bugün

Bundan 6 yıl önce istanbul Gazi Mahallaesinde, Alevilerin uğrak yeri olan kahvehane ve dükkanlar karanlık güçler tarafından ağır silahlarla tarandı. Bir kez daha insanlar katledildi. Bu katliamlar,1980 öncesi senaryoların bir devamı idi. Değişen sadece figüranlardı, çünkü o dönemin figüranları kimisi Bürokrat, kimisi patron ve kimiside Parlementer olarak mükafatlandırıldılar ve oyunu değişik mahallerde farklı biçimde devam ettiriyorlar.12 Mart akşamı, Gazi mahallesine gelen katliamcılar Karakola 100 metre uzaklıkta bulunan Dostlar, Yavuz, Doğu isimli işyerlerini ve Cem Evini otomatik silahlarla taradılar. Ne ilginçtir ki, olayda kullanılan arabanın Küçükköyden gasp edildiğini tesbit eden polis karakolun yanında katliamı yapanları görmediler veya görmemezlikten geldiler. Katliam esnasında 67 yaşında, Alevi Dedesi olan Halil KAYA yaşamını kaybetti. Daha sonraki günlerde soy kırımına dönüşen olaylarda 28 canımız katledildi ve 200den fazla insanımız yaralandı.

Gazi olayları iddia edildği gibi, sol güçlerin bir provaksiyonu ve kışkırtması olmadığı, aksine devlet güçlerinin, ırkcı ve gerici kesimlerin her fırsatta Alevilere yönelik planlı ve proğramlı saldırılarından birisidir. Gazi mahallesindeki olaylar rast gele değil, Ajan ve provaktörler, Polisler bilinçli ve planlı olarak gündeme getirmişlerdir. Bu tür yerler, alanlar, kitleler, mekanlar tesbit edilip, planların kimler ve hangi kurumlara uygulanacağı daha sonra meydana çıkan Andıç planıyla daha netlik kazandı. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı, kendi inanç, felsefe ve kültürlerini yaşatmak için hızlı bir örgütlenme sürecinin başladığı bir dönemde, Gazi mahallesi özellikle hedef seçilmiştir. Toplumun inanç ve ibadet dünyasında önemli bir yeri olan Cem Evide dahil, Alevilere ait işyerleri hedef seçilmiştir. Bu saldırılrın asıl amacı toplumu Alevi-Sünni çatışması içerisine çekerek, halkı birbirine düşman ederek, Talan, Vurgun ve Çete düzeninin devamı isteniyordu ve aynı zamanda Alevi örgütlenmelerinin hızını kesmek, toplumun bir araya gelmesini engellemek, şiddetle insanlar sindirilmek isteniliyordu.1993 Sivas katliamı sonucu çoğalan Alevi dernekleri, uğradıkları haksızlığa, yoksulluğa, hakaretlere, faili meçhul cineyetlere, kirli savaşa ve çeteleşmeye karşı daha duyarlı hale geldiler ve hakları için mücadeleye yöneldiler. Zamanlama olarak, Alevilerin dernek ve Cem Evlerini kurarak haklarını aramak, seslerini duyurmak ve örgütlü bir toplum olma dönemine denk gelmesi saldırıların niyeti hakkında açıkca bilgi vermektedir. Gazi olayları tarihimizde üzücü olduğu kadar da öğretici olmuştur. Halkımız uğradıkları haksızlıklara karşı tepkilerini Gazi mahallesinde ve Ümraniyede barikatların gerisinde direnişleriyle ortaya koydular. Suskun toplum olmadıklarını kendileri için insan hakları, demokrasi, laiklik ve özgürlük için mücadele edeceklerinin mesajını verdiler. Bu haklarından vaz geçmeyeceklerini, kendileri ve haklarından mahrum edilenlerle birlikte mazlumun yanında yer alacaklarını yiğitce ortaya koydular. O dönemde Kürt Ulusal hareketi bahane edilerek Dersimde Alevi köyleri silah zoruyla boşaltıldı, köyler ve doğa havadan ve karadan bombalanarak talan ve tahrip edildi. Gazi halkı 12 Eylül sonrasının korku duvarlarını yıkarak, susmanın yok olmak olduğunu bilincine varıp haksızlığa başkaldırdı. Gazide kaldırılan barikatlar kafalarda düşünsel barikatlara dönüştü.

