bugün

Daglardan esen soguk rüzgar bile Thordil'i kararindan geri döndüremezdi. Yıldızlar sanki yerdeki çakıl taşları bir kum fırtınası ile havaya uçmuş da geri dönmemiş, göğün iki ayı Thordil'in yalnızca yabancılardan duyduğu denizdeki yakamoz gibi bu taşları parıldatıyor gibiydi. Ama romantizm ile uğraşmanın vakti değildi, olsa bile Thordil bunu anlayamazdı. Zaten klanı ile ilgili sorun onu fazlasıyla meşgul ediyordu.
Tasdelen klanı yüzyıllardır uludağın eteklerinde çalışıp didinerek açtıkları yeraltı zindanlarında yaşamaktaydı, çok sevdiği taşları onlara ömür üzerine ömür katıyor, mitril ve bor madenlerinde çıkardıkları mineraller onların sanatını bir efsane yapmaktaydı, sadece onların bildiği bir efsane. Thordil'in gözcü olarak görevlendirildiği gecelerden birinde ise olan olmuştu. Thordil'in gelen giden orc var mı, baltaya ihtiyaçları var mıdır, kafalarının şekillerinden memnun mudurlar görevlerinden birinde, uludağın kuzey yamacında gözlem yaparken, birden adeta yer göğe karışmış, uzay-zaman sınırları sanki birbirine girmiş derin bir ses eşliğinde dağ sarsılmıştı. Buna müteakip noldu acep diyerek meskenine koşan Thordil zindan girişinin ilginç bir tek taş yapı ile kapandığına şahit olmuştu, taşın üzerinde ise Thordil'in anlamadığı dilde, garip yazıtlar vardı. Taşa dokunmaya çalıştığında ise Thordil'e bir haller olmuş tekrar kalktığında birden dünyayı farklı görmeye başlamıştı. Ellerine baktığında ise...... Elleri?? onun elleri değildi, yüzüne dokundu.. onun yüzü değildi, ne olmuştu?? birden baltası ona ağır gelmeye başladı, iki adım gitti.. Yoksa koşmuş muydu? Olamazdı bu olamazdı, bir cüceye yapılacak belki en büyük hakaretti, kaslı dinç bedeni gitmiş yerine, uzun narin bir beden gelmişti.. yoksa... Ellerini kulaklarına götürdü.... Hayır, ve hayır..
Çözüm aramaya çalıştı, baltasıyla elinden geldiğince tek taşa vurdu, ama bir çizik bile atamadı, atalarından aklında kalan bütün küfürleri ve lanetleri savurdu, bir etkisi olmadı. Bir cüce için en ağır küfür olabilen, orc beyinli bile demişti ama nafile.. Hiç bir ses yoktu etrafta, sanki bütün klanı yokolmuştu, veya seslerin çıkmasına taş izin vermiyordu.. Cücelerin kara büyüyle hiç bir işi olmazdı, yapabileceği büyülü bir söz yoktu. ilginç? Thordil bu taşın büyülü olduğu akıl etmişti..

Bulması gereken kişi bilge bir büyücüydü... Ve iki ay yeryüzüne kavuşurken, Thordil uludağın güneyinde, bilinen ama cücelerin pek ayak basmadığı, bursa köyüne doğru yola çıktı...

Yolda sanki hiç bir canlı yoktu, yaptığı 2 günlük yolculuktan sonra, en sonunda köye ulaşmıştı.. Bir insan köyüne, bir elf olarak....

(bilmeyene bilgi (bkz: fantastik ulu roman) )
(Edit+ek not: yazar ismi alakasiz isimle degismis , yazi serbestisi getirilmistir, ekleme/ karakteri bozma özgürlüğü vardır)

