bugün

türkiye bazında konuşmak gerekirsek kesinlikle bu işe bir çözüm bulunmalı.
örneğin tff başkanının geçenlerde yaptığı prim açıklamalarından da anlaşılacağı üzere "Burak, oynadığı maçlarda 467 bin lira prim aldı, son 2 maçın primini almadı çünkü oynamadı..." 467 bin lira. çoğu insanın ömrü boyunca çalışıp parasını harcamadan biriktirse bile asla sahip olamayacağı bi miktar. milli takımdaki bir futbolcunun ise sadece kadroda olması bu parayı kazanabilmesi için yeterli. vaziyet gerçekten çok saçma bi hal aldı ve almakta.
aslında suçu başka yerlerde aramamak gerek. gösterdiğimiz aşırı ve gereksiz ilgi olayı bu noktaya getirdi. peki bu ilgiye bu sahiplenmeye karşılık türk futbolunun dünyadaki yeri nerede?
öncelikle şu tarz kafalardan arınmamız lazım adam asgari ücretli kombine ya da bilet almış. maç izlerken zevk alamıyor, adeta acı çekiyor ve hala "yahu param takımıma feda olsun, gerekirse canımı veririm." diyebiliyor. acınası gerçekten.

burada da bu olgu karşımıza çıkıyor. (bkz: fanatiklik ile zeka arasındaki ters orantı)
türkiye için geçerli olan durum.

kulüplere vergi affı çıkmaya devam ettikçe de geçerli olmaya devam edecek.
anlam verilemeyen durum. ve bu adamlar için küfür ve kavga ediliyor.
Bazı yoneticilerin kendi ceplerini doldurma sevdası sebebiyle gerçekleşen durum. Kulübün parası deniz yemeyen keriz.
Maaş değildir o servet olmalı.
güncel Önemli Başlıklar