Tarihsel olarak Mart ayları eğemen güçlerin toplumu ve toplumsal dinamikleri pasifiz etmek istediği dönemlerdir.12 Mart Muhtırası.30 Mart Mahir ÇAYAN ve arkadaşlarının imhası,24 Mart Savcı Doğan ÖZün öldürülmesi,16 Mart istanbul Üniversitesi Katliamı,7 Mart Gazeteci Çetin EMEÇin öldürülmesi,12 Mart Nevroz bayramının kana bulanması yaşandı ve 12 Mart Gazi Katliamı bu imhacı zihniyetin devamı olduğu bilinmektedir.

Gazi katliamı devletin kontrolünde yapılan bir imha ve yıldırma hareketidir. Hayatını kaybeden tüm canların arkadan hatta tek kurşunla katledildikleri yapılan Otopsi Raporları ile kanıtlandı. insanlarımız, Gençlerimiz ve Genç Kızlarımız polis copları altında saçlarından sürüklenerek postallar altında ezildiğine ve coplar ve sopalarla düvülen bir genç kızımız öldü diye çöplüğe atıldığına bütün dünya şahit oldu.

Devletin Emniyet gücü saydığı, kendi yetiştirdiği canilerin Gazide ortaya koyduğu vahşet, kamuoyunda Manisalı Gençler olarak bilinen gençlere uyguladığı insanlık dışı zulüm başta Aleviler olarak tüm emekçilere, ilerici ve demokrat insanlara yönelik davranışlardır. Katliam sanıklarının duruşmaları basından ve kamuoyundan kaçırılmakta ve Dava duruşmaları sürekli ilden ile değiştirilmektedir. En son Trabzonda yapılan duruşmada katledilenlerin yakınları ve duyarlı kitle örgütleri temsilcilerinin duruşmalara alınmaması için her türlü oyunlar tezgahlanmıştır. Otobüsler şehire alınmayarak yollarda adeta bu insanlarımıza işkence yapılmıştır.

kaynak: http://www.zurich-alevi. ch
dış mihraklar, kirli eller vb. bir sürü yapay kurum-kuruluşun üstüne atılan ama olaya tarihsel olarak bakıldığında, türkiye de meydana gelmiş tüm katliamlara kışkırtmalara bakıldığında özünde bir kontrgerilla örgütlenesinin sebep olduğu nispi bir katliamdır. taranan kahvenin ardından birileri yine ortalığı karıştırmayı başarmış devletin ekmeğine yağ sürmüş ve sistemdeki çatırdamaları yine bir alevi-sünni çatışmasına indirgeyerek halkı uyutmayı başarmıştır.

olaylar sonucunda isyan eden alevi kitlesini sakinleştiren! polis görevlisinin daha sonra susurlukda ortaya çıkması gibi bir sürü kirli bağ, kimin neyi ne şekilde idare ettiği yönettiğini açıkça ortaya koymaktadır.

kitlelerin isyanına en müsait koşul onların inançlarıyla ilgili provakasyonlardır. ve türki de bu defalarca yapılmıştır. sivas, maraş, çorum vb. her seferinde de tutmuştur. ama aklı başında herkes biliyor ki temelde hedef alınan kişilerin grupların inançları değil topyekün ülke sınırları içerisinde bir kaos ortamı yaratmaktır. ve maalesef bunu isteyenler her seferinde başarmaktadır.

bu gün gazi olaylarının yıl dönümlerinde devletin gazi de terör estirmesinin sebebide bundan kaynaklıdır. orada her fırsatta otobüs yakan geri zihniyet bir tarafa bırakılırsa örgütlenmiş olası olaylara karşı halkça ve haklıca tepki vermesini öğrenmiş bir kitle oluşması birlerinin hiç istemediği ama nihayetinde gazi olaylarının türkiye ye en iyi getirisi şeklinde ortaya çıkmıştır.
1995 yılı Mart ayında istanbul'un Gaziosmanpaşa ilçesi'ne bağlı Gazi mahallesi'nde provokatif bir eylem sonucu başlayan ve şehrin diğer bölgelerine yayılan olayların adı.

