bugün

evrim teorisine inanan ve bundan dolayi da kendilerini "aydin" sanan kisilerin duyduklarinda alay etmeye calistiklari, yanlis sorular olduklarini vargücleriyle ispatlamaya calistiklari türden sorulardir.

bunlar bircok sorudan olusan bir bütündür. pek coguna evrim teorisiyle, yani yaratilisi reddeden teoriyle yanit vermek pek mümkün degildir. bu sorular kesinlikle "aptal, gerizekalica, beyinsizce" sorular degillerdir.

örnegin;

-) evrim bir teoridir. yani kanun olmamistir. bilimde kanun gibi kabul edilen benim bildigim tek teoridir. einstein´i izafiyet birinci teorisini ortaya attigi zaman yerden yere vuran bilim, bu "teori" ispatlandiktan sonra, einstein´i yere göge sigdiramamistir. izafiyet teorisiyle evrim teorisi arasinda teorisyen düzlem acisindan muazzam farklar mevcuttur. bir kere einstein, teorisini matematiksel olarak, en azindan kagit üzerinde ispatlayabilmistir. bu durum darwin icin kesinlikle gecerli degildir.

buna ragmen neden bir teori kanun hükmünde, kesinlikle dogruymus muamelesi görmektedir?

-)isvicre dünyanin bircok bilimadami cok ugrasmis ancak tek bir hücre bile üretememislerdir. demek ki bir tek hücrenin "tesadüfen" vücuda gelmesi pek de öyle basit bir is olmamalidir.

evrim´in ilk hücresi nasil olusmustur. yaraticiyi reddederek ilk hücreyi aciklamak nasil mümkün olabilecektir?

-) hadi hücre kendiliginden olusmus diyelim, bir hücrenin bölünmesi son derece komplike bir istir. birbirinin icine gecmis bircok olusumun girift hareketleri sonucu bölünür hücre.

soru a: hücre serin serin sularda yüzerken birdenbire bölünüp hayati devam ettirmesi gerektigini nasil akil edebilmistir?

soru b: kanserden dolayi bildigimiz gibi, hücre bir de dogru düzgün bölünemez, yanlis bölünebilir. bugün kanser mevcut olduguna ve bu da hücrenin bölünme durumunda ortaya cikan bir hata olduguna göre, daha bir varlik olusmadan kanserli bir hücre olusmamasini evrim nasil aciklamaktadir?

-) evrim canli türlerinin birbirlerinden türedigini söylemektedir. yalniz, bir de ara canlilar mevcuttur. bu canlilar kanatli yüzgecli hem akcigeri hem de solungaclari olan türde canlilardir, ve "seleksiyon" denilen olayla selekte edilmis ve bugünkü canlilar kalmislardir. peki bu neden böyledir? hem karada hem de denizde yasayabilen canli, sadece karada ya da sadece denizde yasayabilen bir canlidan daha avantajli degil midir? neden selekte edilen canlilar daha avantajli olan canlilar olmuslardir?

-) sistemler meselesi ; bilindigi gibi canli organizmalarda son derece komplike islevselligi bugün bile bazi noktalarda tam olarak bilinmeyen sistemler mevcuttur. sindirim sistemi, sinir sistemi, bosaltim sistemi, üreme sistemi, damarlar sistemi bunlara ait organlar vesaire...bu sistemlerin evrimle olusmus olmalari sundan dolayi mümkün olmayacaktir, cünkü mesela tam gelismis bir sindirim sistemi olmayan bir canli, vücuda geldigi daha ilk gün yiyeceklerle büyük problem yasayacak, ve öyle pek de uzun süre hayatta kalamayacaktir. mesela evrimini tamamlayamamis bir mide, ya da bagirsak olmaz. hepsinin tamamen mükemmel hale gelmesi ve hep birlikte start almalari gerekir. bir tanesi islemezse, hicbiri islemeyecektir.

evrim bildigim kadariyla bu konuda görüs beyan etmemistir. neden etmemistir?

zaten...üreme mekanizmasi tam gelismemis bir canli türü, ya da evrimle olacaksa bu is hepsi birden, öyle onbinlerce yil gecmeden tarih sahnesinden silinmesi gerekir. neden? cünkü üreme mekanizmasinin evrimini tamamlamasi , gene evrim teorisine göre bir canli türünün hayat zamanindan cok daha uzun sürmekte, ve böylece de ben evrimimi tamamlayamadigim icin kendi soyumun devamini saglayamamaktayimdir. bu da benim türümün benim ölümümle sona ermesi anlamina gelmektedir. öyle degil mi? evrim teorisi kendisiyle celismeden bu konuda nasil bir aciklama getirmektedir?...

