bugün

evlilik aşkı öldürürken tersi de geçerlidir aşk da evliliği öldürür....evlilik mantık üstyapısı baz alınarak incelenmesi gereken bir olgudur.
ölüm allahın emri kaderde varsa çekecensindir. aşka bir katil gözüyle bakılmaması gerekirdir. sorunun soruluşu tamamen paranoyakça sorulmaktadır.
gerçek aşklar ölümsüzdür,onları değil evlilik yeri gelir bekarlık bile öldüremez.
o bağlamda evlilik aslında körükler bile.

lakin aşk yoksa neden evliliğe bok atılıyor ki?.
(bkz: evlilik aşkı süründürür)
aşkı sadece uyuzluk öldürür.. aşk gerçekse evlilik sadece cilası olur. daha da parlar aşk..
aşk dışında saglam temelleri olan bi ilişkiyse aşk ölmez aslında biraz uykuya dalar beklerseniz uyanır sonunda. tekrar tekrar. illa ölür derseniz de, aşkı evlilik degil zaman öldürür. evlilik genelde ilişkinin ilerleyen zamanlarında gerçekleştiği için, suç evlilige kalır. eger evlilik aşkı öldürseydi evlenmeyenler hep beraber kalırdı dimi ama. aşktan ölümsüzlük beklemek zaten yanlış bir beklenti. ömrünün kısa oldugunu bilip olan süreyi iyi degerlendirmek, en iyisi. aşkı yasarken bittiginde elinizde kalacak bazı degerleri korumak da önemli. vakit dolup aşk bittiginde, işte bu degerler sizi hala mutlu ve beraber bir çift yapar. bu degerleri hala kaybtmediyseniz evlilik hala anlamlı,hala güzel olur. aşk olmasa da.
insanoğlunun hayatının sorular sormakla geçtiğini gösteren sorular zincirindeki sorulardan biridir.
cevabı soranda gizlidir.

(bkz: ateş olmayan yerden duman çıkmaz)
evLiLik yaramamış sana çok süzüLmüşsün.. diyerekten evLiLiğin aşkı öLdürdüğünü kanıtLarım.. çünkü babaanne'nin yaptığı cağğğnnnııımmm yemekLeri, anne'nin yaptığı güzeLimmmm yemekLeri karınız yapamaz.. eee erkeğin kaLbine giden yoL da boğazından geçtiğine göre.. ben gerisini söyLemiyorum.. siz anLayın artık..
" -evlilik aşkı öldürür.
-öldürsün zaten... aşk o kadar ağır ki onu öldürmek gerek ve evlilik de bunu başarmanın en dahiyane yolu! " *
evlilik insanlik için utku, ama bireyleri için yikimdir.
(bkz: ask olmez biz oluruz)
evliliğe aşk katili gözüyle bakılmamalıdır. Eğer ortada morti olmuş bir aşk varsa onun faili evlilik değil zamandır. aşk zamanla ölen birşey midir? evet öyledir. kimse ömrü boyunca kalbi kıpır kıpır olamamakta malesef. alışmak diye tabir edilen ve caizliği şabieli bir kavram vardır ki, aşkın kalpten pompaladığı heyecan duygusunun üzerine ölü toprağı serpip suçu da evliliğe atıp, katalizör misali kendini olaydan sıyırmaktadır. evlilik kutsal bir kurumdur, aileyi kurmaktır , meyve veren ağaçtır. lütfen taşlamayınız, çünkü o masumdur. aşkınızın biteceğinden korkuyorsanız eğer, tedibirinizi evliliğe değil de "zamanla alışmak" kavramına göre planlayınız.
evlilik insanlık için utku , ama bireyleri için tutkudur.* *
aşk zaten gelip geçici bir olaydır. yok olmasını evliğiğe bağlamamak gerekir. aşk yerini sevgiye, sevgide yerini saygıya bırakır ve uzun yıllar boyunca süren ilişkiler hep bu şekilde ilerlemiştir.
evlenince aşk pencereden uçarmış derler kimine göre hakikat, kimine göre de saçma ama yaşayarak anlaşılıyor okuyarak ya da yazarak değil.
katil olan belki evlilik değil, insan 'doğasıdır'
insan bir yerde, elde ettiği herşeye karşı özgürleşirken, elde edemediklerinin ise tutsağı olmaya devam etmektedir.
durum birazda bununla ilgili olabilir.
aşkın küllerinden neyin doğduğuna da bakmak gerek tabi.
bir erkeği tanımak ( bitirmek mi demeli yoksa ) istiyorsanız onunla evlenin. kuşkusuz bir kadın içinde geçerli bu, aynı hızda olmasa da. pırasa, çamaşır deterjanı, elektrik faturası, tencere takımı ve bir yığın gereksiz akrabanın girdiği yatakta aşk ne kadar yaşarsa, o kadar sürer iyi günler hevesiniz, aşk ayininiz. geriye ne mi kalır, bir bulantı cenazesine dönen örseli iki gövdeden? en iyi evlilikte bile (iyi evlilik diye bir şeyden bahsetmek mümkünse tabi )ömrünüzü ipotek altında tutan ruhsuz bir gönül borcu, aldığınız soluğu boğazınıza düğümleyen kişiliksiz bir alışkanlık, en yakın şeyleri bile bir uzaklığa yerleştiren kilometrelerce kaçıp gitme isteği.. birde rengini bungun uykulardan almış, dizleri ve dirsekleri aşınmış bir çift pijama.. ötesi sünger gibi insanın düşlerini emen bir büyülü dünya, bir eksikli ömür, duvarların ardında kendini öğüten...
pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu,
saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını
sevmek kolaydır.

aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan
uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul
edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede
yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle
okşayabilmektir.

buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.

bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan
duygularını öldürüyor diyebiliriz.

zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep
beraber olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile
onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.

ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını
düşünürsün.

pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.

bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan
mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan
vazgeçersin.

zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk
duyduğunu keşfedersin.

eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı
düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa,
o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın
geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga
edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp
öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik
değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.

bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece
gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye
çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp
"s.... .m böyle kuaförü" diye söylendiğinde zaten
evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.
evlilik; sadece aşk değildir.

evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak
hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı
hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.

aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına
ayakta tutamaz.

aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış
akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.

hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi
arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.

aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk
biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık
olunur.

o aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla
kadeh kaldıranlardır.

tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık
evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.

zafer, direnenlerin olur. *
EVLiLiKLE AŞK ÖLÜR iNSANLIK BAŞLAR.
çoğunlukla evet olarak yanıtlanan sorudur.

bu sorunun cevabının hayır olması için insanlar gerçekten aşık oldukları, saygı duydukları, ruh eşim, hayat arkadaşım dedikleri kişilerle evlenmelidirler. gerçek aşkın asla bitmeyeceğine ben de katılıyorum çünkü gerçek aşk daima yarım kalan aşktır, kavuşsanız bile yarım kalır. gerçek aşkınızla yapmak istedikleriniz, yaşamak istedikleriniz asla bitmez çünkü. seneler yetmez.

kişisel olarak bu soruya hep hayır diye yanıt veriyorum. çünkü birbirine gerçekten aşık bir çiftin çocuğuyum. çünkü ruh eşimi buldum ve evlenmek için günleri, ayları sayıyorum. çünkü ben böyle gördüm.
tüketmekten başka birşey bilmeyen yeni nesilin inandığı safsata.
yüzde doksan dokuz evet denilen sorudur. evlenince herkes birbirine prangalar takmaya çalışıyor, hayatı zindan etmeye çalışıyor.
- evlilik aşkı öldürür mü necati?
+ amına bile kor necla.
- seni ormanda öküzler mi büyüttü acaba necati?
+ cevab veremedim.
evlenmeden cevabı alınamayacak sorudur. evlenip görmek gerekir, şöyle bir ölümcül hastalığa yakalanırsam evlenip size bilgi aktarabilirim, böyle de fedakar bir insanım işte. *
evlenip ayrılan çiftlerin uydurması bir düşünce ve bu düşüncenin soru hali.* evliliği doğuran zaten aşktır bu yüzden evlilik aşkı öldüremez. bu genelde aşık olduğunu sanıp evlenen ve sonrasında ayrılan çiftlerin suçu aşka atmalarından kaynaklanır.

(bkz: aşk yüzünden) * * *
hakim bey: evet boşanma gerekçenizi açıklarmısınız lütfen
davalı çiftimiz: biz suçsusuz hakim bey her şeyi aşk yaptı evliliğimiz öldüren odur
hakim bey: ?!?!?!?