bugün

firavunun ne kadar inatçı bir mal olduğunu gösteren durum.
kimse kusura bakmasın.
Fıronun salaklığı. Bir baktı olaylar umduğu gibi değil he he taam taam Musa rabbine inanıyorum taam dedi. Sie lan o geçti derler adama işte böyle. Git babanı tanı itoğluit. Anında görüntü Show sonra.

görsel
Bu da at arabasının tekeri ibinenin afedersiniz.
Kibir. Belli bir aşamadan sonra Güç insanın gözünü kör eder. Aklını örter. Basiretini kapatır. Ee katlettirdiği onca masum bebeğin, ırzına geçtiği kadınların, haksızca mallarını gasbettiği köle haline getirdiği adamların yani kısaca zulmettiği yahudilerin ahı var üzerinde. Başına bunun gelmemesi imkansız. üstelik cenabı allah bunca günahına rağmen hz. Musa diliyle ona mühlet vermesi ve tevbe kapısını açmasına rağmen. Hemde saltanatı kendisine baki bırakılmak kaydıyla. Ama o enaniyetini kabartan haman gibi yalaka vezirleri sayesinde zannetti ki hiç ölmeyecek hep saltanat sürecek. Tabi maalesef denizin de sonu var. Zalimler asla felah (kurtuluş selamet hidayet) bulmaz. Ayet.
denizi yaracağına en baştan benim orduyu helak edeydi ya buna mı iman edeyim, dediği rivayet olunur.
iman etmek...
Bu tanımın ne anlama geldiğini bilen müslüman ne duydum ne gördüm.

iman etmek secde etmek mi?

Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek, kelime-i şehadet getirmek, peygambere tebliğ ettiği dine inanmak mı sanıyorsunuz?
iman ettik demekle iman etmiş mi oluyorsunuz?

Öyle olsaydı bu kadar elçi kitap gelir mi?
işin daha garip yanı hala bu hikayelere inanmak.
(bkz: Kur-an ı yırtan kızın maymuna dönüşmesi) saçma sapan.
sanki o zamanlar herkes denizi ikiye yarabiliyormuş gibi hiçbir şaşırma belirtisi göstermeden peşlerinden gitmiş amk.
“(Ey Fir'avun!) Bugün artık senin (boğulan) cesedine necat (kurtuluş) vereceğiz(sâhile atacağız) ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!”(1) Ve şübhesiz ki insanların çoğu, âyetlerimizden gerçekten gafil kimselerdir."
(Yunus-92)

görsel

Onca yaptığı zulümden sonra, kendi ilâhlığını ilan etmesinden sonra secdede geberen firavun. Bunca delili görmeyen ahmaklar var arkadaşlar!

Kuran gibi bir mucizeye rağmen iman etmeyen insanın aklı yoktur.
Demek masal. O zaman boğulan firavun 2. Ramsesin sol elinin havada ne işi var? Tam 36 gün önce bir kardeşimiz buna benzer bir konuda başlık açmıştı. Gecenin 04:00 ünde tam 1 saat uğraşak konuya açıklık getirmeye çalışmış idim. Firavunun kızıldenizde boğulan 800 bin askeri ile ilgili bulgular başka bir entry ye kalsın. Şimdilik bununla idare edin. Buyrun;

(bkz: ateist firavunun son hali)
(bkz: #42265122)

--spoiler--
firavun ateist değildir. kendini rab ilan eden bir inkarcıdır. olsa olsa pagan olur. ayrıca ingilterede bulunan bir müzede sergilenen o ilk resimdeki mumya başka birine aittir. kızıldenizde boğulan firavun ise 2. ramsestir. kral mezarlarını soyan hırsızlar nedeniyle defaatle yeri değiştirilmiştir. şu an ki mezarı kahire mısır müzesindedir. 2. ramsesin, hz musa (a.s.) yı kovalarken kızıldenizde boğulan firavun olmasının en büyük delili ise nakil esnasında çözülen sol elinin hâlâ havada durmasıdır.

