bugün

doğruları ve gerçekleri görebilen kişidir.

(bkz: bop yatırımına populizm diyen kişi)

(bkz: seçim öncesi yapılan yatırımlar)
burjuvazinin zirvesiyle sözlükteki bazı solcuları ortak bir paydada birleştiren başlığa konu olan kişi. aslında başlığın orjinal formunda "salak" olan ama moderasyon zoruyla kişi yapılıp kişilik kazandırılmış kişi.
Günde iki kere doğru gösteren bozuk saatlerin bile gördüğü populizmdir. *
(bkz: http://www.ntvmsnbc.com/news/447891.asp)
Her ne kadar kapitalist üretim sürecinde dışlandıklarının farkında olsa dahi delik ceplerinin yerine sağlam cepkenleri bulunan ulusal burjuvazinin işbirlikçi iktisat yorumcularınca gözümüzden kaçırılmaya çalışılan popülizmi klimalı ofislerinde neskafelerini yudumlarken emeklerini iktisadi süreçte birilerinin cebine ücret olarak akıtanların gördüğü gerçektir.

Imf uluslararası geçerlilik sürecini yitirdiği için tekelleşen kapitalist siyasi-iktisadi politikaların kuramcıları olan ulusal ve uluslararası ceo'lar ile ekonomik ikili antlaşmalara yelken açan işbirlikçi ulusal oligarşilerin izledikleri iktisadi yollara bakarak popülizmi görendir.

işsizlik yaratıp işsizlik çözen bir kriz yöntemi ile ayakta duran kapitalizmin paradigmalarını vatan millet sakarya motifleriyle süsleyerek siyasal anlamda popülizmden öte bir şovenizm ile halka dayatan iktidarların geleneğini iyi analiz edendir.

işsizliği yaratanın sosyal sigortalarda biriken kişisel ödenen primler ya da devlet tarafından karşılanan primlerden ya da fonlardan kaynaklanmadığını , istihdam sorunun genel anlamda az gelişmişlikten kaynaklanan ve iş gücünü oluşturan makineleşme sürecinde montajdan öteye gitmeyen , hammadde pazarlayıp kaynak özelleştirmeden doğan bir işgücü kaybıyla doğru orantılı olduğunu bilen , emeğin değerini arttıranın işçinin ya da köylünün değil de devletin izlediği politikalar olduğunu idrak edebilendir.

Serbest piyasa ekonomisine laisez faires mottosu ile yelken açmak isteyenlerin yaşadığı krizleri 2001'de gırtlağına kadar hissedenlerin , özelleştirmeler yoluyla satılan kaynaklardan ve kurumlardan elde edilen gelirlerin bu ülkede sıcak para olarak kalmadığını , 24 ocak kararları ile açılan gümrük kapılarının ülkede başlattığı meta ticareti ile uluslararası sermayenin muhteşem büyümesine karşılık ulusal sermayenin elini kolunu bağlamasına şahit olan insandır.

Kapitalist iktisatçıların açıklama yaparken ağzının büzük şekli aldığı şu sorunun cevabını çözmüş kişidir: " Ya arz ile talep eşit dengede olursa ? "

Yıllardır Gap projesi diye diye kıllandıran iktidarların elde avuçta ne var ne yok sattıktan sonra özelleştirmeler yoluyla elde edecekleri gelirler için elbette bir kaç iktisadi ya da harcama attırıcı işe kalkacağı ve bölgenin daha şimdiden yabancı tekellerce ucuz hammadde olarak kömür ve mermer için bir iş alanı , tarım bazında da artan biyodizel yakıtı için gerekli tarım ürünlerinin ucuz ırgatlarca kullanılacağı bir iş gücü cenneti olarak gap projesine bizim ulusal tekellerden çok daha fazla ilgilenilmeye başlanması süreci dönüp dolaşıp büyüme ve istihdamı arttırma palavralarıyla kapitalist tekeller için ucuz işgücü ve ucuz hammdde deposu olarak bölgeyi bir cazibe merkezi haline getirmiştir.

En basit tabirle Merkez Banka'sının para basarak ülkeyi zengin hale getiremeyeceği gibi üretim alanlarının ve artı-değerin elimizden uçup gittiği bir emek sürecinin de ülkenin hiç bir iktisadi sorununa ilaç olmayacağı azıcık beyni olanlar tarafından bile idrak edilebilmelidir.

