bugün

Ben hölderlin 'in yıllarca yaşadığı tübingen'e gittim, çok güzel bir şehir. Schwab'tı hölderlin, ordan, schwab'ların domuz pastırmasından başka işler de yapabildiklerini anlıyoruz.
On saatlerdir içtiğim içki bana hölderlin'den aklımda kalanları armağan etmeme olanak tanıyor. Anam bu da fazla romantik, biraz şey yani benden beter.

--spoiler--
Hiçbir şeyim yok ki,
bu da benimdir diyebileyim.
--spoiler--
"Mülklerin en tehlikelisi dil bunun için verildi insana…
Kendisinin ne olduğuna tanıklık edebilsin diye…” .
https://youtu.be/7z0kujagwYc
Üstad Martin heidegger'in çok beğendiği şair. Beğenmesinin yanında aslında hölderlin şiirleri, heidegger'in birtakım fikirlerinin kanıtı, örneğidir. Heidegger'e göre varlık meselesi ile şiir yakından ilişkilidir. Antik yunanda sophokles, Parmenides, herakleitos'u örnek gösterir ve onların üzerinde çalışırken öte yandan hölderlin'in şiirlerinden alıntılar yapmış ve varlık-şiir ilişkisini ondan da yola çıkarak göstermiştir.

Kesinlikle Harikuladedir.
"iyi bir şeydir insanın uzaktan bakabilmesi hayata
Ve anlayabilmesi hayatın kendisini nasıl algıladığını
Ayakta kalabilen atıldıktan sonra tehlikenin kollarına
Fırtınalarda ve rüzgarlarda yolunu bulmuş birisidir."

Ruh huzuru şiirinden.
iNSANLARIN RAĞBETi

Sevdiğim gündenberi en güzel bir hayatla
Dolan kalbim ilahi bir varlık olmadı mı?
Neden beni daha çok dinlerdiniz vaktiyle?
Ben ki o zaman daha kibirli, daha kaba,
Ağız kalabalığı yapan boş bir adamdım...
Ah! insanlar pazarda para edene koşar,
Uşak ruh saygı duyar ancak heybete karşı;
Ve ilahi olana bizzat ondan olanlar.
Yalnız ondan olanlar imanla inanırlar.
"bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş kafalar boşalmıştır." sözünün sahibi. çok doğru.
''hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar da alçalamaz.''
godard'ın le mepris filminde dicterberuh şiiriyle çok özel bir derinlik kazandırmış şairdir.

Alman şair Johann Christian Friedrich Hölderlin, 20 Mart 1770'te Laffen'de doğdu, 7 Haziran 1834'te Tübingen'de öldü. Küçük yaşlarda babasını, büyükbabasını ve kardeşlerini yitirdi, bu ölümler Hölderlin'i çok etkiledi. Tübingen Manastırı'nda dinbilim, Jena Üniversitesi'nde öğrenim gördü. Hölderlin'in şiirlerini Schiller, Goethe'ye gösterdi, Goethe beğenmeyince müthiş bir düş kırıklığı yaşadı. Özel ders vererek yaşamını kazandı. Bordeaux'a gittiğinde sevdiği kadının öldüğü öğrenince ruhsal bozukluklar yaşamaya başladı. Stuttgart dönüşünde hükümet doktoru saldırganlık belirtileri saptadığından zorla Tübingen'e gönderdi. Çıldırdığı kesinleşince, yaşamının kalanını Neckar ırmağı kıyısında, gözetimine verildiği bir marangoz ailesinin evindeki kulede geçirdi. Tanrı'nın, doğanın ve insanın bir sayıldığı zamanlara geri dönmeyi istemiş, şairin Tanrı ile insanlar arasında bir köprü niteliği taşıdığına inanmıştır.*
RUH HUZURU
iyi bir şeydir insanın uzaktan bakabilmesi hayata,
Ve anlayabilmesi hayatın kendini nasıl algıladığını,
Ayakta kalabilen, atıldıktan sonra tehlikenin kollarına,
Fırtınalarda ve rüzgârlarda yolunu bulabilmiş birisidir.