--spoiler--
israil oğullarının peşine düştüğü esnada firavun (2. ramses)’un boğulması hadisesinden sonra, firavun’un yakın adamları ve ailesinden sağ kalanlar firavun’un cesedini mumyaladılar. ve cesedi nil nehrinde bulunan kayığa koyarak din adamları, vezirler ve ileri gelenlerin bulunduğu kayıklar eşliğinde taybe’de muluk vadisindeki 2. ramses’in kendisi için hazırlattığı mezarlığa götürdüler.

2. ramses’in yeniden kefenlenip defnedildiği tarih m.ö. 1089 yılıydı. yani ölümünden 127 yıl sonra. fakat buna rağmen hırsızlık vakalarının önüne geçilemedi. 21. aile zamanın kâhinlerin başı 2. bnudcim öldüğü zaman kâhinler bu hırsızlık ve yağmalama olayına son vermek için tüm cesetleri bir araya topladılar ve kahin başının cesedini onların üzerine bir örtü telakki ederek deniz manastırında mezarı bulunan kraliçe inhabi’nin mezarına defnettiler. daha sonra 22.aile tarafından mezar tüm cesetlerin sığması için genişletildi ve kapatıldı. mezarın üzerine şu ibareyi yazdılar; “bu mezar kral siyamon’un hükmünün 11. yılında m.ö. 969 yılında yapılmıştır.”

ve mezarın girişini tamamen kapatarak hırsızların musallat olmaması için etrafındaki işaretleri sildiler. ve yeni mezar 2800 yıldan fazla hırsızlardan uzak güvenli bir şekilde kalarak tamamen unutuldu, “deniz manastırı saklısı” olarak isimlendirildi.

şunu söylemek mümkündür ki firavunun boğulmasını bilenler sınırlıdır ve bunlar da saray ahalisi kâhinler ve eğer haber sızmışsa halkın bir bölümüdür. burada önemli olan 2. ramses’in kendinden önce gelen diğer firavunlar gibi ölmüş olduğudur.

şu da herkesin bildiği bir şeydir ki firavun öldüğünde 90 yaşındaydı ve mısır’da 67 sene boyunca hüküm sürmüştü bu sebeple insanlar onun ölümünü garip karşılamadılar. firavun’un israil oğullarını kovalaması esnasında boğulduğunu ve israil oğullarını serbest bırakmadığını bilenler allah’ın israil oğullarına olan yardımını ve onların yanında olduğunu gördüler. ve bu olayın başta güç zalimlerin elinde olsa da sonunda hakkın galibiyetinin bir mucize ve delili olarak gördüler.

bu olayda firavunun boğulma hadisesini bilenler musa (a.s)’ın hak üzere, firavunun ise haktan uzak olduğunu görmüş oldular. firavun boğulduktan sonra saray ahalisi ve kahinler tarafından mumyalanmıştır.

“bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). gerçekten insanlardan çoğu, bizim ayetlerimizden habersizdirler.” (yunus / 92)

ayette kastedileni anlamamız için kıssamızı tamamlamamız gerekiyor;

firavunların mumyalarının m.ö. 609 yılında tekrar kefenlenip defnedildiğini ve kumların mezarın girişini tamamen örterek bu olayın unutulduğunu söylemiştik. aradan yıllar geçti. ms.1872 yılında mısırlı bir çiftçi kardeşleriyle beraber tesadüfen mezarın girişini buldular. ve bu keşiflerini gizlediler. devamlı mezara girip içindeki vezinde hafif pahada ağır mücevherleri alıp satıyorlar ve parayı da aralarında bölüşüyorlardı. halk dilinde şöyle bir ifade vardır; hırsızlar anlaşmazlığa düştü mü çalınan şey açığa çıkar. nitekim de öyle olur kardeşlerden biri mezarı keşiflerinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra 6 eylül 1881’de diğerlerine karşı çıkar ve polise gidip olan biteni anlatır. mısır tarihi eserler kısmından birkaç yetkili mezara giderler ve ancak 300 işçi iki gün boyunca devamlı çalışarak mezar boşaltılır ve bir sandalla tüm muhteviyat kahire bulak’da bulunan mısır müzesine nakledilir. arkeolog ibrahim el-navawi 1902 yılında kendisinin 2. ramses’in mumyasını naklinden sonra cesedi keşfetmek ve örtünün altında muska ve mücevher gibi bir şeyin olup olmadığını görmek için mumyayı çözdüğünü söyler. fakat mumyayı çözer çözmez 2. ramses’in sol kolu birden havaya kalkar. diğer mumyalarda böyle bir şeye rastlanmamıştır ve bu gerçekten fazlasıyla dikkat çekicidir. (yahudilerin kovaladığı firavun- bugünün kitabı- said ebu ayneyn / sayfa 60)