-) üreme meselesinin cetrefilligi ; bir elma cekirdegindeki bilgi sadece elmanin durumundan ibaret degil, elma agacinin da bütün bilgisini icermektedir. demek ki bilgisayar caginda elma ´nin bir tür software´i kendi cekirdegine yükledigi, ve tesadüf bir yana hep ayni sekilde yükledigi sonuca varmamiz gerekir.(cünkü bir elma da ya da dünyadaki milyarlarca elmanin her birinde hep birden fazla cekirdek olur. madem bu cekirdek tesadüfen olmustur demek ki bu tesadüf ayni elmanin icinde bile cekirdek sayisi kadar tekrar edebilmektedir.)

ayni sekilde her canlinin dna´si mevcuttur. bu dna da parmak ucu derisi ya da retina sekli gibi seyler degisik olmakla birlikte genel yüz, kemik hatlari, deri rengi gibi cok genel seyler genlerle sabit haldedir. bu kadar ayrintili bir bilgi iceren 800bin dna geninin bu sekilde bir dizilim icerisinde olmasi nasil tesadüfi olabilir?

-) ana rahmine düsmüs bir bebek olusurken, hangi hücre hangi dokuyu ve sonunda organi olusturacagini nereden bilmektedir? sonra bu tesadüfle aciklanan ilk olusum neden sonradan, ve de nasil kurallasmistir? neden ana rahmine düsmüs hücreler neden tamamen bir mide dokusu olusturmamaktadirlar. bunun böyle olmamasi bile bize bir "yazili software" tarafindan olayin nasil olacaginin "önceden" belirlendigi hissini vermektedir. aslinda neden olmasindir?...anne de mide dokusunun bütün bilgisi mevcuttur, ana rahmindeki olusum tutar hepsi birden mide dokusu olustururlar. anne de bebek yerine "mide" dogurur !!...ya da karaciger... ya da bütün bu hücreler annenin icinde kocaman bir "göz" olusturur anne de göz dogurur... o göz annenin icindeyken yasar, anneden kopunca derhal ölür... olamaz miydi böyle bir sey? mantiksal olarak aslinda olabilmeliydi. ama olmuyor. bunun olmasina engel olan sey nedir?... evrim bu konuda neden suskun kalmaktadir (tv´lerde bu konuda evrimcilere sorular yöneltilmektedir, onlar da bu sorulara yanit verememektedirler.)

-) bes duyu meselesi : hücre ilk orijinal halinde bizim bes duyu olarak bildigimiz görme duyma koklama hissetme (ki bütün deriye bastan sona monte edilmis sinirler sayesinde olmaktadir) tad alma konularini nasil kesfetmis, ve bunu nasil mükemmel hale getirmistir. bilindigi gibi bes duyu organi da son derece komplikedir, ve onlar da ancak mükemmel bir sekilde start almazlarsa kesinlikle calismazlar.

arti, bunlari koordine eden sey aslinda organlarin kendilerinde degil beynin icindedir. bu, beynin icinde o konuya programlanmis bir software yazili olmasi anlamina gelmektedir. beynin icinde- zaten beyin dokusunun evrimle nasil aciklanabilecegi, ayrica bir kitap konusudur- bu sekil bir takim bes duyu merkezi nasil vuku bulmus olabilir?... sonra bunlara binaen sinir sistemleri... sinir sistemleri konusu da enterasandir, cünkü her sinir herseyi ayni sekilde göndermemektedir. mikrobiyolojik planda bu basit, adi, asagilik hücre, bu kadar komplike sistemleri hem de bir de tesadüfen nasil vücuda getirmis olabilir?

sonucta, bizce tesadüf ayniliklari aciklayamaz. bütün canlilardaki bütün sistemlerde bir aynilik mevcuttur. bütün canlilardaki bütün gözlerin, kulaklarin, calisma prensipleri aynidir. bu bir software hissini son derece kuvvetlendirmektedir.

