bugün

it's fıtbıl, that's fıtbıl.
Cesaretinden dolayı alkışlanabilir.
türkiye nüfusunun %97' sinden daha iyidir.
"nowember paşalı" ya da "leave the door december" ingilizcesidir.

direkt çeviri.
görsel
türk işi ingilizceyi dünyaya tanıtan, anlaşılması zor ama bir o kadar sevimli olandır.
ingilterede hala müfredatta bulunan, ingilizlere dahi öğretilerek, sahası genişletilmesi çalışılan dil, kafa...
maalesef tek temsilcisi kaldığından mütevellit unutulmaya yüz tutmuş bir dilin sayın fatih terim hocam duyarlığı ile dünyaya anlatılabilme çabasıdır.
fatih terim nasıl ingilizce tabu oyunu oynuyor sorusunun cevabı.
son olarak bu hale gelmiş kalıptır.

Muslera, what can you do sometimes some okazyons.

fenerli değilim bu arada.
erkek gibi erkektir işte bir aksanı düzgün kullanayım diyerek bile dil kırmaz. canını yediğim.
"its dı fıtbıl dets dı fıtbıl samtink hepınd vat ken ay du samtayms?" yani diyor ki; kovuldum.
daha icat edilmemiş bir ingilizcedir. dünyada eşine benzerine rastlanmamıştır.
yine kendini ifade edecek kadar vardır. ya olmayan devlet başkanına ne demeli?
"Sorun Fatih Terim'in ingilizce bilmemesi değil, ingilizce bilmediğini bilmemesidir."

(Bkz: günün sözü)
http://www.youtube.com/watch?v=fg-ZH3WRjD8&feature=mfu_in_order&list=UL
Acun Ilıcalı'yı bile sollayan fark yaratan dil.
Cümle 1: big games easy than the other games

Doğrusu: Big matches are easier than the others.

Türkçe çevirisi: Büyük (iddialı) maçlar diğerlerinden daha kolaydır.

Dilbilgisi hataları: Bir şeyin mevcut özelliklerinden bahsediyorsak özneye uygun olarak am-is-are yardımcılarından birini kullanmalıyız. Özellikleri karşılaştırırken kullandığımız yapı, kısa sıfatlara -er eki getirilerek oluşturulur.

Belirgin telaffuz hataları: the ön sözcüğü sesli harfle başlayan kelimelerden önce dı olarak değil di olarak okunur.

Cümle 2: every times we have the control the games, under the control the games during the games

Doğrusu: We had the control over the whole match.

Türkçe çevirisi: Maç boyunca kontrol bizdeydi.

Açıklama: ingilizce'de her anlamına gelen every kelimesi tekil isimlerle birlikte kullanılır.

Belirgin telaffuz hataları: control kelimesi kontrol olarak değil kıntrol olarak okunuyor.

---

Cümle 3: We have the some possibility some big chances, some big okazyon... something like that

Doğrusu: We had good chances and opportunities during the match.

Türkçe çevirisi: Maç boyunca elimize bir çok fırsat geçirdik, bir çok önemli pozisyonumuz oldu... Yani...

Açıklama: some ön sözcüğü sayılabilen isimlerle kullanıldığında beraber kullandığımız isimler çoğul olur.

Belirgin telaffuz hataları: okazyon diye telaffuz edilen occasion kelimesinin doğru okunuşu ıkeyjın'dır. Possibility kelimesinin okunuşu pasıbilıti'dir.

---

Cümle 4: It is the football. That is the football. Something happened, everything is something happened.

Doğrusu: It's football; things like this always happen in football.

Türkçe çevirisi: Futbol bu. Her zaman böyle şeyler olur futbolda.

Açıklama: bir konuyla ilgili genel fikir beyanında geçmiş zaman değil geniş zaman kullanılır.

Belirgin telaffuz hataları: football kelimesi futbol olarak okunur, futbıl olarak okunmaz.

---

Cümle 5: But anyway, now is in the tabele, we have to seen the situation, now is second position, and, one point more

Doğrusu: But anyway now in the table we have to face the situation. Now we are in the second position and we got one more point.

Türkçe çevirisi: Ama herşeye rağmen puan durumuna bakmamız gerek. Şu anda ikinci durumdayız ve bir puan daha aldık.

Açıklama:'have to' yardımcı fiilinden sonra fiiller birinci hallerinde kullanılırlar. Derece bildiren sıfatlar the ön sözcüğü ile birlikte kullanılırlar.

Belirgin telaffuz hataları: tabele diye bir sözcük ne ingilizce'de ne de Türkçe'de mevcut. Doğru kelime teıbl diye okunan table kelimesidir. Situation kelimesi situn..eyşın diye değil siçueyşın diye okunur.

---

Cümle 6: I don't want to see the back, I want to see the front and I hope so tomorrow my teams...

Doğrusu: We have to look ahead, not to the past.

Türkçe çevirisi: Geçmişe değil önümüze bakmalıyız.

Açıklama: "front' fiziksel anlamda ön, yüz, ön taraf anlamında kullanılır.

http://www.hemeningilizce...ngilizce-basin-aciklamasi
izlendiğinde gerçekten guldurur fatih terimden de zerre haz etmem ama biraz fazla abartıldığını düşünüyorum. Bazıları gelmiş ingilizce dersi vermeye bile kalkmış amk. Adam da biliyordur am/is/are yi. Speaking i iyi olmamasına rağmen cesaret edip konuşmaya çalışmış. Ve konuştuğu kişi de bir arkadaşı değil. uefa ya konuşuyor adam heyecanlanması gayet normal. Gerek listening, gerek writing olarak ingilizcem fena sayılmaz ama önemli bir yerde speakinge sıra gelince söylenen çok kolay yanlışları, yapılan heyecanı çok iyi biliyorum. O yüzden çok da fazla buyutulmemelidir. Özellikle gelip burada grammer dersi vermeye gerek yok.
conqueror term.
Her izlediğimde moralimin yerine gelmesini sağlayan video (bkz: swh)
Bitiyorum bu adamin ingilazcasina.
Avukat olsa müvekkilini astırır.
ahahahah hiç duymadım ama iyidir bence.
ingilizcesi how are you dan ibaret olan kişiden hallicedir.
i'm sweat the conqueror.
güncel Önemli Başlıklar