diğer mumyaların elleriyle kıyaslandığında 2. ramses’in kolu olağandışı bir şekilde havaya kalkıktır. mumya merenptah’da olduğu gibi katlanmış örtü kaldırıldığında eller çapraz konumdadır. ve arkeologlardan biri mumyayı gördüğü sırada “sanki kendisine yaklaşan bir tehlikeyi önlemek istermişçesine bu firavunun elini kaldırması ne garip!” demiştir. bu sözlerin sahibi sözler ağzından dökülürken öylesine ve olayı düşünmeden söylemiş olabilir. ve bunu söylerken de hakikati bilmiyordur. ama o 2. ramses’in sol kolunun bu konumuna muhtemel olan açıklamayı yapmış ve bu açıklamada isabet etmiştir. bu olayı 3000 yıldan bu yana süregelen vakıa üzerinden düşündük ve şöyle dedik;

“firavun ve ordusu kumsala ulaştı ve önlerinde suyun ortasında yarılmış bir yol buldu. firavun ve ordusu binekleriyle beraber bu yolda ilerlemeye başladılar. yüzlerinde zafer gülümsemesi vardı. bir saat ya da birkaç saat içinde israil oğullarına yetişecekler ve onları mısır’a ikinci kez döndürebileceklerdi. fakat karaya ulaşmadan az önce askerlerin binekleri ve teçhizatları çamura saplanmaya başlamıştı. ve askerler, binekleri diğer askerlerin geçişini sağlamak için çamura inerek kenara çekmeye başladılar. 2. ramses’in yüzündeki gülümseme kaybolmuş yerini endişeye bırakmıştı. niçin bu bölgede çamur vardı ve niye batıyorlardı. israiloğulları sürüleriyle kuma saplanmadan nasıl buradan geçebilmişlerdi. yoksa onların binekleri daha mı ağırdı. askerlerinin bu bataktan kurtulmasını beklemekten başka çaresi yoktu. başını çevirdi ve gözlerine inanamadı bu da nesi! devasa bir dalga ona doğru yaklaşıyordu. deniz kapanmaya başlamıştı. ve azgın sular onun tarafına doğru geliyordu. gayr-i iradi bir hareketle kendisini gelen sulardan korumak için kalkanı tuttuğu sol elini havaya doğru kaldırdı. sular ona şiddetli bir tokat indirdi. elini öyle kuvvetli tutuyordu ki kasları kilitlendi ve su dalgasına rağmen eli öylece havada kalakaldı. sular onu sardı ve hayata veda etti. ama buna rağmen kolu hâlâ havada kalmıştı.”

öldükten sonra cesette meydana gelen değişikliklerden biraz bahsetmemizde bir beis yok. bilindiği gibi organizmada hareketi sağlayan uzuvlar kaslardır. kaslar kas hücrelerinden, kas hücreleri ise ipliksi kas dokularından oluşur, bu dokular iki çeşittir; ince ipliksi kas dokusu kalın ipliksi kas dokusu karşılıklı olarak kas boyunca uzanır. eklem hareket ettirilmek istendiğinde beyin tarafından bir emir algılanır bu emir sinir hücrelerinde ilerleyerek eklemin hareketinden sorumlu kasa ulaşır. beyinden çıkan bu elektrik akımı sonucunda kasla sinirin buluştuğu yerde bazı kimyasal tepkimeler meydana gelir bu tepkimeler sonucu özel bir enzim oluşarak a.t.p’ yi çözümler ve böylece kasın büzülmesi için gerekli enerji açığa çıkar. uzun ipliksi kas dokuları kısa ipliksi kas dokularıyla iç içe girer ve kasın boyu kısalır. bunun sonucunda ise istenen hareket gerçekleştirilmiş olunur.

