bugün

sıkıcı bir cumartesi günüydü her hafta sonu karakola gidip imza atan suçlular gibi hissediyordum kendimi, iş olmamasına rağmen ofise gelmek zorundaydık. mesai bitimine çok az zaman kalmıştı, iş çıkışı arkadaşlarla taksimle buluşacaktık. tuğçe de gelecekti bu gün ona açılacağım utangaçlığımı yenmek için arkadaştan hap bile almıştım. utangaçlık geçirici hap ilginç bir ismi vardı. bu gün büyük gün benim için tuğçe ye ''seni seviyorum ulan diye bilecektim.'' son 10 dakika, patron odasından çıktı sanırım gidiyor. lan bana doğru geliyor hasiktir elindeki dosya mı?

+s7v7n bunları bu akşam hazırla yarın bakacağım.
-şey ben çıkacaktım.
+nereye çıkacaksın.
-arkadaşlarla taksime gidecektik.
+en iyi sosyal hayat iştir unutma, işlerini bitir sonra.
-peki patron.

kısa boylu kel bir adamdı patronum, tutup duvara fırlata bileceğim bir kilodaydı. o kadar parayı nasıl kazanmış hala aklım almıyor, iş anlaşması yapmaya gelen birisi olsam ''olum patron yok galiba şuradan iki paket sigara kap gel diyeceğim bir tipe sahipti'' hayat amk kime ne vereceği belli olmuyor, neyse biz işimize dönelim.

patronun son anda kitlediği iş çok uzun süreceğe benziyordu, bütün gece ofisteyim galiba erken bitirebilirsem işi, taksimde buluşacaktık arkadaşlarla o yüzden kafamı bilgisayara gömmüş çalışıyordum. herkes çıkmıştı tek başına ofiste takılıyordum.

saat gece yarısını geçmişti, ama elimdeki iş biteceğe benzemiyordu xhamster açıp baksam mı? yeni videolar düşmüş olabilirdi off tam bana uygun bir video, ofis fantezisi beyaz yakalı bir kadın ofis boy ile kahve makinasının yanında sevişiyordu, bizim kahve makinamız yoktu ama kettlenin yanında sevişe bilirdim. ofisin çaycısı ile düşündüm kendimi renkli entarisi ile olmuyordu, samanlık fantazisi için uygundu ama ofis için beyaz yakalı bir kadın gerekliydi. muhasebedeki kız çok şişman, sekreter bıyıkları var. en son patronu düşünüyordum. kapının sesini duydum. kim bu saatte kesin tinercidir, yanan ışığı gördü para isteyecek kapıya ağır adımlarla doğru giderken çaycıyı siyah dar etekle hayal etmeye çalışıyordum.

kapıyı açtığım anda karşımda duran elimdeki bezi koklayan bir tinerci değildi, hafif kısa boylu pembe rujunu dudaklarından taşırmış, masmavi gözlü, garip bir saç stili olan siyah tişörtlü, siyah kot pantolonlu, ayağında convers emo lan bu. gece yarısı kapıyı insana evladının çalması şaşırtıcı olurdu.

+ne istiyorsun?
-kusura bakmayın rahatsız ediyorum.
+param yok, hadi başka kapıya.
-şey para istemiyorum, peşimde bir adam var içeri girebilir miyim?
+nerede adam.
-sokağın köşesinde bize bakıyor.
+gel içeri tamam.

kapıyı kapattıktan sonra kilitleyecek karar korkmuştum köşe başında bekleyen adamdan, benim masama oturmuştu garip saçları olan misafirim. polisi aramamı istemiyordu, polis emolardan hoşlanmıyormuş, başı daha büyük derde girermiş. kahve teklifimi kabul etmişti ben mutfakta kahve ile uğraşırken oda placebo dan bir şarkı açmış kafasını sallıyordu, aralık kalan kapıdan gördüğüm kadarı ile, kahveleri alıp yanına gittim. garip saçları olan misafirimin kahvelerimizi içerken hayatın çok kötü olduğundan bahsediyordu 24 yaşında olmasına rağmen hayatın anlamını çözdüğünü anlatıyordu. bir şeker daha istedi kahvesine, mutfaktan şekeri alıp geldim. bilgisayarda bir şeylerle uğraşıyordu şarkıyı değiştirecek diye düşünmüştüm.

