüzündeki nur benim

cemal safi.
Anna

Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan Rabbin adıyla başlayan adamlarız Anna.

Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.

Sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.

Piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde.
Kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.

işte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.

insaf et Anna!

Gidelim buradan.

Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.

Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.

Ölelim diyecektim az kalsın. Ölmeyelim. Hiç ölmeyelim Anna.

Sarılalım diyecektim az kalsın. içimden böyle şeyler de geçiyor işte. Sarılalım, dudakların…

Tamam sustum.

Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum.
Şiir kalsın istersen, sadece otursak.
Oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut.
Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak.
Yüzüme bak ama Anna, yüzüme bak.
Gözlerime bak, gözlerimin içine bak.

Gözlerim biraz karanlık.
içinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, Turgutlar, Edipler, Sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen baş ağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.

Gözlerim biraz yorgun.
içinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…

Bekleyişler Anna.
Köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela.
Nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.

Hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var.
Ama geçecek hepsi, geçecek.
Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.

Gözlerimin içine bakmaktan korkma Anna.

Sen adımını attığın andan itibaren Hira dinginliğine dönüşecek ortalık.

Tanrı bizimle de konuşur belki.
türk edebiyatinin nadide örneklerinden birisi. gelenek ve goreneklerimize bagli bir üslup ile akıcı ve anlamĺ8 bir şiir;

haydarpaşa garında anası da yanında
istedim de vermedi
çıban da çıksın amında
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar

hamam tası gümüşten
yeni çıktım sikişten
bunu da bana öğreten senin ibne enişten
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar

tarlanın kesiklisi
gömleğin ipliklisi
sikiştikçe tat verir avradın sidiklisi
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar
taksiden inmem diyon

faytona binmem diyon
bacakların omzumda hala da vermem diyon
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar

bahçalarda domatça
kızın adı gül hatça
göbeğinden aşşağı sallayıverdim yavaşça
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar

dalda var iki çağla
ebeni bana bağla
ben sikiyim sen ağla
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar

esmerim fıstık gibi
kalçası yastık gibi
ben esmere dayandım pirelli lastik gibi
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar

o kız balkonda yatar
yorgana tekme atar
kırmızı kilot içinde gabah gibi am yatar
yalelli yar yar
dokumacı kızlar yalelli yar yar.
Diyar diyar geziyorum,
Dünya bana az mı geldi.
Ne kafam sığdı ne kolum,
Acep yerim dar mı geldi.
Sardım yari öpüyorum,
Hayal bana var mı geldi.

Bana ait.
Bazı gecelerin sabahı yoktur
yalnızca karanlık olarak kalırlar.

Bazı ayrılıkların dönüşü olmaz
giden gider
borçlarıyla yaşar kalanlar.

Geleceği yoktur bazı kalplerin
aşk uğramaz onlara bir daha
tek bir hatırayla yaşlanırlar.

Bazı pişmanlıklar uzun sürer
zamana yayılırlar.

Kendinden kaçanlara
saklanacak yer kalmaz dünyada
gün gelir kendileriyle tanışırlar
asıl yalnızlık o zaman başlar
hayata geç kalmıştır kendine geç kalan
şairin dediği gibi
bir daha yaşamak zorunda kalır
geçmişi anlamayan.

Bazı geceler
bazı insanlar
bazı yerlerde
sahiden karşılaşırlar.

Bazı insanlar
bazı aşklar
bazı şarkılar
bu yüzden unutulmazlar.

Bazı hayatlar hayal tutmazlar
bu yüzden
bazı bazı bazı
çabuk yaşayıp
ansızın kaybolmalar….

murathan mungan

(bkz: bazı)
ben sana mecburum bilemezsin
adini mih gibi aklimda tutuyorum
buyudukce buyuyor gozlerin
ben sana mecburum bilemezsin
icimi seninle isitiyorum
agaclar sonbahara hazirlaniyor
bu sehir o eski Istanbul mudur
karanlikta bulutlar parcalaniyor
sokak lambalari birden yaniyor
kaldirimlarda yagmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir aksamustu ansizin yorulur
tutsak ustura agzinda yasamaktan
kimi zaman ellerini kirar tutkusu
birkac hayat cikarir yasamasindan
hangi kapiyi calsa kimi zaman
arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon caliyor
eski zamanlardan bir cuma caliyor
durup kose basinda deliksiz dinlesem
sana kullanilmamis bir gok getirsem
haftalar ellerimde ufalaniyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki Haziran'da mavi benekli cocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir sileb siziyor issiz gozlerinden
belki Yesilkoy'de ucaga biniyorsun
butun islanmissin tuylerin urperiyor
belki korsun kirilmissin telas icindesin
kotu ruzgar saclarini goturuyor
ne vakit bir yasamak dusunsem
bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yasamak dusunsem
sus deyip adinla basliyorum
icimsira kimildiyor gizli denizlerin
hayir baska turlu olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.
''Sadece ikimize değil
Bütün hayata üzgünüm
Fotoğraflarda
Bir gece hatırası
Öylesine yalnızım ki
Sanki yokum
Eriyor eski ben
Ve yeni biri olamıyorum
Keder sokulgan adımlarıyla
Gelip kıvrılıyor yüreğime
Hayat sakin
Şafakta evler gibi
Sanki hiç bir şey olmadı
ikimiz yokuz sadece
Biz olan ikimiz yokuz
Deniz hep orada
Ve ağaçlar aynı düşlerinde..''

on ayrılık şiiri - ıı.
Baktığın dağlarda kar,
Sobanda yanan har,
Ah keşke ben sana yar,
Olsaydım olsaydım.