12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde istanbul da Alevi vatandaşların çoğunlukta yaşadığı Gazi Mahallesi ndeki 3 kahvehane ve 1 işyeri aynı anda kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, 5'i ağır 25 kişi yaralandı. Saldırganların olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürdükleri ve taksiyi ateşe vererek kaçtıkları anlaşıldı. Olayların ardından çok sayıda Alevi vatandaş, Gazi Mahallesi'nde toplandı ,emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini öne sürerek polis karakoluna yürüdü. Polisin grubu dağıtmak için havaya ateş açtığı sırada, serseri kurşunlarla Mehmet Gündüz adlı bir vatandaş hayatını kaybetti, birçok kişi de yaralandı.

13 Mart günü polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçen grup, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polisle çatıştı. Çatışmalar sonunda 15 kişi hayatını kaybederken,aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı. Aynı gün istanbul valiliği Gazi Mahallesi ile 2 mahallede daha sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gazi mahallesi'ne giriş ve çıkışlar polis kontrolüne alındı. 14 Mart günü, Gazi Mahallesi'nde konan sokağa çıkma yasağına rağmen olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine bölgeye askeri birlikler sevk edildi. Gene aynı gün Gazi Mahallesi'nde çıkan olaylar nedeniyle Ankara Kızılay Meydanı'nda çıkan olaylarda 36 kişi yaralandı. 15 Mart'ta olaylar Ümraniye'ye sıçradı. Mustafa Kemal Mahallesi'nde çıkan olaylarda 5 kişinin ölmesi ve 20'den fazla kişinin yaralanması üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 16 Mart'ta istanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu olayların yatıştırıldığını söyleyerek bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırıldığını açıkladı.

Olaylardan sonra yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. Gaziosmanpaşa savcılığı'nın olayla ilgili fezlekesiyle Eyüp cumhuriyet başsavcılığı, 20 polis hakkında "müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek" iddiasıyla dava açtı. istanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi ne açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon a gönderildi. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı. Yargılanan 20 polis memurundan Adem Albayrak 4 kişiyi öldürmekten 6 yıl 8 ay, Mehmet Gündoğan 2 kişiyi öldürmekten 3 yıl 9 ay hapse mahkûm edilirken,(cezalar ertelendi), diğer 18 sanık polisin ise beraatine karar verildi. Ancak Yargıtay Albayrak ve Gündoğdu hakkında verilen kararı haklarında adam öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, sanıkların TCK 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi nde tekrar görünmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile devletin bir kere daha kendini aklayacağı gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler.Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğdu ya toplam 4 yıl 32 ay hapis cezası verdi.

Kararın 11 Temmuz 2002'de Yargıtay tarafından onanması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi AiHM'ne (Avrupa insan Hakları Mahkemesi) başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme 27 Temmuz 2005'te açıklanan kararda Türkiye'nin Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinde düzenlenen, Yaşama hakkı ve 13. maddesinde düzenlenen, Milli makamlara başvuru yollarının kapatılması hükümlerine aykırı davrandığı sonucuna vardı.Mahkeme Gazi Mahallesi'nde hayatını kaybeden 12 kişi ile Ümraniye'de ölen 5 vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. Olaylarda yaşamını yitiren 17 kişi için ayrı ayrı 30 bin avro tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye'yi toplam 510 bin avro tazminat ödemeye mahkûm etti.
sonucunda her yıl 12 mart ta , gazi mahallesinde ölenlerin anısına anma yapılan olaylar.. gazi esnafı kepenklerini indirerek , gazi halkı evlerden protestolara katılır. mahallede bir yürüyüşün ardından mezarlıkta anma sonlanır.