Ama güzelliği tanımış olmaktır daha da iyisi,
Bütün bir hayatın düzeni ve yüceliği olan güzelliği,
Harcanan çabaların zahmeti mutluluğun kaynağı olduğunda,
Ve bilmek, zaman içindeki onca zenginliğin adını.

Yeşillenmekte olan ağaç, dallarla örülü zirve,
Gövdenin üstündeki kabuğu saran çiçekler,
Tanrının doğasından gelme bir hayattır hepsi,
Çünkü üzerlerine eğilmiştir göğün bütün rüzgârları.

Ama meraklı insanlar kalkıp sorduklarında bana,
Bütün bunları hissedebilme cesaretinin anlamını,
Ne olduğunu kaderin, yücenin ve kazancın, derim ki
O zaman, hem yaşamak, hem de düşünmektir yaşadığını.

Eğer doğa yalın ve dingin yaratmışsa birini,
Bu bir uyarıdır insanoğluna neşeyle bakmam için,Neden?
Çünkü korkutur bilgeleri bile açıklık dediğin,
Ancak başkaları da gülüp şakalaşıyorsa tadabilirsin neşeyi.

Erkeklerin ciddiyeti, zaferler ve tehlikeler,
Kültürden ve bilinçten kaynaklanmadır bunların hepsi,
Hedef ise tektir: iyilerin en yücesi,
Kendisini varlığıyla ve güzel kalıntılarla belirler.

Bir seçkinler topluluğudur sanki bütün bunlar,
Onlardandır ne varsa anlatılmaya değer ve yeni,
Hiçbir zaman kaybolup gitmez eylemlerin gerçeği,
Tıpkı yıldızlar gibi, yaşam da görkem ve neşeyle parlar.

Gözüpek eylemlerdir yaşam denilen,
Yüce bir hedef, uyum dolu bir devinimdir,
Atılımlar ve adımlardır, mutluluk kaynağı erdemdir,
Ciddi iştir, ama katıksız gençliktir buna rağmen.

Pişmanlık ve geçmiş, bu yaşamda,
Temsilcisidir farklı bir varoluşun, biri yolunu
Açar zaferin, huzurun ve çekilmiş
Ne varsa yüce alanlara;Ötekiyse sürükler işkencelere ve buruk acılara

Yaşamı hafife alanlar yıkılıp gittiklerinde,
Ve imgeyle yüz dönüştüğünde
iyi ve güzel davranamamış birinin yansısına.
Bir yanda algınabilirliği canlı varlığın,
Öte yanda kalıcılık, insan eliyle,
Neredeyse bir ikilemdir, biri adanırken yalnızca
Duygulara, ötekinin yolu uzanır acılara ve yaratıcılığa.

Çeviri: Ahmet CEMAL

YURT
Şendir dönüşü gemicinin yuvaya sakin akıntının üstünde,
Uzak adalardan, bereketli olmuşsa hasadı;
Öyle dönerdim ben de yurda, toplayabilseydim
iyilikleri acılar kadar.

Siz sevgili kıyılar, beni yetiştiren bir zamanlar,
Dindirir misiniz acılarını sevginin, vaat eder misiniz
Siz gençliğimin ormanları, geldiğimde
Huzuru yeniden bana?

Serin dere kıyısına, dalgaların oyunlarını,
Akıntının yanına, kayan gemileri gördüğüm,
Varırım hemen şimdi ve sararsınız beni,
Ki sarmalanmış gibi sağala yüreğim,

Siz sadıklar! Ama bilirim, bilirim,
Çabuk sağalmaz bu sevgi acım benim,
Söylemez hiçbir umut şarkısı bu, avunan
Ölümlülerin söylediği gibi gönülden bana.

