bugün

bizden üst seviye bir yaşam formu düşünelim bu yaşam formu kendine bir oyun yapmak istiyor. bu oyunda karakterlerin sonsuz diğer karakterlere bağımlı milyarlarca olasılığı var her şey tamamen tesadüfe bağlı bir evren oluşturuluyor. yani bir bilgisayar oyunu gibi. bu oyunda karaketerlerin sorabilme sorgulaya bilme yetenekleri var ama aynı bilgisayar karakterleri gibi belirli çizgilerin dışına çıkamıyorlar aynı ''altair size çıkıp yaram buradan neden atlamıyorsun?'' diye sormuyor. bir programcı böyle bir oyun yaratıyor oyunun karakterleri biziz. bunu sadece böyle düşünmekte gerekmiyor tabi ki belki bir uzaylının fen bilgisi ödeviyiz?
(#27915544) ilgili entryde daha gerçekçi yaklaşılabilecek olan sorunsaldır.
hah işte ufku geniş ve meraklı bir başlık dedirtmiştir. aslında matrix filminde morpheus un neo ya sorduğu " gerçek nedir? gerçeği nasıl tanımların?" sorusu ile insanın bilnmeyene yolculuğu başlar. çok ayrıntıya girmeyeceğim. ancak bütün inanç sistemleri çoğunlukla dünyanın ve hayatın aldatıcılığı üzerinde durmaktadır. ve temelde gerçek diye birşey yoktur.
Bu şekilde düşünürsek tanıdığımız bir şey görebiliriz. Bizler yapay zekaların bir gün bizi ele geçirebileceğini düşünüyoruz çünkü gittikçe gelişiyorlar. Bu durum gerçekse onları da biz ele geçirebiliriz çünkü gittikçe gelişiyoruz.
simülasyon ise gerçeği hiç çekilmeyeceğinden ben böyle sorunsalın amına koyayım diyeceğim sorunsal.

bu kadar kötü demo olur mu arkadaş. demo dediğin az ilgi çekici olur.
simülasyon kuramıyla ilgiliyseniz (bkz: Jean baudrillard) okumanızı tavsiye ederim gençler. Tüketimle ilgili de çarpıcı görüşleri vardır.
tabi lan manyak mısın? dedirten sorunsal. evren bir simülasyonsa birisi içeriye bot spamlıyor bu bir gerçek. bu kadar tekdüze düşünen, davranan, hayat görüşüne sahip insanın başka bir açıklaması olamaz.

yiyor ama çalışıyorculara selam olsun.
Bir insanın beynini çıkarıp bir bilgisayara bağlandığını düşünün. O beyindeki tüm hatıralar silinip ona yeni hatıralar yeni bilgiler eklendiğini hayal edin. sonra o beyinin önüne bir yol çizin. bir yaşam verin. o beyin gerçekten var olduğunu ve gerçekten yaşadığını sanmaz mı? bir bilgisayara bağlandığının farkına nasıl varacak?

amerika da cia'nin bununla ilgili bazı deneyler yapıldığı ve sonuca varıldığı iddia ediliyor. ama çok bilim kurgu gibi geliyor. eğer böyle olsa bile bunu asla bilemeyiz.

belki evrenin genişleyen sınırının bir diğer ötesi yani bilinmezlik denen bölge bunların yaşam alanıdır. belki evren bir serverdır ve yeni oyuncular geldikçe evren genişliyordur.

ama ben inanmıyorum ya. bu kadar da olamaz yani. bu tamamen bizim hayal gücümüzün bir ürünü.
Yazar bir sabah uyandığında kendini baudrillard gibi hissetti.