Proje kapsamı içerisinde doğaya verilecek zarardan bahsetmiyorum bile. Hidroelektirik santralleri bugün en azılı kapitalist ülkelerin bile yeşilcilerin tepkisinden solayı en son çare olarak uygulanan projelerdir. Biyodizel yakıt üreteceğim derken barajdan elde edilen suyu dikkatli harcasalar bari de oradaki vatandaş susuzluktan kıvranmasa.
gap projesi bir tarafa, hükümetler ekonomik bir karar alırken tercih yapmak zorundadırlar. şimdi ülkemiz için düşünelim. diyelim ki iki temel sorunumuz var. birincisi yüksek enflasyon diğeri yüksek oranlı işsizlik. bunu bir tarafa koyup bir de açıklama yapalım. biliyorsunuz ki ülkemizde para politikasını ve enflasyonla mücadeleyi gerçekleştirecek olan kurum merkez bankası(özerk olduğu kanunda, gerçekten özerk olması gerektiğiyse literatürde sık sık dillendirilir). işsizlikle mücadeleyi yani maliye politikasını yürütecek kurum da hükümet.

hükümet yıllardır imf destekli (destekli kibar bir tabir oldu ittirmeli diyelim) programlarla enflasyonu makul bir düzeye indirmeye çalışıyor. imf poplitikalarının temel prensibi şudur; kamu harcamalarını mümkün olduğu kadar kıs, sen kısınca talep azalsın talep azalınca da enflasyon canavarı açlıktan gebersin. kamu harcamalarını minimuma indirme taktiği bir nebze işimize yaradı. enflasyon her ne kadar hedeflenen düzeye inmese de bir kaç yıl öncesine kıyasla kabul edilebilir bir seviyeye inmiş durumda. bu getirisi. bir de götürüsü var. kamu harcamalarının azalması yatırımların da azalması dolayısıyla gelirlerin azalması, işsizliğin artması, harcamaların ertelenmesi, gelir dağılımının düşük gelirliler aleyhine değişmesi vs. demek.

şimdi hükümetin işsizlik ve enflasyon arasında bir tercih yaptığını (pilips eğrisi) ve işsizlikle mücadeleye öncelik verdiğini düşünelim. bunun için ne yapabilir. bir: doğrudan kamu yatırımları yoluyla ekonomiye kaynak aktarmak. iki: vergi ve vergi benzeri gelirlerin (sigorta primi) oranlarını düşürmek. bu populizm midir? bence değil. bu ekonomik bir tercihtir.
imf ile son 19. stand-by anlaşması bu mayıs ayında bitti ve hükümet hareket imkanı elde etti. ondandır ki bu moda yeni çıktı.

kaldı ki seçim yatırımı olsa ne olur? bütün seçim yatırımları böyle olsa... şu an ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, merkez bankasının enflasyonla mücadele ayağına sıcak para çekmek için faizleri yükseltmesinden kaynaklı likitide sıkışıklığı ve yüksek işsizlik oranı, hükümetin harcama yapmasını zorunlu kılmaktadır. hükümet keynes in tabiriyle çukur kazdırıp doldurtmalıdır.

işsizlik fonu için kesilen paranın işgücü maliyetlerini yükseltmesinin işsizlik yarattığının farkında mısın? bu para istihdam yaratmak için elbette kullanılmalıdır.

bir kere enflasyon piyasaya para sürülerek yok edilmez, fed de böyle yapamaz. *
enflasyonun yok edilmesini de isteyen yok, öyle bişey demedim. şu an içinde bulunduğumuz %20 gerçek işsizlik, enflasyonu değil büyümeyi düşünmemizi zorunlu kılmakta.

harcama artırıcı politikalar ekonomideki üretim faktörlerini harekete geçiririr ve büyüme-istihdam yaratır. yalnız talep arzdan daha fazla artarsa bu enflasyonlu bir büyüme olur. türkiye içinde bulunduğu durumda böyle bir büyümeye de muhtaçtır ama %20 işsizlik bir yandan %20 kapasite artışına ve daha yüksek bir üretim potansiyeline işaret etmektedir. yani bu ülkede bu işsizlik oranıyla ve üretim kapasitsiyle, doğru para ve maliye politikalarının uygulanmasıyla arz kaynaklı yüksek enflasyon kolay kolay yaşanmaz. dünyanın kıyısında olduğu stagflasyona biz hiç uğramayabiliriz. yeter ki ekonomik önceliklerimizi iyi belirleyelim, büyümeyi asla sağlayamayacağımız bir fiyat istikrarına -hele bu işsizlik ortamında- hiç feda etmeyelim.

gap ta üretim sağlanıldığı takdirde dış ticaret açığı artmayacak, kapanacak.
Gap yatırımının popülizm olduğunu anlayan kişidir. Doğu ve Güney Doğu bölgelerinde 1935'lerden bu yana Celal Bayar ile başlayan ve Kürt Sorununu iktisadi kakınma paketleri ile çözülebileceğine indirgenen şark paketi günümüz Gap projesi ile birlikte ekonomi-politika anlayışı içerisinde popülizmin daniskasıdır.

