bugün

cepte bes kurus olmadigi,otobus bilet parasi zorla denklestirildigi donemlerin ezik anilaridir.
soyle ki:

bir zamanlar fakirlik yardimi almak isteyen ufak bir kiz cocugu giydirilmek uzere magazalara goturulur en kotu giysileriyle ardından elbiseler ayakkabilar secilir ve aksam olur eve gelen anne alinan esyalari gorur hepsini bir posete koyup geri iade eder ve sevgili cocuguna kendisi alir ne istiyorsa cocuk sevinciyle.

biraz aciklidir.kendine getiricidir.
her insanın başından bir veya daha fazla geçmiş hatıralardır.

(bkz: fakirlik sadece parayla ölçülmez)
ortaokula falan gidiyordum o zamanlar anne baba çalışıyor, tabi fakirlik diz boyu her gün makarna, patates kızarması yediğim zamanlardı. hiç unutmam bir gün eve sucuk almışlardı annem hepimizi akşamdan tembihlemişti sucuğu kimse yemesin pazar günü kahvaltıda sucuklu yumurta yapacağız diye. ben bütün gece dolaptaki sucuğu düşünerek sabah etmiştim okul çıkışı eve geldiğimde akşama kadar vaktim vardı, annemin geliş saatine kadar mutlaka sucuktan yemeliydim.

çantamı kapının kenarına bırakıp dolaba doğru koştum. sucuğu dolabın en arka rafında bulmuştum, mutfak tezgahında sucuğu kese bildiğim en ince dilimlerde kesip yarım ekmeğin arasında tost yaptım. tost makinasından dumanı tüten ekmeği alıp içinden sucukları tek tek çıkardım tabağın içine koydum. ekmeğin içine akan sucuğun yağı ile afiyetle yemiştim. * akşam anneme pazar günü sen uğraşma diye ben sucuğu dilimledim diye kendimi bile övmüştüm. * *
üniversiteye giderken toplu ders kitabı alımı vardı 51 lirayı verememiş alamamıştım.dersin hocası beni odasına çağırdı adam kitabın parasını ben vereyim dediydi.bende yok dediydim ulan alsın işte hoca artistik niye yapıyon.adam ben yok dememe rağmen almıştı kitabı.ne günlerdi beee.hocamla hala görüşüyorum arayıp halini hatırını soruyorum.
not:öğrencileri genelleme yapan insanlar bir daha düşünün.
üniversitede sevgilini yurda bıraktıktan sonra gecenin karanlığı ve soğuğunda arabayla dön dediği halde ayazda yapa yalnız yürümektedir.
14 yaşındaysanız ve fakirseniz hayat çok zorr...(cedric mode on)

en rezil yıllarım annemin ani bir fevrilikle istanbul'dan pılımızı pırtımızı toplayıp ankara'ya geldiğimiz yıllara ait.

bu öyle bir rezillikti ki yeni bir şehre gelmenin tedirginliğini ve şakınlığını bile üzerimizden atmaya bile fırsat vermemişti. çünkü elimizde borç harç içerisinde alınmış, suyu ve elektriği hatta camları takılmamış bir ev vardı. 4 kadın (çalışan kimse yok.) ankara'nın meşhur ayazıyla başbaşa aylar geçirdik. henüz liseye başladığım, okula yürüyerek gittiği ve döndüğümde sıcak bir ev bulamadığım için zatürre geçirdim. annem borcunu bitirmek için incik cincik yapan bir imalathane'de çalışırken ablam ''hem okuyup hem çalışanlar tayfasına'' mecburi üye oldu. ha bir de çok şirin(!) komşularımız vardı. anlatmıştım daha önce. kaçta gelip gittiğimizi gözetlemekten başka işe yaramıyorlardı sağolsunlar.