Bir sorunsal.
(bkz: matrix) iyiki seyrettin. he yavrum.
Hangi belgeseldi hatırlamıyorum ama bana çok mantıklı gelmişti. Bilgisayarların hızının her yıl neredeyse ikiye katlanması sonucu bir mühendis 10 yıl sonra gerçek yaşam kalitesinde simulasyonlar yapabileceğimizi söylemişti. Bu durumda şöyle bir sorun ortaya çıkıyor. Ya bu simülasyon daha önce yapılmış ve biz de bu simülasyondaki simlersek?
heee simülasyon joystickle oyuyorlar yukarıdan.
lan bir tükenmedi gitti ha şu muhabbet. uzatmayalım Jean Baudrillard denen herif cia'nın beslediği yazar düşünür takımındandı, sırf entelektüel kafa karışıklığı için... amk ya ne anlatıyorum ki ben.
çok saçma soru, uzatmak saçma.
her şeyin başlangıcına gitme isteğinin sonucu olan önermedir. gerçekliliğe insanlığın tanımlamasıyla ulaşılacak bir sistemin olmaması doğanın ya da evrenin bu düzeneğe sahip olmayacağı anlamına gelmeyecektir. insanlık kendini hep merkezde görmüştür ve görmektedir. bizim kendimizi bu kadar çok önemsememiz başka bir form tanrı ya da herneyse tarafından da bu kadar önemseneceğimiz anlamına gelmez. belki tohum olarak yerleştirildik belki yaratıldık belki yaşam bir evrenden başka bir evrene doğru saçıldık..kısaca o kadar da önemli değiliz aslında ama en yakın dna akrabası olan maymundan %1 farkla çatal bıçak kullanıp medeniyet kurmayı başaran bir insanlık için bu ego çok da fazla görülmemelidir bence önemli olan yolda olmaktır. varlığımızın nedenini araştırmak en büyük hazinedir.
Daha çok bir biyolojik yapı gibi sanki.
Neden olmasın.
ölünce göreceğiz hanyayı konyayı.
tabi lan deli misin.
tabiki, sana aksini düşündüren nedir ?

hatta bu sadece müslümanlıkta değil, tüm dinlerde açık açık dile getiriliyor.

yeni bir şey bulmadın, yeni fark ettin.
Her şeyin bir yaratıcısı var okey.

Birinin ol demesi gerekiyor. Olmak için okey..

Peki tanrıyı kim yarattı.. Kafamda deli sorular..
Hayır fajat aşkın bur nevcudiyetin holografik deneyimi.
var olmayan sorunsal.

çünkü;
oxford üniversitesi'nden teorik fizikçiler Zohar Ringel ve Dmitry Kovrizhi'nin liderliğindeki bir ekibin yaptığı bir araştırma sonucunda, öyle olmadığı anlaşılmış oldu. çalışma sonuçları Scientific Advances dergisinde yayımlandı.

bu sonuca nereden varıldı? şuradan: bu ekip, bilgisayar bilimlerindeki bir teori ile kütle çekimsel anomaliler arasında bir ilişki kurmayı başardı.

çıkan sonuç kısaca şöyle: Bilinen evrende, bu ölçekte (yani evren boyutunda) bir simülasyon için gerekli bilgi işlem gücünü sürdürebilecek yeterli parçacık yok. yani Birkaç yüz elektron hakkında bile bilgi depolamak isterseniz, evrende mevcut olandan daha fazla atom gerektiren bir bilgisayar belleğine sahip olmanız gerekir.

çalışma sonuçları bilim camiasında evrenin simülasyon olmadığına dair yeterli kanıt olarak kabul görmüş gibi görünüyor.
saçma bir önerme he similasyon hatta (bkz: zall)'ın similasyonu keşke hayat o kadar basit olsaydı.
böyle bir evreni simüle edebilecek olan "bilgi işlem gücünü sürdürebilecek yeterli parçacık" olarak tanımlanan şey yanlıştır belki de.
belki de tasarlayanların bu parçacıklara ihtiyacı yoktur.
fanusun içinden bakarak dışarda ne olup bittiğine dair bir şeyi öngörmek bizi yanlışlamalara götürebilir.