bugün

Bu fikrime delil olarak gösterebileceğim bir tane söz var.
Felsefenin kurucularından olan platon şöyle der: dünyanın en büyük zaferi, kişinin kendi istek ve arzularına karşı kazanmış olduğu zaferdir.

Yani felsefe, dine göre sapkınlıktır. Felsefeciler, vicdanlarına göre hareket ederler ama Allah'ın emirlerine uymazlar. Kısacası vicdanı ve akıllarını vahiyden üstün görürler. Ne büyük yanılgı ama.
"felse" nin nasıl bir şey oluşu.
aradığını dinde bulanlardan sonra bulduğuyla yetinmeyenlerle devam ediyor. demek istediğim din, felsefenin kısa bir durağı.
Din felsefeyi doğurdu, Felsefede bilimi. Her şey değişir ve gelişir. Tıpkı evrim gibi.
"felsefe" olmasın o !
sorgulamak herşeydir.
insanoğlu sorguladıkça vardır, birçok hipotez insan bilincinin tamamen reşite erdiği (kemale erdiği) zamandan itibaren sürekli sorgulama yeteneğinin aktif olarak çalıştığını tespit etmiştir.
fakat, felsefe dinden doğmamıştır. neden mi ?

insan birşeylere bir yaradana inanmak ister, mutlak güç kavramı bir yaratının var olduğunu gösterir ve insan aklı ile tamamen ikna olmak ister.

kısaca, islam dininde araştırın, idrak edin der.
idrak edilmemiş can hayvan canıdır.
doğru yolu bulmak, iyi insan olmak, özetle tekamül etmek için hiçbir ahlak hocasına gerek yoktur. zaten ayrı ayrı her insanın özel ihtiyaçlarını bilen, her insanın kendi iç yaşamına göre ahlaki kurallar koyan bir ahlak hocasının var olabileceğini düşünmek anlamsızdır. her insanın kusurları, eksik tarafları, zaafları aynı değildir. herhangi bir insanın ihtiyacı karşısında yapılan öğütler bir başka insanın ihtiyaçlarına yeterli gelmez ve ona yararlı olmaz. sonuç olarak, insanın ahlak hocası dışında değil kendi içindedir(vicdan). bu yüzden her şeyden önce vicdan özgürlüğü gerekir. kurtuluş yolu, vicdanların birtakım dogmatik ve klasik bağlardan çözülmesidir. vicdanı bağlayan bağların bulunduğu yerde yükselmeden söz edilemez...” - bedri ruhselman. Demiş mantıklı da demiş.
ilk olarak yunan düşünürlerinin mitolojinin eleştirileriyle başladıklarını düşünürsek kısmen katılabilirim. Aslında sanat, bilim, felsefe ve diğer alanların beslenme alanıdır din çünkü mantıksız, fizik ötesi ve merak uyandırıcı hatta korkutucudur. insanların dünyayı evi gibi hissetmeleri ve dünyevileşmeleri için bu akıl dışılıkların bir açıklaması Aynı zamanda hislerini dışa vurmak için bir alan gerekiyordu. insanlar tanrı’yı ve ibadetleri değil aklı merkeze aldığında hümanizm ve aydınlanma ile birlikte bilimlerin doğmasına zemin hazırlamıştır.
aslında ikisi de doğrudur. antik yunanda din yoktu felsefe vardır, ortadoğuda din vardı s-felsefe yoktu. birbirini tamamlayan şeylerdir.