bugün

kafka'nın bütün yapıtı boyunca izi sürülebilecek ana temalardan söz edilebilir ki, özellikle üç tanesi büyük bir öneme sahiptir: 'hayvan', 'arayış' ve 'bitmemişlik' temaları.

'hayvan' teması ilk önce 'uyanış' temasına bağlanır.
insanı hayvandan ayırt eden nedir? öylesine davrandığı için,
alışkanlıkların, geleneklerin aldatıcılığından uzaklaşamamış,
yani henüz hayvanlıktan kurtulamamış insan nasıl uyanacaktır?
bu noktada (bkz: arayış/@meister writer).

''arayış'' teması; 'amerika', 'dava' ve 'şato'dan meydana gelen büyük üçlemenin temasıdır. kafka'nın kafasındaki soruları ve sıkıntıları mitsel bir şekilde yansıtan bu çok önemli yapıtlar, hem peri masallarından hem destandan izler taşır. peri masallarında kahramanın amacı kendi yaşamını ya da halkının yaşamını değiştiricek sihirli bir eşyayı ele geçirmektir. bu eşya ya gizli bir yerdedir ya da kötü bir gücün eline geçmiştir. onu elde etmek için kat edilmesi gereken yol, baştan çıkarıcı güçler ve tuzaklarla doludur. kahraman fatihimiz hem çok temiz yürekli hem de dünya işlerine pek bulaşmamış biridir.* kafka'nın yapıtlarında bu unsurlara rastlamak mümkündür. tam bir peri masalı olan 'dava', goethe'nin ''wilhelm meister'ın çıraklık yılları''na ya da dickens'ın david copperfield'ına benzer bir yetişme romanı olan 'amerika', graal destanı'na ya da don kişot'a benzeyen 'şato' bu unsurlarla örülmüştür.
bu romanlardaki kahramanın amacı, sihirli bir eşyayı ele geçirmek değil, gerçeği değişikliğe uğratacak, gerçeği görünüşünün ötesine geçerek kavramayı sağlayacak manevi bir bakışa ulaşmak, selamete kavuşmaktır. dava ya da şato'daki kafka kahramanları açısından söz konusu olan soru 'benden beklenen nedir?' sorusudur. kafka kahramanının uzun bir 'arayış'ı göze alarak yaşama, varolma müsaadesi istemek zorundadır. peki sonsuzluğun peşindeki bu şövalyeleri yenilgiye uğratan gizemli güç nedir? bu tanıklar hangi hakikat uğruna can vermiş olabilirler? söz konusu hakikat ve gerçek, varlıklarını borçlu bulundukları mit olmaksızın anlaşılamazlar. dolayısıyla ondan ayrılamazlar. yapıt bir simge biçimine bürünüyorsa, bunun sebebi, hem yazarın söylemek istediği şeyi başka türlü söyleyememesi, hem de söylediği şeyin onu canlandıran imgeden ayrı düşünülememesidir. 'sonuç olarak tüm bu simgeler, sezilmez olanın hiçbir şekilde sezilemeyeceğini gösterirler'. bu durumda dava'nın yargıçları ya da şato'nun beyleri'nde; 'baba'nın, 'sermaye'nin ya da kierkegaard'ın tanrı'sının basit alegorisini görmek boş bir çabadır. kafka bir sav ortaya koymak, yani onu gerekçelendirmekle değil, bize dünya üzerine bütünsel bir yol gösterecek bir duyuş, bir yaşam tarzı sunmak ya da aktarmakla yükümlüdür. bu bağlamda yapıtında ortaya serdiği görüntü; boşluğun, hiçliğin ifadesi değildir. boşluğun, hiçliğin kendisidir. görüntü, mevcut olmayandan duyulan acıdır. mekanik bir yaşamın yabancılaşmışlığına karşı, mutlak bir kesinti içinde, hep tamamlamadan kalan bir dünyayı, bizi hep bekleyiş içinde bırakan olayları koyar. kafka'nın niyeti dünyayı kopya etmek ya da açıklamak değil, yetersizliklerini açığa vurup, dünyayı olabildiğince ikna edici bir şekilde yeniden kurmak ve bizde bu dünyanın ötesine geçip, kaybolmuş bir yurdun peşine düşmek özlemini uyandırmaktır.

kafka bizi bu noktada terk eder. bizi cehennemin katlarından bir bir geçirip, uzadıkça uzayan bir tünelin sonunda ışığa ulaştıran kılavuzumuz artık bizden ayrılacaktır. bizi yabancılaşmanın sınırlarına kadar götürür. ancak hiç bıkmadan saldırdığı bu sınırları bir türlü aşamaz. pek çok yapıtının, özellikle de en önemli üç yapıtının*** tamamlanmadan kalmış olması kesinlikle rastlantı değildir. yabancılaşmış toprakları bir uçtan öbürüne kat eden kafka, sonunda vaat edilmiş ülkeye ulaşsa da oraya girmeyi başaramaz. ama bu çabasıyla en azından o ülkenin varolduğunu kanıtlamıştır ve o tamamlanmamış olandan başka kural tanımaz.

not: roger garaudy'nin 'kafka' adlı kitabının 'kurduğu dünya ve çelişkileri' bölümünden ''derlenmiştir''. copy paste olmadığı gibi birebir alıntı da değildir.

(bkz: kafka nın evreni)