bugün

"yok öyle bir şey. ama belki aşağıdaki size yardımcı olabilir:

kendini esas oğlan sanıp hayatının içine sıçmak"

dedi uludağ sözlük. o halde biz de atılan başlığı değil ikinci başlığı tarif edelim.

"3 amigos" hatırladığım ilk etkileyici filmdi. gerçi unutmak mümkün değil. ilkokula başladığım günden itibaren yalnızdım, valide peder alayı çalışıyordu. evde ne bok yersem rahattım yani. o günlerde eve hatun atmadığım için çocukça ve salakça şeylerde kullanıyordum bu hakkımı.

çarşafı üst dolabın rafına bağlayıp bi kaç sefer sallandım. sonra aynı filmdeki gibi kendimi boşluğa bıraktım. hiçbir yere çarpmamıştım, sonra tekrar geriye doğru sallanıverdim. kafasına elma düşen adam fizik dünyasında çığır açarken, benim de bu "gel-git"ten bir kurama ulaşmam gerekirdi ama kapasite meselesi. bileğimi çatlattım, bozuntuya vermedim. okula gidip ağrılara dayanamayınca hastaneye kaldırdılar.

sonrasında biyografi tarzında bi film izlemiştim. film sıfırdan zirveye çıkan bi adamı anlatıyordu. ilk hafta paso o adamın yerinde gördüm kendimi. o yaz mahalledeki meşhur baklavacıya çırak olarak girdim. bu tip işlerde mülakat olmaması işe kabulümü sağladı, 14 yaşında ilk işimi almıştım. tarihi ve meşhur bi antep baklavacısıydı. millet yaz kış baklava yiyordu çatır çatır. ama dondurma yoktu adamda. 10 gün kafasını siktim patronun, "zarar edersen harçlığımdan kesersin" dedim en sonunda, "siktir lan ehehee" dedi. ertesi gün dondurma tezgahı koydu dükkanın önüne, çok tutuldu. zira halkımız gaziantep baklavacısının önünde açılan kahramanmaraş dondurması yazısındaki samimiyeti kurcalamayacak kadar aşmış bir topluluktur. dondurma geldikten sonra sıkıldım, zira terfi merfi almamıştım kıytırık baklavacıda.

bir erkeğe göre fazlaca romantik komedi izler, filmle beraber alkol tüketir yeri geldiğinde gözüme bi şey kaçmasına izin veririm. hayatımda bir kez aşık olduğumu sandım. 3 yıl sevdim o kızı kendimce. bi gün basıp gittim kapısına, çiçekler, sokağı mumla aydınlatmalar, posterler, yere yayılmış fotoğraflar falan. başka bi gün çıkmaya başladık 10 gün tahammül edebildim ona. iyi kızdı ama. zaten bugüne kadar ne kadar "iyi kız" varsa karşıma çıkan alayını mundar ettim mallığımla.

amerikan filmlerindeki jürili mahkemeleri gıptayla izledim filmlerde. türkiyede jüri sistemi olmadığını bile bile hukuk yazdım tek tercihle. hani belki bi gün jüri sistemi getirirler, jürinin arasındaki 18 lik çıtırı kese kese herkesi ikna ederim de ipten adam alırım diye. jüri sistemi gelmediği gibi, ipten adam alan avukat olma durumum da engellenince avukatlıktan ayrıldım.

şu sıralar film izlemeyi bıraktım. sadece porno izliyorum. yanlış anlama abazanlığımdan değil be olum, yine filmlerden etkilenip hayatımı sikip atmayayım diye.

fazlaca subjektif oldu ama bunca sıçışımın üzerine sakince objektif tanımlar beklemezdin sen de benden.
+bizim köy çok karışık. çok göç almış zamanın behrinde. misal bizim sülale iskoç göçmeni zaten aburakoyim. değil mi lan memed?

(bkz: southpark sessizliği)

bunu diyen de 23-24 yaşlarında kısmen uzaktan akraba olup aslen sürtsen bulaşmayacak bir genç idi. memedceğiz o zamanlar on altı bilemedin on yedi yaşlarında. ortam olayları yeni filizlenmiş iyisine kötüsüne. adam coşkuya gelip yellemiş bozayım mı şimdi? iskoçluk moda o zamanlar ki cesur yürek yeni alevlenmiş, bir de bruce sör vilyım'a yeni ihanet etmiş.. iskoç iskoça bunu yapar mı dedim. yapmaz.. lafı göç yollarından alıp da oralara getiren emeğine yazık olmasın.

hem hangimiz yapmadık böyle çarşafı sırta bele sarıp süpermen gibi uçmayı. örümcek adam gibi koridor duvarlarına tırmanmadım diyene sandalyeden düşmek nasip olmasın lan. hele öz bünyemde müşahade ettiğim bir olay vardı ki; iyi kötü çirkin filmini izledikten sonra epey bi zaman sigarayı parmaklarımın arasına almadım. öyle çocuk falan da değildim eşek kadar adam clint eastwood'a özendim. son zamanlarda barney stinson çalımları denediğimi de itiraf etmeliyim.

aslında hayat böyle eğlenceliydi. raskolnikov olabiliyorduk istesek. isteyince schindler liste tutarken arkada mandalina soyuyorduk. film falan bunun için var. biz hayal edebildiğimiz için..

neden sonra yarı salak bir ifadeyle:

"hı evet abi"

(bkz: southpark sessizliği)

- siktirin lan ahaha.
(bkz: dublör)