işsizlik Sigorta Fon'unda biriken işsizlerin paralarını Gap yatırımında kullanmak mı işsizliği çözecektir? Ya da gap yatırımında hisse sahibi olmak isteyen uluslararası yatırımcıların gelip tasarı dahilinde senin tarlalarında biyodizel için uygun ve ucuz ürünler mi üretebilmesi , dağlarından mermer ve kömür indirip yurtdışına ihraç etmesi mi ? Olmazsa Dubai'den iki arap şeyhi getirtip Gap'ın yanına 5 yıldızlı iki otel dikerek bölgenin aşiret ağalarına hizmet mi sunmaktır istihdam yaratmak?

Enflasyonu FED gibi piyasaya para sürerek mi yok edeceğiz ? Bizim FED'imiz Koç ve Sabancı acaba ytl ile mi çalışır yoksa euro ve dolarla mı ? istihdam yaratırken piyasaya sürdüğün ya da bir yerleri özelleştirip satarak elde ettiğin dövizin üretim olarak geri dönmediği takdirde bir yerlerimizde patlayacağını öngörmek çok mu zor? Karşılığı olmayan ya da bize dönmeyen yatırımın sıcak para diyerek insanlara yutturulması 50 senelik bir dilimde herkesin doğuştan borçlu kılındığı bir sistemde dış ticaret açığını arttırmayacak mı ?

(bkz: Balık baştan kokar)
(bkz: gap)
ben kendimi bildim bileli olan ve artık kim başlattıysa tamamiyle güneydoğu anadolu bölgesindeki doğal ve tarihi güzellikler üzerine çöreklenen proje.

yani şimdi değil onyıllardır var olan proje. bu önce salak sonra da moderasyon zoruyla kişi denilmek zorunda kalan adam da bunu göz önünde bulundurarak lan 6-7 yıldır nerdeydiler neden seçim öncesi ve şimdi bu moda çıktı diye soruyor doğal olarak.

(bkz: yeni çıktı bu moda)
hükümet son zamanlarda harcama artırıcı politikaları benimsemiş görünüyor. bunlardan en önemlisi 4 milyon kişiye doğrudan ve dolaylı olarak istihdam sağlaması beklenen gap yatırımlarının tamamlanması ve bunun için milyarlarca dolarlık kaynak ayrılması.

ama ne var ki ekonomist geçinen bazı zevat, hükümetin yıllardır belki tek doğrusu bu ve diğer harcama artırıcı ekonomik politikalara populizm diyebiliyor. neymiş enflasyon yaparmış??

%20 işsizlik olan bir ülkede asıl sorunun fiyat istikrarı olduğunu düşünebilecek kadar nasıl mal olabilir bir insan anlamıyorum. hem, kuraklıktan ve petrol fiyatlarının yüksekliğinden kaynaklı gıda krizi baş gösterince ellerindeki yüksek faizli devlet tahvillerini yiyerek yaşayabileceklerini zannediyor herhalde bu saflar. sonra bir ekonomist veya merkez bankası arz kaynaklı enflasyonun faizler yükseltilerek düşürülebileceğini nasıl savunabilir? sen hem enflasyon bizim dışımızdaki sebeplerle, petrol-enerji fiyatlarının artması neticesinde artıyor, bizim politikalarımızın bir suçu yok de, hem de tut bu talep kaynaklı olmayan enflasyonu düşürmek için faiz artıracağını ilan et. sonra bi de hükümeti enflasyonla mücadelemizde bize destek olmuyorlar diye şikayet et.

allah'tan hükümet harcama yapmaya hazırlanıyor ve bir an önce de yapmaya başlamalı. yüksek faizler yüzünden piyasada para dönmediğini, tüketim yapılmadığını hangi esnafa sorsanız söyler. söylemesine de gerek yok!! %20 gerçek işsizlik ekonomideki kaynak israfının, piyasada yeterli para olmadığının en bariz göstergesi ki, hükümet merkez bankasına ve yüksek faize yatırım yapmaktan başka bir şey düşünmeyen sözde ekonomistlere (aklıma başka ihtimal gelmiyor) uymadan hatta bunlara inat, enflasyonu önemsemeden harcamayı mümkün olduğu kadar artırmalı. yoksa ortada fiyat istikrarının kontrol edilmeye çalışılacağı bir ekonomi kalmayabilir. bu ülke çok feci bir resesyona ve hatta enerji fiyatlarının yüksekliğinin neden olmasıyla bir stagflasyona girebilir.