Bastığın yola toprak,
Bahçene çardak,
Sofrana bardak,
Olsaydım olsaydım.

Gecene gündüz,
Kışına güz,
Uykuna düş,
Olsaydım olsaydım.

Sen bana ferman,
Ben sana derman,
Geceleri seni saran,
Yatağına yorgan,
Olsaydım olsaydım.

Bana ait.
“Gülerken ağlayanım, ağlarken gülenim
Varlığım, nedenim, alınyazım benim
Elbette ağlamayacaksın
Çünkü sonsuzluklar
Sonsuz sevenler içindir
Çünkü ölüm
Sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir.”
iyiyim ben, bir şeyim yok
Kimsenin anlamayacağı o yaram dışında
Öyle toplanmayın başıma, sızı bu nasılsa diner
Bi’ gidin aslınız kirden görünmüyor!
Tabii ya doğru, hep beni düşünerek hareket etmişsiniz
Üzerime titremişsiniz asırlardır
Olur mu, aksine hiç incitmek istememişsiniz
Lan bi’ gidin, yalanlarınız boyunuzu aşmış sizin!
Hak etmiyorsunuz kötü kelamları bile
Ananız avrat da olur size, menfaatiniz işlerse
Yeter ki cukka dolsun, neyinize alın teri
Ulan bi gidin, s.ktirin gidin
Öyle çok sevmişim ki yeminlerinize aldanmayı
Ne deseniz kanıyorum!
Olduğu gibi kan,önümardım…
size,
bu odanın alacakaranlığından,
okyanusundan, beni boğan dalgalarından,
tenimde kalan tuzundan ve
yastıklarda kuruyan gözyaşından
hiç bahsetmedim.

gene bahsetmem
ölsem bahsetmem.
bu olabilir.

görsel
ne kadar uzaklara kaçsan da benden
yine aynı gökyüzünün altındayız
umutlarımda ki kopuşları birbirine ulayan
tek umut işte bu
şu an gökyüzüne bakıyorum
seninde baktığın gökyüzü bu.
Geceler uzundur maphus damında.
Seni bekler her delikde bir çiyan.
Yoksa eğer arkanı kollayacak bir civan,
En ufak kovuğa dahi saklanmıştır bir yılan.
Gündüzleri uyursun maphus damında.
Geceleri ise asla uyumak haram.
Kolunda ki tespihindir saatin.
Taneleri akrep alemi ise yelkovan.
Karanlık en sadık dostundur,
Saklanmak istediğin zaman.
Varsa düşmanın varsa hasmın,
Karanlıktır aynı zamanda,
En büyük düşman.
Gözlerin volta atar gece gölgelerin arasında.
Peşindedir bir adam adım adım.
Hayaletler gezinir ranzaların arasında.
Heran hep pusuda.
Her yerde şeytan.
Hava ışıyınca batar güneş.
Gözlerinin kepengi iner.
Gün ışığı kepengi kilitler.
Günlerin ismi yoktur maphus damında.
Hergün bir diğerine benzer.

Bana ait.
Tankınız ne güçlü generalim,
Siler süpürür bir ormanı,
Yüz insanı ezer geçer.
Ama bir kusurcuğu var;
ister bir sürücü.

Bombardıman uçağınız ne güçlü generalim,
Fırtınadan tez gider, filden zorlu.
Ama bir kusurcuğu var;
Usta ister yapacak.

insan dediğin nice işler görür, generalim,
Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin.
Ama bir kusurcuğu var;
Bilir düşünmesini de.
‘başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız
incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.’
ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan bir günahı,
seni beklediğim kadar.
Eskisi gibi ucuz değildi sarhoş olmak,
Uzun uzadıya anlatmak isterdim,
Dilim dolaşsa, hiç susmasam,
Kadıköy vapurunda rüzgarın saçlarımı dağıttığı gibi,
Ellerini saçlarıma sokup dağıt isterdim,
Eskisi gibi değil aşık olmak,
Kalbine dokunup ağlamak isterdim.
dürtme içimdeki narı
üstümde beyaz gömlek var.

şiiri de bulup okuyun işte, üşendim.
https://vocaroo.com/i/s1AikaKnzQWW

Yaşamaya dair / N. Hikmet.
Bir körün gözüyle gördüm ben.
Dağı tepeyi, dereyi denizi.
Akşamı sabahı, gündüzü geceyi.
Bir dilsizin ağızından söyledim,
Sessiz sessiz, yanık yanık,
En kahredici türkülerimi.
Sağır dediğiniz kulaklarım duydu
Bu dünyada ki en güzel nameleri.
Duaları ağıtları, şarkıları türküleri.
Ama sakın sanmayın ki ben,
Ne sağır, ne kör ne de dilsizim.
Ben yalanı olmayan bir dervişim.

Bana ait.
Gülleri sarı severim, toprağı ıslak.
Türküleri yanık, şiirleri hoyrat!
Havayı nemsiz, çayı demsiz...
Bir seni olduğun gibi,
Bir seni her şeye rağmen.
Bir seni, hâlâ.

Ümit Yaşar Oğuzcan
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...
Ahmed Arif