Çünkü onlar, bize göksel ateşi ödünç verenler,
Tanrılar, kutsal toprağı da bağışlar bize.
Kalsın bu öyleyse. Bir oğlu gibiyim ben
Yeryüzünün: Sevmek için yaratılmış, acı çekmek için.

Çeviri: Oruç ARUOBA

Yurdavarış, Hısımlara / . Hölderlin

1

Orada Alplerin içinde aydınlık gecedir daha, ve bulut,
Neşeliyi şiirleyerek örter orada esneyen koyağı.
Oraya buraya toslar, yuvarlanarak şakacı dağ havası,
Çamların arasından dikine pırıldar aşağıya ve yiter bir ışın.
Yavaşça ivedilenir ve dilegelir neşeden titreyen Kaos,
Biçiminde genç ama güçlü, kutlar sevgi çatışmasını
Kayaların altında, çalkalanır ve duraksar bengi sınırlar içre,
Çünkü daha Bakkhusca doğar orada gün.
Çünkü sonsuzca gelişir orada yıl ve kutsal
Saatler, günler, daha yüreklice düzenlenmişlerdir, birleşmişler.
Yine de, farkındadır zamanın şimşek kuşu ve dağların
Arasında, yükseklerde süzülerek çağırır günü.
Şimdi uyanır köy de, bakar oradan derinliklerin içine,
Korkusuz, yüksekliğe alışık, dorukların altından yukarılara.
Gelişmeyi sezerek, çünkü şimdiden yıldırımlar gibi düşerler eski
Su kaynakları, yıkılanın altındaki toprak nemlenir,
Ekho seslenir çepeçevre ve ölçülmez atelye
işler durur gün ve gece boyu, bağışlar göndererek, yoksula.

2

Dingin pırıldar gene de gümüşsü yükseklikler,
Güllerle doludur şimdiden yukarıda ışınlı kar.
Ve daha da yüksekte, ışığın üstünde barınır saf
Kutlu tanrı, kutsal ışınların oyunuyla neşelenerek.
Dingin barınır o tek başına, aydınlık görünür çehresi,
Yaşam vermeye yatkın görünür o etherce,
Neşe yaratmaya, bizimle, nasıl, ölçüyü bilerek,
Bilerek soluklananları, çekinerek ve esirgeyerek gönderirse
Hakedilmiş mutluluğu kentlere, evlere, yavaş
Yağmurları, toprağı açmak için, olgunlaşan bulutları, ve sizi
En güvenilir havaları, sonra sizi, yumuşak baharları, gönderirse,
Ve yavaş eliyle neşelendirirse yeniden yastakileri,
Yenilerken zamanları, o yaratıcı, dingin
Yüreklerini yaşlı insanların tazeler, kavrarsa,
Ve gelip derinlere dek işlerse, açarsa, aydınlatırsa,
Sevdiği gibi, ve işte şimdi yeniden başlar bir yaşam,
Çiçeklenir yürek, eskisi gibi, çağın tini gelir,
Ve neşeli bir yüreklenme şişirir yeniden kanatları.

3

Çok şey söyledim ona, çünkü, şiirleyenler neyi anlasalar
Ya da şarkı yapsalar, çoğunlukla meleklere ve ona dairdir:
Çok yakardım, babayurdu aşkına, ki birden
Çağırılmadan buyurmasın hemen tin bize;
Çok şey size de, babayurdunda tasada olanlara,
Kutsal şükranın gülerek kaçakları geri getirdiği,
Yurttaşlar! sizin için, taşıdı beni gene de göl,
Ve dümenci oturdu dingince ve övdü yolculuğu.
Gölün yüzeyinde uyandı bir neşeli dalgalanma
Yelkenlerin altında ve şimdi çiçeklendi ve aydınlattı kent
Orada erkenden kendini, herhal gölgeli Alplerden
Geldi yönlendirilerek ve dineldi şimdi limanda gemi.
Kıyı ılık burada ve dostluklu açık koyaklar,
Patikalarla güzelce aydınlanmış, yeşilliklerini ve pırıltılarını gönderir bana.
Bahçeler uzanır barışmış, parlak yoncalar hareketlenmiş bile,
Ve kuşun şarkısı buyur eder gezgini.
Herşey tanıdık gözüküyor, çabucak gelip geçen selam bile
Dostlardan gelir gözüküyor, her yüz hısım gözüküyor.