bu durumu evrimle aciklamaya calisirsak, hücre olusurken bu cok cesitli islere yarayan software´in de hücrenin olusturmakta oldugu organizmalara paralel olarak olusma durumunda olmasi gerekir. bugün bilgisayar caginda biliyoruz ki, bir hardware (diyelim ki hücre), kendisiyle ilintili software olmadan bir ise yaramamaktadir. dogustan kör insanlar vardir dünyada, bu insanlarin gözleri bazen görme yetenegine sahiptir, ancak beyindeki software olmadigi icin, bu sahislara görme yaptirmak mümkün olmamaktadir.

neyse, cok uzun olmasin, bu görüsler kesinlikle bana ait degil, bilimsel dergilerde cikan makalelerden özetlenmis, harmanlanmistir. okuyanin kafasinda bir soru isareti olusturabilirsek, bu bizim icin yeterlidir.
kac yasindasin? bilhassa bayan evrimciler.
evrimciler soruları sevdiklerinden ve bu sorulardan ''allah'ın işi olm işte'' diye kaçmadıklarından teori de olsa düşünce geliştirmişlerdir.. dolayısıyla da bilime inanan insanlar olarak evrimcilerin bir soruyu sevmemeleri gibi bir şey söz konusu olamaz.. sadece cevaplayamadıkları sorular olabilir, bu durum da cevaplayabilecekleri akıl ve bilgi seviyesine gelmelerine kadar sürer..

edit: bi de yöneltilen sorulara baktım şimdi, gülesim geldi.. sıra sıra sorulan sorular aslında ''evrim ne olm nasıl olur öle şey?'' sorusunun parçalanmış hali.. koku alma nasıl duyusu nasıl oluştu, hücre nasıl gelişti, sindirim sistemleri nasıl oldu vs..

bir düşünce sistemini eleştirmek için, kendini o düşünce sistemini kabul ediyor gibi düşünmeli ve o sisteme bir nevi empati yapmalısın, eleştirilerini o pencereden sıralamalısın.. yoksa olay dini reddeden deist veya ateistlere kuran'dan ayetleri kanıt olarak göstermeye benzer..

evrimin savunduğu olgu, organizmaların çevre şartlarına uyum sağlayarak günümüze kadar süregelen ve süregelecek olan mükemmelleşme sürecidir.. şu anda gelişimini tartıştığımız insan dediğimiz yaratığın ömrü, yerkürenin 20 küsür milyon yıllık ömrüyle kıyaslanırsa komik derecede kısa ve yenidir.. insanın veya herhangi bir başka bir canlının şu andaki fiziksel sistemleri ve ihtiyaçları, 10 milyon yıl önceki 'evrilmemiş-değişmemiş' haliyle karşılaştırılamaz, karşılaştırılırsa saçma olur.. sonuçta insan aklının alamayacağı kadar uzun bir zamandan bahsediyoruz, şans diye addedilen gelişimin şekillenmesi için..

ha biraz daha zorlarsanız cevap veremeyeceğim sorular çıkacaktır.. ama cevap bulmak için var gücümle çalışırım, düşünürüm.. evrimin, dolayısıyla da bilimin güzelliği de burada yatar..
Yaratılış TEORiSi'ni savunanların kendi inandıklarının da bir teori olduğunu unutarak sordukları ve ileri derecede bilimle iştigal etmeden kolaylıkla cevaplanamayacak sorulardır. Ama nedir Evrim Teorisi bir çok alanda Yaratılış Teorisi'nden daha çok soruya yanıt vermiş midir? Vermiştir...
allah'ın işte olm sözcügü gibi teori işte olm çürütülmesi için var sözcügüde kaçamak sayılır o halde. bu durumda cevap verebilmek için akıl ve bilgi seviyesi gelişmesi beklenirken ki sanırım bu seviye çok zamandır bekleniyor zaten. en güzeli insanca yaşamak maymunlaşıp muz kavgası yapmaya gerek yok.
bilim dunyasinin -henuz- kesfedemedigi aciklari, bosluklari menfaat meylederek basma kalip sozlerle yaraticinin gucune atfeden, insani aciz varlik olarak goren dusunceye malik kisilerin soracagi sorulardir.

