bugün

candır. hayatın ufak zevklerinden biridir, insanı mutlu eder.

bu yazar bu sürülerden bir tanesiyle fi tarihinde tanışma şerefine nail olmuştur. olay yaklaşık şu şekilde gelişti;

saat gece (sabaha karşı?) 3-4 gibi. kadıköyde içilmiş, kafalar hafiften güzel. Suadiye'ye dönülecek. (bilmeyenler için yürüyerek yaklaşık 1 saat, belki hafif bir tempoda gidilirse 1,5.), dolmuşa binmek istemiyor deli gönül. Serin hava hoş geliyor. Yürünecek.

kulakta müzik yollara vuruyorum kendimi.

ara sokaklardan, yeni yeni yollardan gidiyorum ki değişiklik olsun.

bir süre yürümüşken bir anda 5 köpeklik bir sürü çıkıyor karşıma, köşeyi dönünce görüyorum bunları, tıngır mıngır bir yerlere gidiyorlar karşı kaldırımda.

sokak hayvanlarını severim, korkmam onlardan. ufacık bir ilgi gösterirseniz onlar da sizi severler çünkü.

"seveyim lan ben bunları" diye düşünüyorum.

dizime pat pat vurarak "mucx, geh olm geh" diye çağırıyorum bunları.

hepsi birden dönüp bana bakıyorlar.

yeniden çağırıyorum, bir an duraksadıktan sonra "e gidelim anuna koyım" dercesine yollarını değiştirip kafile halinde karşıdan karşıya, benim olduğum kaldırıma geçiyorlar.

arada 1 metre mesafe bırakmak suretiyle inceliyorlar beni.

çantamdan cips çıkartıyorum, yerler mi emin değilim ama atıyorum bunlara. "elleh yemek!" nidasıyla katır kutur yiyorlar, artık benim can dostum oldular. kafalarını okşuyorum bunların, ve yoluma devam ediyorum.

benim gittiğimi gören köpekler beni takip ediyorlar.

etrafımda 5 tane köpekle yolda yürüyorum.

tırnaklarının asfalta çarpmasından çıkan pıt pıt pıt sesleri haricinde etraf çok sessiz.

bir tanesi her zaman yanımda, diğerlerini yaklaştırmıyor yerine. (bkz: alfa)

diğerleri önümde, arkamda, değişiyor yerleri. sadece benimle geliyorlar. mutlular.

götüm kalkıyor, "ben köpeklerin efendisiyim" modundayım. sadakatleri ve arkadaşlıkları hoşuma gidiyor.

yol üzerinde o saatte açık olan bir bakkal görüyorum. sigara almak için içeri giriyorum, peşimden girmeye kalkıyorlar adashdfd. kararlı bir şşt! uyarısıyla durduruyorum.

girmeyelim mi hacı? dercesine bakıyorlar.

vücut dilimle "girmeyin" diyorum.

dışarda bekliyorlar.

sigaramı alıyorum.

bakkal "dikkat et ısırırlar abi, pire geçer hede hödö olur" şeklinde salak salak muhabbetler yapıyor. içimden "ya bsiktir git" diyorum, sigaramı alıp çıkıyorum.

yolda 2 at hırsızı tipli apaçi herif bizi görünce direk olarak karşı kaldırıma geçiyorlar.

"akıllı olun şöle, köpeklerime siktiririm sizi" diye düşünüyorum, eğleniyorum, gülüyorum kendi kendime.

bir tanesinin kulağının yarısı yok, acaba nasıl koptu? merak ediyorum.

soluklanmak ve bi sigara içmek için duvara oturuyorum. bi elimle birini, diğeriyle başkasını seviyorum. kendi aralarında yer değiştirip hepsi kendini sevdiriyor.

filmlerde hayvanıyla birlikte konuşma yapan kötü adam gibi hissediyorum.

"köpek, doğanın bir harikası, kesin ve ölümcül. tıpkı benim gibi"

gülüyorum kendi kendime. köpek için pek uymuyor muabbet, kobra olsaydı daha iyiydi.

içimden isim koyuyorum bunlara.

"sen sadullah ol, sen teoman ol sende teoman tipi var çünkü. sen fikret ol (eğilip bakılır), pardon fikret olma sen. betül ol. siz ikiniz de tango ve cash olun."

köpekler beni eve kadar bırakıyorlar. apartmana girerken peşimden girmek istiyorlar, ama alamıyorum (keşke alabilsem).

hacı? diye bakıyorlar.

ben gidiyorum diyorum, okşuyorum teker teker.

apartmanın kapısında 15 dakika beklediklerini görüyorum camdan, belki gelir diye. sonra sıkılıp gidiyorlar. gecemi harika bir hale getirdiklerinin farkında değiller tabi.

haftalar sonra moda da beni gören 3 köpek koşa koşa yanıma geliyorlar.

sevgi gösterileri, sallanan kuyruklar, hoplayıp zıplamalar.

önce anlam veremiyorum. sonra kulağı olmayan sarı köpeği görüyorum.

Teoman? diyorum şaşkınlıkla.

naber hacı? diyor.

gülümsüyorum.
akla amores perros filminin baş karakteri olan karizmatik amcayı getirir.
güncel Önemli Başlıklar