4

Değil mi ya! doğduğun ülkedir, yurdun toprağı,
Aradığın, yakındır, gelip karşılıyor bile seni.
Ve boşuna durmuyor, bir oğul gibi, dalgalarla hışırtılı
Kapıda ve boşuna bakıp aramıyor senin için sevgi dolu adlar
Şarkılarla bir gezgin adam, kutlu Lindau!
En konuksever kapılarındandır ülkenin bu,
Çekiyor dışarıya gitmeğe, çok şey vadeden uzaklara,
Oraya, harikanın olduğu yere, oraya, tanrısal yabanılın,
Yüksek düzlüklerden aşağıya inen Ren’in gözüpek yolu açtığı,
Ve kayalardan şen şakrak koyağı çekip çıkardığı yere,
Oraya, aydınlık dağlardan geçerek, Komo’ya dek gezinmek,
Ya da aşağıya, günün değişimi gibi, geniş göle inmek;
Ama daha çekicisin sen benim için, kutsanmış kapı!
Yurdagitmeğe, bence bilindik çiçekli yolların olduğu,
Orada arayıp bulmağa toprağı ve güzel koyaklarını Neckar’ın,
Ve ormanlarını, kutsal ağaçların yeşilini, orada seve seve
Birlik kurduğu meşenin dingin kayınlarla, gürgenlerle,
Ve dağlarda bir yerin beni dostça tutsak ettiği.

5

Orada karşılarlar beni. Ey sesi kentin, ananın!
Gelirsin sen, uyandırırsın bende çok eskiden öğrenilmişleri!
Onlardır onlar hala! hala çiçeklendirir güneş ve neşe sizi,
Siz ey en sevgililer! ve neredeyse daha parlak gözlerde, eskisinden.
Evet, eskisi gibidir hala! Genişler ve olgunlaşır, gene de hiçbiri
Orada yaşayanlardan ve sevenlerden, geridurmaz sadakatten.
Ama en iyisi, bulgu, kutsal barışın
Kuşağı altında yatan, esirgenmiştir o gençlerden ve yaşlılardan.
Budalaca konuştum. Neşedir o. Gene de yarın ve gelecekte
Gidip seyrettiğimizde dışarıda yaşam dolu tarlayı,
Ağacın çiçekleri altında, baharın bayram günlerinde
Konuşurum ve umutlanırım çokça sizinle, ey sevgililer, onun üzerine.
Çok şey işittim büyük Baba’ya dair ve uzun süre
Sustum onun üzerine, o ki gezgin zamanı
Yukarıda yükseklerde tazeler ve hüküm sürer dağların üstünde,
O bahşeder bize hemen göksel armağanları ve çağırır
Aydınlık şarkıyı ve gönderir çokça iyi tinleri. Ah, gecikmeyin,
Gelin, siz koruyucular! yılın melekleri! ve siz.

6

Evin melekleri, gelin! damarlarına hepiniz yaşamın,
Bütün hepsini neşelendirerek, dağıtsın göksel olan kendini!
Soylulandırın! gençlendirin! ki insanca iyi hiçbirşey, ki
Günün tek bir saati kalmasın şenlerden uzakta ve hem de
Böylesi neşe, şimdiki gibi, sevenler yeniden bulurlarken birbirlerini,
Onlara ait olsun, kutsansın uygunca.
Kutluladığımızda ekmeği, kimi adlandırabilirim ve
Günün yaşamından dinlendiğimizde, söyleyin, nasıl getiririm şükranı ?
Yüceleri mi adlandırayım ? Yakışık almayanı sevmez bir tanrı,
Onu kavramak, neredeyse çok küçük geliyor neşemize.
Susmak zorunda kalırız sık sık; eksiktir kutsal adlar,
Yürekler çarpar ve gene de geri mi kalır söz ?
Ama çalınan bir çalgı ödünç verir her saate sesleri,
Ve neşelenir belki de göksel olan, yaklaşırken.
Hazırlar o bunları ve neredeyse varır şimdiden
Barışa tasa da, neşelinin altına gelip yerleşen.
Tasaları, bunun gibi, ister istemez, ruhunda
Taşımalıdır bir şarkıcı, sık sık, ama ötekiler değil.