18. yy.dan bu yana genetik haritalarin cikartilmasi, kok hucre alaninda ki yeni adimlar (keza dis gibi zayiat sonucu kemik gorunumu ve sertliginde ki olusumun, biyolojik acidan yeniden olusmasinin imkansiz olmasi durumunu genetik biliminde ki gelismeler yikmistir. (dis embriyosu dis etine zerk edilerek tekrardan gelismesi saglanmistir.) bilimin tekrardan insana bu islemi kazandirmasi yaraticiyi akla getirmez.) gibi pek cok ilerleme vardir.
sabredin tum sorulariniza cevap bulacaksiniz.

"evrimin isigiyla aydinlatilmadikca, biyolojide hicbir sey bir anlam ifade etmez!" (theodosius dobzhansky)
soruların tamamına, "çünkü öyle" oldu öyle olmasaydı bugün bunları yazıyor olamazdık diye cevap verilebilir. aynen allah yaratmasaydı hiç bişey olmazdı demekle arasında hiçbir fark yoktur.

aslında ilk hücrenin oluşması bu hücrenin kendi içinde ve daha sonra diğer ilk çoğalan hücrelerle organizasyon kurabilmesi gibi biyoloji biliminin açıklamakta zorlandığı konuların çok daha zoruyla fizik ve felsefe uğraşıyor. ilk madde nasıl var oldu? minimum hacim ve maximum yoğunlukta olması (tüm kainatı içine alabilecek bir toplu igne ucu buyuklugu) gereken bu madde big bangden önce var olmalıydı.(büyük patlama) nasıl oldu da var oldu?

bu konuları avam bir dille tartısanlar aslında bilimin dinle bir savas halinde oldugu fikrindeler oysa bilim kendi kuralları çerçevesinde sadece işini yapmaktadır. aslında bilimin doğuşunu düşündüğümüzde arada bir rekabet olduğunu düşünenler de hakısız değillerdir ama daha sonra bilim kendine bir form belirlemiştir. dogmatik bazı bilgileri dogruladıgı zaman kendisiyle çelişmemesi bundandır. bilim, bilimsel kurallara uyuyosa dünya s.kime minare g.tüme diyebilir.

bu noktada bilim nedir? konusu ayrıca tartışılabilir. ancak konu şirazesinde kalsın diye girmek istemiyorum. sadece avrupada, kilise milletin anasını siktikten sonra, avrupalı kiliseyi ve dogal olarak tanrıyı öldürdü. bu kadar basitçe söylediğime bakmayın insan açısından son derece catastrophic, kaotik ve evet amk dramatik bir olaydır.(lan dramatik demiim diye götümüzü yırttık sonunda dayanamadık yine yazdık vay anassına be dramatik) yerine bişey ikame etmesi gerekiyordu. bu ise akıl ve bilim idi. sonrası uzun hikaye.. görüldüğü gibi oldukça geç geliyorum. bi sadede gelemedim amk.

biyoloji diyince akla ilk kim gelir? her konuda akla ilk gelmesi gereken, yazmadıgı konu olamayan bi orospu cocugu olarak aristo tabiki amk. bütün bilimlerin babası piç.

canlılarla ilgili ilk sistematiği aristo yapmıştır. tabi şıçmıştır o ayrı ama yapmış abi. otlar, çalılar, ağaçlar vb. dış görünüşlere göre falan. bu bana iki sey ifade ediyor. bir, insanı boş bırakırsan aklına gelen her şeyi sıçar amk. ve iki bilgisiz bi insan bile canlılar arasındaki gelişmişlik farkınına ragmen benzerliği algılayabilir ve sorgulayabilir. biyoloji biliminin olmazsa olmazı sistematiktir.

(bkz: binominal nomenclatur) ikili adlandırma.
sırf bunun yüzünden biyoloji bölümü okuyan kızlardan vize final döneminde randıman beklemiyceksin. ezberler dururlar. yardım edin sevaba girersiniz. biyoloji okumaya gerek yok iki tane biyoloji kızı tanıyan hemen bu konuya vakıf olur.

bunlar paso ezberlerler. ezberlemek içinde benzetme kullanmak zorundalar. hiç unutmam biri çam ağacının latincesini, ezberliycek benzetmeye bak çaydanlığa koş.

pinus nigra (çam ağacı)
-pinuss pinuusss hah buldum pipi, heee eeee nigra. nigraaaaaaa,
ahahah buldum işte
zenci pipisi = pinus nigra

evet dogru. sistematik bilen kişi bilir ki bütün canlılar birbirinden senın benim ayıramayacagım farklarla faklı ailelere girer. sen hepsine çam ağacı der gecersin ama götüne girdiğinde aslında onun meşhur lübnan bayrağının üstündeki akdeniz lübnan sediri olduğunu anlarsın.

ilk hücre, koloni olusturması gerekir dimi? hemen bakarız ve volvox ve pandorina kolonilerini görüveririz. ardından daha organize yapılar gide gide armut ağacına kadar gider.