Ana karakter 1: Thordil Tasdelen - Tasdelen klanina mensup savasci cüce, cüce yasamina gore ergenlik cagindadir.Pek akıllı sayılmaz, tektaş'a dokunmasi ile bir elfe dönüşmüştür, buna müteakip değişim içindedir. Kökenlerini unutmaması gerekir. Hem kendi sorununa çözüm bulmak, hem de klanına ulaşmak için yollara düşer. evet erkektir.
thordil öncelikle kendisini yeni kimliğine alıştırması gerekliydi ki bu soruna bir çözüm bulabilecek kişiyi düşünsün yada kader ona ne amaçla bu oyunu etmişti ki sebebi neydi ? neden sadece o kalmıştı dışarda hemde bir elf olarak ? düşündü düşündü ama o çok detaylı düşünemezdi bunlar ince ayrıntıydı onun yerine ona yol gösterecek bir akıl hocası ve bu işi çözecek yaşlı ulu büyücüyü *bulması gerekiyordu . ayrıca şuda bir gerçekti ki bu kara büyümüydü ak büyümüydü ?neydi? oysa tam güzeller güzeli sevgilisi tholia ile evlenip mutlu mesut pembe pancurlu evlerinde bir sürü cüce cüce cüceler yapıp cic cik cücelerim adlı şarkıyı söylerek hayatlarına ailesel bir yol çizeceklerdi oysa şimdi taşlı tozlu yollarda kendine hiçte uymayan bir bedenin içinde yürüyordu gene bildiği bütün küfürleri savururken köşeden bıdı bıdı bıdı diye vik vik leyen bir ses duydu elfti ya kulakları iyice hassaslaşmıştı artık en ince dal çıtırtısını bile duyabiliyordu ama hala idrak edemiyordu yeni bedeniyle koordinasyonu zaman alacaktı derken çalıların arasına doğru seyirtti eğildi eğildi amabu arada da arkasını kolluyordu düşman heran saldırabilir diye * derken çalıların arasından şirin narin bir peri ona gülümseyerek merhaba dedi ben enterezan.thordil şaşırmıştı oda neydi böyle küçük el kadar ve kanatları var hem uçuyor hem konuşuyor ama sesi çok ince olduğu ve çabuk konuştuğu için sadece ilk etapta kekeleyerek hııı diyebildi .yüzündeki şaşkın ifade enterezan ı güldürdü ve beni sen çağırdın hatırlamıyormusun diyerek devam etti * thordil biran düşündü taşındı ve saçını kaşıdı evet bir yardım istemişti ama bu ufacık kendine zor hayrı dokunacak yaratıkımsı perinin kendine ne gibi faydası olacaktı ? onun bu şaşkın ifadesine kızan enterezan dedi ki hadi beni heybene koy ve söyleceklerime kulak ver sana davanda yardımcı olacak birini tanıyorum (bkz: karga) ona götüreyim dedi .evet bildiği biri vardı ama uzun zamandır karı kız tavlama peşindeydi pek bu işlere artık yanaşmıyordu ama olsundu şansı denemeye değerdi bu arada iç sesle de bağlantı kurayım uzak diyarlardı ki cinoya da selam göndereyim belki bu arkadaşla birlikte ekip yeniden canlanır diye düşündü sonra aklına sadakatsiz geldi evet oda olabilirdi hepsine haber uçurmakta fayda vardı *
Thordil bu ilginç yaratiga pek güvenmese de şu an başka bir çare düşünemiyordu. Yolculuğa başlamıştı bir kere, dönmek olmazdı. Cüceler yalnızca iyi büyülerle uğraştığında kara büyüyle işleri olmazdı, ama iyileştirici etkileri olan büyülere alışıktıklar, şu ana kadar pek kullanmamış olsalar da. Tanrıları Büyük Ulu'nun onlara bahşettiği büyüler onlara yetiyordu, küçük yaraları iyileştirebiliyor, üstün alman teknolojisine bile kafa tutan demir-çelik-mitril-bor işleri * bahşedilen büyü ile daha da güçleniyordu. Thordil kendini enterezan olarak adlandıran bu yaratıkta iyilik büyüsü seziyordu, sezebiliyordu ... Bu heralde değişimin bir sonucuydu.. Lanet elfler... Cüceler elflerden, binyıllar önce balkanlardan sürüldüklerinden beri hoşlanmazdı.. Thordil neden sürüldüklerinin ayrıntısını pek bilmiyordu ama elfler hakkında bolca küfürlerin bir nedeni olmalıydı. Hemen hemen elf ve orc küfürleri birbirlerine benziyordu.. Bunlarla uğraşacak vakti yoktu.
Yolculuğa çıkalı 4 gün geçmişti, eğer lanet elf kafası onu yanıltmıyorsa, bu hızla bursa köyüne 3 gün içinde ulaşabilmeliydi, keşke zamanında bursa köyü hakkında büyüklerinden biraz bilgi alsaydı, ama yaşı küçüktü henüz meşhur sert cüce içkisi rakiyi büyüklerinin masasında içemezdi..
Ah kurallar, ah atasözleri.. bunlarla büyüyük bunlarla yaşamıştı... Bu kurallar sayesinde cüceler mutlu yaşamış ama yine bu kurallar sayesinde dış dünya ile gelip geçen nadir gnome tüccarlar harici pek dış yaşam görmemişlerdi, arada bir yoldan geçen kestikleri orc ve goblin soyu hariç, onlar da adam sayılmazdı zaten.
Enterezan ile gittiler, dere tepe düz gittiler, evliya çelebi cüce misali gittiler. evliya çelebiyi cüce masallarında çok duymuştu Thordil. Vakt-i zamanında çok az sayıda diğer cüce ile birlikte şu an tam bilinmeyen bir sebeple cüce zindanından sürülmüşlerdi. Diğerleri hakkında pek bilgi yoktu ama bir şekilde bir gnome tüccar eski bir cücenin yazdığını iddia ettiği bir kitabı halkına satmaya çalışmıştı. Çok da niyetleri olmasa da gnomeun, kitabı yaptıkları 1500 akçe kumaş alışverişi sonrası bonus olarak vermesiyle mecburen almışlardı.
Enterezan ile yaptıkları başlarda sıkıcı gelen konuşmalardan sonra, muhabbet muhabbeti açtı, Thordil dış dünya hakkında kabataslak bilgiler edindi. Her ne kadar bu abudik pericikin bu kadar bilgiyi nasıl toparladığını merak etse de pek sormadı..
güncel Önemli Başlıklar