(Heimkunft. An die Verwandten)
sokrates ile alkibiades şiiri gece gece hatırlanan büyük bilgedir.
yaşamının büyük bir kısmını tübingen şehrinde geçirmiş ve neckar nehrine nazır bir konumda olan kule'de eşsiz şiirlerine ilham bulmuştur. kule'nin bulunduğu adres bursagasse yani bursasokakdır.
Ama dost, geç geldik biz. Doğru, yaşıyor tanrılar
Ama başlar üstünde, yukarda, bir başka dünyada.
Sonsuzca etkindirler orda ve pek umursamazlar
Yaşayıp yaşamadığımızı, o kadarcık esirger bizi göklüler.
Çünkü zayıf bir tekne her zaman almaz onları,
Ancak zaman zaman dayanır tanrısal bolluğa insan.
Onların düşlenmesidir yaşam. Ama yoldan sapmak
işe yarar uyku gibi, ve yoksunlukla gece zorlu kılar..

hölderlin
--spoiler--
Bir insan ne kadar temelsiz acı çekerse o kadar temelsiz güçlüdür.
--spoiler--
tabiri caizse, almanların homeros'u gibidir.
--spoiler--
"Wer das Tiefste gedacht, liebt das Lebendigste/ hohe Tugend versteht, wer in die Welt geblickt/ und es neigen die Weisen/ oft am Ende zu Schönem sich."

Anlamı:

"En derin düşünen en canlıyı sever/ dünyayı gören anlar gençliğin yüceliğini/ ve bilgeler çoğu kez/ güzele baş eğerler sonunda."
--spoiler--
heidegger'in şiir'in varlık'la ilgisini anlatırken kendisinden örnek verdiği büyük şairdir.
demiş ki;
"hiçbir şey insan kadar yükselmez ve alçalmaz." *
"bu yeryüzünde insanoğlu şairane mukimdir." diyen alman şair.
Şendir dönüşü gemicinin yuvaya sakin akıntının üstünde, Uzak adalardan, bereketli olmuşsa hasadı;
Öyle dönerdim ben de yurda, toplayabilseydim iyilikleri acılar kadar...
1770 yılında doğmuştur. şair ve roman yazarıdır. babası, kendisi sanırım 2 yaşında iken ölmüştür. annesinin sonra evlendiği adam da hölderlin 9 falan yaşlarındayken ölmüştür. hölderlin 23 yaşlarında büyük eseri hyperion'a başlamıştır. birkaç yıl, ders vermiştir evlere giderek. bunlardan birisinde, susette'yi sever hölderlin. susette de onu. fakat susette evlidir.
neyse... hölderlin, susette'nin verem ile ölümünden sonra psikolojik rahatsızlığı azar. hayatının 36 yılını deli olarak bir marangozcunun yaşar. marangozcunun adı zimmer'dir. *
hölderlin, hyperion'da olayı resmen bitirir. zamanında hölderlin'in değeri anlaşılmamıştır. onun değeri 19.yy'da anlaşılmaya başlamıştır.
alman şair. mistik bir rüya düzeyine varan romantizminin etkisiyle hayalinde yepyeni bir şiirsel evren kurar. şöyle buyurur:

"tehlikenin çoğaldığı yerde kurtaran da çoğalır"
güncel Önemli Başlıklar