şimdi bilim bunu tespit etti ok. ama bu tespitten, ulan ne guzel bişi bak su kainata, hepsi akraba aynı ademle havvadan siyahların beyazların gelmesi gibi, allah cok buyuk demekte çıkar, bak abi gördün mü bi evrim var demek ki allah yok da çıkar bu bünyeden bünyeye değişir. sebebi ise olguya farklı düzlemlerden bakılmasıdır.

şu iyi bi örnek;

kadının biri her sabah kalkar ve allahım sana cok sukur dermiş.
yan komşusu da çıkar ve allah diye bişey yok dermiş. bu seneelrce sürmüş.
ve bir gün bu dindar abla kuru ekmeğe muhtaç hale gelmiş. yinede her sabah allahım sana çok şükür diyomuş

bir sabah allahsız komşusu kapısına super bi sofra kurmuş. kadın kalkmış sofrayı gorunce allahım sana... demsine kalamdan, komsusu ahahaha o sofrayı ben kurdum allahı beklesem açlıktan ölürdün demiş.
bunun üzerine kadın, allahım sana çok şükürler olsun o kadar büyüksün ki, bu kulunun karnını doyurdun, hemde şeytanın parasıyla demiş.

bu konuda benim tezim; maymun insan ilişkisini bi kenara bırakırsak. evrim konusunun dini açıdan çok büyütülmemesi gerekir. siz evrime ok diyin evrimcilerde insan maymundan geldi demesin konuyu tatlıya bağlayalım bence. haaa olma mı lan?

peace peace peace diyorum. owww yeahh..
+abi siyaset dersi 2 kredi miydi? yoksa 3 mü?
-hatırlatma mına koyim ya, hatırlatma.

biz evrimciler olarak bunlara sinirleniyoruz.
tarihin en saçma sorularından biri (aslında hepsi saçma) olan ilk soruya cevap için : (bkz: teori ve kanun)
evrimciyse aklı başaındadır bilimseldir yaklaşımı akıl dışı bilimsellikten ırak sorular.
evrim bir teoridir. Kesinliği yoktur. cevaplanamayan sorular vardır olacaktır.
Evrimin doğru olduğunu düşünenlerin de soruları var. Onların da cevabı pek mümkün olamıyor.

Misal hiç bir kutsal kitapta dinozorlardan bahsetmiyor. 200-250 milyon (insanoğlu maksimum 1 milyon yıldır var. Hadi 1.5 milyon olsun.) dünyaya hükmeden bu nesil Allah tarafından yaratılmamış mıydı? Aslen bizi yarattıysa o kadar zaman neden başka ırklara evsahipliği yaptı dünya?

Ben bu sorunun cevabını çok merak ediyorum, şahsen.

Ha bu arada Allah a da inanıyorum bin şükür. Yalnız biri bana "bak burada yazıyor, inanacaksın" dediği için değil, olmama ihtimalini de bilerek, kendi özgür irademle inanıyorum.
kökten dinci hıristiyan sorularıdır bunlar. çünkü evrim teorisi hıristiyanlıkla kesin olarak çelişir.
müslüman için durum farklıdır. onlar farz gereği ilim peşindedir. eğer bilim bir şeyi ispat ederse islam buna karşı çıkmaz.

evrim teorisi halihazırda gelişen ve üstünde çok araştırma yapılan bir teori olmasına rağmen yeryüzündeki canlı çeşitliliğini ve canlıların nereden geldiğini en iyi açıklayan teoridir. teori kendi içinde çelişiksizdir. bu yüzden bir müslüman eğer ki "tüm ilimlerin sahibi allahtır." cümlesine inanıyorsa evrim konusunda bu kadar karşıt olmamalı. bilime karşı olmayı hıristiyanlara bırakmalılar.