12 mart ta hiçbir yerden gazi mahallesi otobüsü kalkmaz.. ya da saatleri değiştirilir. gitmek için başka yollar bulunur!
bu gün olayların yıl dönümü olmasından mütevvellit, gazi mahallesine otobüs seferleri dün itibariyle geçici bir süreliğine kalkmış bulunmakta. ayrıca mahallede her yerde miting ilanları asılmaktaydı dün. *
12 mart 1995, taranan üç kahvehane, bir iş yeri ve ölen insanlar...gazi halkının, yapılan bu zulme karşı en demokratik hakları olan kitlesel tepkisini göstermesi ve bu duruma karşı kolluk kuvvetlerinin[!] ateş açarak cevap vermesi... ve atılan her taş için bedenine bir kurşun yemek ya da bayan/erkek, çoluk/çocuk, yaşlı/genç farketmeden başına yüzlerce cop darbesi vurularak sürüklenip bir kenara atılmak... Daha da kötüsü "katilleri", "işkencecileri" cezalandırmak yerine ödüllendirmek... bu yapılanlar devletin bu ülkede kimin için[!] var olduğunu ve adaletin kimler için[!] işletildiğini sorgulatmaz mı insana? Gazi olayları yaşanalı on iki yıl oldu ve katilleri geçen bu on iki yıllık süre içerisinde özgürce aramızda dolaşabiliyorken evlatlarını, annelerini, babalarını ve eşlerini kaybedenler bu haksızlığın bitmesini dileyerek on iki yılın her günü acı çekerek yaşadı/yaşatıldı.
ergenekon iddianamesi nde arkasında veli küçük olduğu iddia edilmektedir.
çelik harekatı'nı önlemek ve türkiye'ye göz dağı vermek amacıyla abd destekli derin devlet tarafından desteklenerek tezgahlanmış saldırılardır.

not : ergenekon falan değil, fethullahçı gladyo.
http://www.renkhaber.com/...nce_ne_olmustu_/8355.html
kahramanmaraş olayları...
sivas katliamı...
gazi olayları...
aslında gazi katliamı, kahramanmaraş katliamı demek daha doğru olur, sivas katliamı gibi. 'olay' basit kalır, yaşananların tüyler ürperticiliğine bakılırsa.

1995, henüz 9 yaşındayım. gecenin bir körü kuzenimin bize gelmesiyle uyandım. kendini nasıl can havliyle bize attığını ben gözlerimle gördüm, o anlattıkça vahşeti gözlerinden izledim, bir çocuğun hayal gücüyle gözlerine daldım, gözlerinde korkuyu gördüm. hiçbir şeyin güllük gülistanlık gitmediğini, gidemediğini 9 yaşında anladım. anlamazlıktan geldim, oyunlarıma devam ettim. fakat günde 5 kere oyun oynuyorsam 55 kez de "neden" dedim. neden? soramadım, bunun bir cevabının olmadığını biliyordum. sorsam bana söylemeyeceklerini de.. söyleyeceklerse de bunun bir yalan olacağından emindim. aslında o yaşta bunu öğrenmek de ürkütürdü beni. "neden? "lerime devam ettim uzunca bi süre. ve cevabı için büyümeyi beklemeye karar verdim. cevaplar geldi aklıma, nedenler sıralandı. yine büyümeyi bekledim.

büyüdüm... hala "neden?" diyorum.

tek istedikleri inançlarını, kültürlerini özgürce, hür bir şekilde yaşamak isteyen, türk kültürünü hakkıyla yaşayan, yaşatmak isteyen, hümanist, atatürkçü, laik, milliyetçi ve yönünü aydınlığa, medeniyete çevirmiş olan aleviler, yine kışkırtılamamıştır; bütün bu olanlara rağmen, bütün bu katliamlara, insanlık dışı davranışlara rağmen yine de hala bu ülkeden, hatta bu ülkenin insanlarından ümitlidir.