bildiğiniz sahipsizlikti işte. geçti mi o günler. geçti. hasar bıraktı mı? evet. faydası oldu mu? fazlasıyla.
ne hatirasi birebir yasiyoruz. ilerde hatira statusune yukselirlerse anlatirim.
bir gün yine fakirim yolda gidiyordum öyle işte.
ilkokuldaydım. babam emekli olmuştu. bütün ikramiyesini ihlas finansa yatırmıştı. hatırlarsınız ihlas finans batmıştı falan. neyse biz de o zamanlar ekonomik olarak çok zor bir dönemden geçmistik. 3 tane çocuk okuyor bir yandan, bir şeylerden feragat etmek gerekliydi. her şeyde tutumluyduk artık. neyse babam berbere para vermeyelim diye ankara ulus tan 3 liraya( bir traş parasıdır * ) traş aleti aldı. ulus a da yürüyerek gidip geldi bu arada o derece. artık beni onunla traş edecekti. model ise fix: 3 numara. banyoya geçtik. traş başladı. alın tarafımdan arkaya dogru giderken 3 üncü saniyede alet bozuldu. saçlarımda kitlendi. düşünün ortası hafif 3 numara, diğerleri uzun. yarın okul var ben ne bok yiycem baba? babam ugraştı uğraştı yapamadi aleti. o da ne sikim aletse * . 3 liraya tırnak makasi yok amk. neyse babam makasla düzeltebildiğini düzeltti ama cok bi degisiklik olmadi. berbere de para vermek istemiyor. okula bi gittim. tüm yaratıcı çocuklar çevremde. ümit davala nin yandan yemişi mi dersin, ronaldo nun bilmem neresi mi dersin uzar gider. şimdi o günleri hatırlayıp duygulandım ve iyi ki de yaşamışız dedim. onun için babamızın yaptığı fedakarlıkları gözardı etmeyelim.
ilkokul 2. sınıftaydım. Babam işten çıkarılmıştı. Annem ile ablam tarlaya ırgat olarak giderek geçimimize katkı sağlıyorlardı. Silgimi kaybetmiştim. Yeni silgi alacak paramız dahi yoktu. O zaman Lise 1' e giden abim benimle zaten yarım kalmış olan silgisinin yarısını paylaştı. Ne zaman maddi olarak sıkıntı çeksem o gün aklıma gelir, aileme olan sevgim de içinde bulunduğum duruma olan şükrüm de artar.
istanbula ilk geldiğim sene, cidden parasızdım. hatta o kadar çaresizdim ki belki para bulurum diye dışarı çıkmıştım. yaklaşık bir saatlik para arayışımın sonunda açlıktan bitap düşmeden önce yerden 5 lira bulmuştum. oha lan çok fakirmişim.

not: gerçektir.
bir sigara markası olarak (bkz: anadolu)
babam bana hediye olarak winnie the pooh temalı kalem almıştı,sınıfta arkadaşlarıma gururla göstermiştim,kıskanç bir arkadaş,onları çaktırmadan ,alıp kırmıştı ve başkası kırmış gibi göstermişti.babamın aldığı şeyi kırdığı için çok ağlamıştım,çok değerliydi.insanlardan nefret ettim işte o günden itibaren.o yaşta bile kötü olabilir mi bi insan?
Benim bir akrabam vardi baya zengindi bunlar. Aşırı hemde holding falan vardı hatta bunlarda. Neyse biz bunlara gittik kız benle aynı yaşta. Annesi buna demis ki;
+bstksa gelince oyuncaklarını sakla bilmez o bunları kirar.
Bunu duyunca resmen kendimi istenmeyen çocuk gibi hissetmiştim. Eve gelince çok ağlamıştim hatta o kadar ağlamışım ki, babam kiyamayıp bana oyuncak ev almıştı. Evi de kredi çekip almış hatta. Böyle bir şeyler ışte.
üniversitede ikinci yılımdı. ailemden harçlığı alırdım ama çok az gelirdi. zaten oda kira fatura derken biterdi. yemek yiyecek param yoktu. bizimkilerde inatçı diğer aya kadar beş kuruş vermezlerdi. bir gün finaller bitmiş yaz okulunu bekliyorum. çünkü eve gidecek param yok. eve gidecek parası olmayanın yiyecek yemeği de olmaz tabi ki. ayın 6'sı sabah. açlıktan ölüyorum. bakkala gittim ekmek için. abi dedim yarın versem parasını olmaz mı? adam tersledi beni bir keresinde öğrenciler dolandırmıştı falan dedi. abi dedi ben şurdayım. adam baktı küçümsedi vermedi bir ekmek bile.
ulan dedim çıktım eve. yerde poşet içinde kurumuş ekmekler vardı. parça parça tabi ki. iyi ki küflenmemiş dedim. onları biraz ısladım. tüpünde dibi kalmış tavaya koydum biraz ısıttım tüp bitti. hay allah dedim ne yapacaz şimdi. balkona çıktım ağlayarak yedim. gerçekten ağladım. ama kendi halime değil. bakkalın şerefsizliğine.

not: akşam paralar yatınca kebapçıya gittim.
güncel Önemli Başlıklar