bugün

nazım hikmet'ten:

denizin sonunda mavi bir duman gibi
gözümde tutuyorsun.
yeşil bir erik dalı yüreğim
sen altın tuylu bir yemiş
sallanıyorsun.
fakat ben seni böyle bir yemiş ve bir duman gibi görmenin yerine
sahiden görmek istiyorum çıplak ayaklarını
sahiden dokunmak istiyorum uzun parmaklı ellerine.
çünkü saatler dardır, her şeyi almaz
güneşte çözülür ve kayarlar bir yana.
mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk
kaygılandırır dilsiz bahçıvanı.
sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları.
bir araba geçti incelmiş yoldan
el salladı biri, belki tanıdık,
belki değil, süreksizliğin eşanlamı.
ve denizin yorgun çağındaydı çocuklar
çığlıkları titretir balkondaki sarmaşığı,
çünkü dardır saatler, sığmaz bir araya
dalgınlık, deniz ve sardunya.
rüzgâr alıp götürdü balıkçı teknelerini
uzaktaki kılıçlara, ki bilemeyiz
hangi derinlikte dölleyerek denizi
gidiyorlar öyle ağırbaşlı, doğuya.

ve ocaktan çorbanın kokusu geldi demin
burun deliğine kedinin ve köpeğin.
rafta kitaplar, mavi bir şişe ve gül
donmuş kalmışlar tek başlarına.
duvarda bir resim, resimde kalabalık
köy alanı, çocuklar, çember ve zaman.
breughel nasıl da toplamış bunca
ortaklığı ve uyumu biraraya,
çünkü saatler dardır, sığdırılmaz.
güneşte her şey çözülür gider bir yana.

m.c.a