kürtler üzerinde uygulanan politika alevilerde işlemeyecektir. göle maya çalmaktan başka ve zavallıca "ya tutarsa" demekten başka bir şey değildir. siz devam edin yine de.. onlar vazgeçmeyecek ne vatanından, ne türklüğünden, ne kültürlerinden, ne inançlarından ne de insanlıklarından... hani alevilerde yüksek miktarda bulunup yobazlarda, gericilerde, bölücülerde bulunmayan insanlıktan.

acılara, dışlanmalara, üzerlerinde oynanmaya çalışılan bütün bu çirkin oyunlara rağmen onlar asla bu oyunlara gelmeyecektir. allah diyerek, muhammed diyerek, ali diyerek içlerine gömerler bütün çektikleri acıları. çünkü onlar yaradılanı ( her şeye rağmen) yaradandan ötürü seven gerçek insanlardır.

"bin defa mazlum olsan da bir defa zalim olma." hz. ali bunu demişken aleviler nasıl başka türlü davranabilir ki?
polisin mp-5'lerini mahalle sakinleri üstünde denediği bir garip olay hatta tatsızlık. tabi ki sabit dipçikli a2'lerin, sürgülü dipçikli a3'lere oranla çok daha isabetli olduğu görülmüştür, dolayısıyla epey yararlıdır bu olaylar. şaka lan şaka. bu olaylar esnasında askerdeki 10 günlük izni için evine dönen 20 yaşındaki bir genç de polisler tarafından sırtından vurularak öldürülmüştür.
bundan tam 14 sene önce bugün kahvehanelerin taranmasıyla başlayan olaylar.
(bkz: 12 mart 1995)
gündüz vakti elinde makinalı tüfekle mahallede insan avına çıkmış kolluk kuvvetlerinin, bu ülkenin tarihine kazıdığı kanlı olaylar silsilesi.
TSK nın büyümesini önlediği olaylardır.
tezgaha gelmiş karacahil dehalar güruhunu oluşturan bir mahalle dolusu insanın dramını anlatan iki perdelik bir oyun.