yanına oturdum şekerini kahvesinin içine atıp kendi kahvemden bir yudum daha alıyordum ki, enteresan saçlı kızın biraz önce açık unuttuğum videoya baktığını gördüm. büyük bir yudum aldığım kahveyi itfaiye hortumu gibi püskürtmem bir oldu. siyah kıyafeti kahve lekeleri ile kaplanmıştı ''yavaş yea'' diye garip bir tepki vermişti.

beni kenara itip lavaboya gittikten sonra ben videoyu kapattım. sabah kadar çalıştığımız günler için dolapta hazır duran beyaz gömleğimi çıkardım, lavabodan homurdanarak çıkan dünya dışı varlıklara benzeyen kıza gömleği uzattım, cevap vermeden bir anda üstündeki tişörtü çıkardı sutyen giymemişti göğüslerinin el değmemiş bir güzelliği vardı gömleği giydi.

bir lanny barbie kadar olmasa da yakışmıştı gömlek garip saçlı misafirime, sana bir sürprizim var hihi deyip tekrar lavaboya geri döndü. bense mutfaktan aldığım temizlik bezi ile masayı silmeye başlamıştım. saç kurutma makinasının sesi geliyordu lavabodan pantolonunu kurutuyor herhalde diye düşünmüştüm.

mutfaktan çıkıp içeri girdiğimde masanın üzerinde üstünde oturuyordu misafirim. biraz önce verdiğim beyaz gömlek üstündeydi yakalarını gerektiği seksiliği katacak şekilde açmıştı, bacakları hafif açık şekilde sağ eliyle beni yanına çağırıyordu nasıl oldu bu yarım saat önce sokakta kağıt toplayan çocuklara benzeyen kız dünyanın en güzel beyaz yakalı kadınına dönüşmüştü.

güzel misafirimin yanına yavaş adımlarla yürüdüm, masanın kenarına ellerimi koydum. üzerime doğru eğildi dudaklarının nemini hissedebiliyordum dudaklarımda, kravatımı çıkarıyordu yavaşça dudaklarıma dokunurken dudakları ''kölem olur musun?'' dedi olurum patroniçem dedim ''yere eğil'' dedi. kravatı tasma gibi boynuma doladı ''kölemsin artık gezdir beni'' derken dudaklarından çıkan her kelime ruhumu biraz daha ele geçiyordu tarif edemeyeceğim bir sihir vardı, sesinde beynim en ücra köşesinde bile yankılanıyordu kölemsin demesi.kölemsinnn kölemsinnn

ofisin içinde tasmadan tutup gezdiriyordu beni patroniçem, kemerimi istedi çıkarıp verdim. ''acıyı sever misin?'' evet diyordum istemsizce ben ne yapıyorum, olum kendine gel ne yapıyorsun kelimeler kafamda savaşıyordu ''acıyı seviyorum'' ''kendine gel lan'' beynime hükmetmeye başlamıştı garip misafirim. la danza de ibiza şarkısı çalmaya başladı o anda, telefonumun müziği olduğunu algılamam 3 çalışta oldu.kolumda bir ağrı vardı, gözlerimi açtığımda masanın üstünde uyuya kaldığımı fark ettim.

+s7v7n işleri bitirdim mi?
-efendim ne işi.
+akşam iş çıkışı sana iş verdim ya.
-üzerinde çalışıyorum, bitirmek üzereyim.
+tamam bitirince beni ara.

off allahım o nasıl bir haptı öyle, nasıl bir rüyaydı, ama beyaz yakalı emo çok tatlıydı bee.
tanrı misafiri olabilir.
emo içerikli bir fantezi olsa gerek.
Az daha boşalıyodum allahtan uzun sürmeden bitti.