Öldükten sonra ceset şu merhalelerden geçer;

1. Ruh bedenden ayrıldıktan sonra beyinden gelen emirler durur ve vücuttaki tüm kaslar gevşemeye başlar. Bu da 1. gevşeme olarak adlandırılır.

2. Ölüm gerçekleştikten iki saat sonra tüm kaslar çekilmeye başlar. Bu da “ölüm sertliği”(rigor motris) aşaması olarak adlandırılır. Bu çekilme baştan ayaklara doğru uzanır. Önce yüz, boyun kasları daha sonra göğüs kol diz kasları son olarak da ayak kasları bu aşamadan geçer. Bu aşama takriben 12 saat sürer ve bu aşamada organların konumunda bir değişiklik olması çok güçtür. Bu yüzden cesedin yanında bulunan kişiler daha sonra açık kalmaması için 1.gevşeme sırasında ölünün göz kapaklarını aşağı indirir yani kapatır.

3. Bu aşamadan sonra kaslarda bulunan proteinler çözülmeye başlar ve kaslar ikinci kez gevşer. Bu aşamaya ikinci gevşeme adı verilir. Ve aynı şekilde baştan ayaklara doğru uzanır.

4. Sonra bunu 4. aşama olan çürüme aşaması izler.

Normal ölümlerde işte ceset bu merhalelerden geçer. Fakat normal olmayan ölümlerde ki buna örnek olarak intihar verilebilir. intihara kalkışan kişi aşırı bir stres ve gerginlik halindedir. Ruhun bedenden ayrılması anında bu gerginlik maksimum düzeye ulaşır. Ve bu anda vücudun tüm kasları çekilir ve bu halde kalır. Bu tıpta Kadeverik Spazm (1.gevşeme yerine) olarak adlandırılır. Daha sonra bunu ölüm sertliği rigor motris izler ve kaslar büzülmüş olarak kalır. Patologlar çoğu zaman intihar eden kişinin elini başa doğru nişan alınmış bir tabancaya sıkıca tutunmuş bir şekilde bulurlar ve 2. gevşeme olana kadar tabancayı ölünün elinden almak mümkün olmamaktadır. Ve aynı şekilde öldürülen kişinin elinde katilin elbisesinden ya da saçından bir parçaya rastlanması da sıklıkla görülür. Bu da Araştırmacılar için katilin kişiliğinin teşhisi ve yakalanıp cezaya çarptırılmasında bir ipucu sayılır. Boğulma hadiselerinde ise son anlarda Kadeverik spazm gerçekleşir ve boğulanlarda ellerinin küçük bir tahta parçasına ya da dipteki çamurdan avuçlamış olduğuna çok rastlanılır.

II. Ramses'in mumyası elleri havada durmasın diye örtülüyor...

2. Ramses’in boğulması sırasında yaşadığı olay da işte budur. Boğulma esnasında stres ve gerginlik maksimum düzeye ulaştı ve Kadeverik Spazm yaşadı. Bunun sonucunda da sol eli ki kendisini gelen azgın sulardan koruması için bir kalkan tutuyordu olduğu hal üzere kaldı ve sertleşti. Çarpmanın şiddetinden olmalı ki o anda elindeki kalkan kurtuldu ama eli yine öylece kaldı. Kadeverik spazmın ardından ölüm sertliği aşaması yaşandı. Normalde 2. gevşeme aşamasında tüm kasların gevşemesi gerekiyordu Firavun’un cesedinde muhtemel ki bu aşama yaşandı ama sadece onun sol eline uğramadı. Cesedi mumyalayanlar bunu fark ettiler sol kolunu yan tarafına her koyduklarında sol el havaya kalkıyordu! Ceset mumyalandı ve çeşitli maddelerle ve kremlerle boyandı. Bu maddeler eklemlere oradan da kaslara sızarak cesedi bir çeşit lastik haline getirdi ve esnekleşmesini sağladı. Sol eli yan tarafa ya da göğüs üzerine her koyduklarında el havaya kalkıyordu. Bu sefer elleri sabitleyerek cesedi bir bez ile tekrar örttüler. Aradan yüzyıllar geçti. Ceset bulundu ve Bulak Müzesine götürüldü. Bir arkeolog 1902 yılında cesedin üzerindeki örtüleri kaldırdığında Firavun’un eli yine havaya kalkmıştı!

