bugün

(bkz: paradigma)
insanoğlu, gelişiminin her evresinde, toplum tarafından herhangi bir şekilde "biz ve ötekiler" dayatması ile kamplaştırılmaktadır. bu kamplaşma, kimi zaman ideolojik farklılık, kimi zaman etnik kimlik, kimi zaman futbol fanatizmi, kimi zamansa dinsel değerler vb. temelinde şekillenir.

tüm bu farklılık yaratan ögeler, bireyin yaşamının her alanında karşında olarak gördüğü insana karşı bir ön yargı, antipati ve hatta düşmanlığa yol açar. işte bu adı tam konulamayan duygu, faşizmin beslendiği temel kaynak olmaktadır. daha doğrusu, faşizmin de ötesinde, kendi düşüncesini ötekine dayatmaktan temelini alan her ideoloji, insanoğlunun bu zayıflığını kullanmaktadır. çünkü; insanoğlu bölünmeye, kamplaşmaya, gruplaşmaya açık bir organizmadır. her ne olursa olsun bir gruba ait olma ihtiyacı hisseder. ve bu gruplardan elde ettiği herhangi bir statü ile, artık "ötekiler" potansiyel bir karşı kutup, bir rakip ve hatta bir düşmandırlar.

uzun lafın kısası, faşizm -ya da bir başka totaliter ideoloji- ana kucağında başlar mı bilinmez ama, toplumsal dayatmanın ve toplumun insan üzerinde hükmünün başladığı noktada başlar, orası kesin.