edit:kolay değil şirin babalıktan vazcaydım bu entry ile eksileyin ley ley ley.
(bkz: barikatın ardı vatandır)
(bkz: mehmet ağar)
derin devletin su yüzüne çıkmasını istemeyenlerin tarih önünde hesap vermek zorunda kalacakları olaylardır.
(bkz: bir devrim provası)
http://www.facebook.com/v...v=352455113094&ref=nf
Birşeyler yazmak istediğim ama neresinden başlayacağımı bilmediğim olaylar zinciri... Ben işin aslını astarını hiç bilmiyorum. O zamanlar çocuk yaşta ve çok uzaklardaydım. Amcamın askerliğini yaptığı dönemdeydi, o biraz anlatmıştı nasıl olayların tam ortasında olduğunu, başını kaldırdığında gökyüzünün havada uçuşan binlerce molozdan karardığını. Televizyondan izlerken bile dehşete düşüyordu insan. Savaşlarda bile düşmanına şefkat gösteren millet kendi kendiyle savaşırken insanlıktan çıkmıştı sanki. Bence sebep ne olursa olsun ayıp türkiye nin ayıbı ve cumhuriyet tarihi birçok kez bu ayıplara şahit oldu. Her ağzını açan siyasetci demokrasiden bahseder ama kimseye saygı göstermez, inanç özgürlüklerinden bahseder kendi gibi inanmayanı hor görür. Suçlu ahmet mehmet kimse...Suçlu onlar olabilir ama sorun başka bir yerde. Osmanlının olduğu kadar bile demokratik ve çağdaş değiliz malesef. Bazıları bu sözlerimi komik bulabilir ama bence dikkatli bakılırsa bu çok açık. O zamanlarda bile insanlar birbirlerinin inançlarına bizim dönemimizden daha fazla saygı gösteriyormuş. Hilafet olmasına rağmen gayri müslümler devlet kademesinde ülkeyi temsil edebilecek kadar yüksek mevkilere erişebiliyorlarmış. Hoşgörü özgürlük bu mu? yoksa bizim ülkemizde şu anda olanlar mı? ben hep merak etmişimdir neden ermeni kökenli bir bakanımız hatta milletvekilimiz olmadı bugüne kadar? neden yahudi kökenli bir paşamız olmadı? hani bu ülke sosyal, demokratik, laik bir ülke idi ? Hani hepimizindi? Yüksek yargı aynı ideolojideki insanlar topluluğu, rektörler öyle, askerler öyle, polisler öyle, bu nasıl bir tesadüf demeyecek kadar gözlerim görüyor ve en büyük dileğim bu zihniyetin düzeltilmesi, yandaşçılık yapmak yerine herkesin hakettiği noktolarda olması.
500 sene önce biz hoşgörüyle yaşarken avrupadikiler cadı avındaydı. şimdi durum tam tersi. Kimi başörtüsüne takmış, kimi aleviliğe, kimi top sakala, kimi eşcinselliğe. Bunun cadı avcılığından farkı ne?
adı: yorgi, baba adı: abram, rütbesi: er, doğum: 1305. Çanakkale şehitlerimizden biri, bu vatan için, bizim şu anda rahat yaşıyor olabilmemiz için canını siper eden bir şehidimiz. Başka bir şey söylemiyorum.
(bkz: Halil Kaya)
(bkz: Mehmet Gündüz)
(bkz: Zeynep Poyraz)
(bkz: Fadime Bingöl)
(bkz: ismihan Yüksel)
(bkz: Ali Yıldırım)
(bkz: Dilek Sevinç)
(bkz: Reis Kopal)
(bkz: Fevzi Tunç)
(bkz: Mümtaz Kaya)
(bkz: Genco Demir)
(bkz: ismail Baltacı)
(bkz: Hasan Pugan)
(bkz: Hasan Sel)
(bkz: Sezgin Engin)
(bkz: Dinçer Yılmaz)
(bkz: Hasan Gürgen)
(bkz: Hakan Çubuk)
(bkz: Yaşar Aydın)

unutmadık, unutturmayacağız!
daha çok alevi vatandaşların gittiği kahvelerin taranması ile yani provokasyonla başlayan ve protestolara polisin aşırı sertlikle müdahale etmesinden sonra son derece büyüyen olaylarla tarihimize geçen bir başka kara leke.

olaylar sırasında bir kızın öldü sanılarak polis tarafından çöpe atılması tv'ye yansıyan korkunç sahnelerden sadece biri idi. bir paşanın halkı yatıştırmak için konuşma yapması, edip akbayram'ın olaylar sırasında geldiği mahallede omuzlarda taşınması akılda kalan bazı başka sahneler. bu arada, kahvelerin taranmasının ardından solcu gruplar tepki için yürüyüşe geçtiğinde "intikam için camiye saldırılması" gibi kışkırtmalar da olmuş, ama rağbet görmemiştir. bu da ülkemizde provokasyonlarla ne kadar daha korkunç noktalara gidilebileceğinin ve sağduyunun ne kadar önemli olduğunun bir başka göstergesidir. ne yazık ki olaylardan sonra ölüm vakaları ile ilgili yapılan yargılamalar da yılan hikayesine döndürülerek halk uyutulmaya çalışılmıştır. böyle acı olayların bir daha yaşanmaması, olayların yıldönümünde temennimizdir.
(bkz: gazi katliamı)

mehmet ağar'lı bir emniyet ve tansu çiller'li bir hükümetin eseridir. vatandaşlarını böcek gibi öldürdüler. bir gram bile üzülmeden. yurtta barış istemiyorlardı çünkü. karışıklık işlerine geliyordu. örtülü ödenekle milyarları götüreceklerdi. unutmadık, unutturmayacağız.
fethullahçı polis içi yapılanmanın ilk mesajıdır. ileriki yıllar için egemen güçlere ve masadaki oyunculara "arttırıyorum" demiştir bu olaylarda cemaat.