https://www.timeturk.com/...-in-eli-neden-havada.html
--spoiler--
Firavunun ordusu denizaltıyı icat etti şimdi ne yapacanız.
bu firavun mumyasini ne zaman gorsem pozisyonu farkli.
birden cok mu secde eden firavun var yoksa pozisyonunu mu begenmeyip surekli degistiriyorlar aq.
Uzun uzun konuyu kurandan ve nerden olduğu belirsiz kaynaklardan alıntılarla açıklamaya çalışanları okuyarak yormayın kendinizi. Kutsal kitaplara göre Musa’nın yaşadığı yılla 2. Ramses’in yaşdığı yıl zaten birbirine uymuyor.
Bu detayı geçerek, 2. Ramses başarılı ve mutlu bir hayat yaşayıp 90 yaşında ailesinin yanında huzurla ölüyor. 90 yaşındaki adam niye nehirde köle kovalasın? Biraz mantık.
Tamamen artistlik. Ulan deniz yarılmış hala ben bilirim. Firo aslan burcuydu sanırım.
"Allah onların kalplerini ve gözlerini mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır." (bkz: bakara 2/7)

Allah istediği kişiye hidayet verir. Yani firavunun kısmetinde yokmuş doğru yolu bulup iman etmek. Unutma, nasibinde yoksa dayak bile yiyemezsin...
Başka bir kesin yaşanmıştır bu vakası.
Küçük Salamon okuldan dönmüş.

Annesi; ''Anlat bakalım oğlum. Bu gün öğretmen okulda size neler öğretti??'' diye sormuş.

Salamon başlamış anlatmaya.

''Valla bu gün çok fantastik bir hikaye anlattı öğretmen.'' demiş Salamon.

Ve başlamış hikayeyi anlatmaya.

''Anne... Bir zamanlar Musa diye bir adam varmış.

Bir gün Ramses diye bir adamla kavga etmiş.

Ramses adamlarını çağırıp onun üzerine gitmiş.

Musa'nın adamları daha az olduğundan başlamış kaçmaya.

Adamlarıyla birlikte kaçmış, kaçmış, kaçmış.

Sonunda bir nehir kenarına gelince durmak zorunda kalmış.

Nehir çok geniş ve derin olduğundan karşıya geçememişler.

Fakat Ramses de adamlarıyla onlara doğru yaklaşıyormuş.

Zor durumda kalan Musa hemen Mossad'a ve orduya haber vermiş.

Bunun üzerine ordudan helikopterlerle asker göndermişler.

Bu askerler nehrin üzerine bir köprü inşa etmiş.

Musa ve adamları hemen köprünün üzerinden yürüyerek karşıya geçmiş.

Fakat bu sırada Ramses ve adamları onlara yetişmiş.

Köprünün üzerine çıkıp karşıya geçmek için ilerlemeye başlamışlar.

Bu sırada ordu savaş uçaklarını göndererek köprüyü bombalamış.

Köprü yıkılmış ve Ramses ile adamları aşağıya düşüp suda boğulmuşlar.

Böylece Musa ve adamları kurtulmuş.''

Bu hikayeyi dinleyen anne şaşkınlık içinde haykırmış.

''inanmıyorum! Öğretmenin size böyle mi anlattı?'' demiş.

Salamon kafasını sallamış.

''Yahu anne.

Böyle anlatmadı elbette.

Bunu ben uydurdum.

Ama sen bu anlattıklarıma bile inanmıyorsan olayı onun anlattığı şekliyle anlatsam hiç inanmazsın.'' demiş.
komünist fıkrası gibi ; " arkadaşlar Allah varmış, boku yedik " .
görsel