bugün

sevgiyle başladı her şey...
muhakkak birini çok sevdik. her tartışmada taraf olduk.
pek güzel değildi ama “olsun” du. ailemdi…
baba devlet memuru, tayini giresun’dan samsuna çıkmış…
giresun’dan samsuna gideceğim için üzülüyordum…
pek üzülmem gerekmiyormuş…
ilk ayrılığımdı;
daha 10 yaşındaydım…
giresun hamdi bozbağ anadolu lisesi devlet parasız yatılıyı kazanılmıştı.
ne kazandığımı bilmiyordum bile.
“işte okulun” dedi baba…
okul gezildi, kalınacak bina görüldü, koğuşlar kontrol edildi, yemekhaneye bakıldı…
hala farkında değilim. geziyorum ama benle alakalı gibi gelmiyor…
ben annesinin küçük çocuğuyum… anamın kokusu hala tenimde, üzerimde…
ben daha 10 yaşındayım… ekmek almaya gidince büyük adam olunacağını sanıyordum…
annem, babam ve kardeşim kırmızı torosla samsun yoluna saptıklarında arkalarında el sallarken anladım “büyük adam” nasıl olunur…
ilk ayrılığımdı,
daha 10 yaşındaydım…
“büyük adam” nasıl olunur o gün anlamıştım…
hala annem kokuyordum...
kapıyı siz kapatıyorsanız, elinizi kapıdan çekemeyeceğiniz ayrılıktır. filmlerdeki gibi anılar film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçer. belirsizlik tufanına kapılırsınız.
en sağlam adama bile koyan, aklına geldiğinde gözlerini yaşartan, bulunduğu şehre lanet ettiren, kendine sövdüren, kısacası zor ancak en kısa zamanda alışılması gereken durumdur.

aksi takdirde yaşamdan bir süreliğine tad alınamayacak ve psikoloji ciddi şekilde bozulacaktır.
hiç unutmam babamı bursa'da otogardan gönderdiğimde arkamı bir döndüm uludağ! kimseler yok tanıdığım. bir başımayım. hafif bir korku, özgürlük, merak duygusuyla karışık hisler yaşatır adama. daha sonra o otogarda birkaç kişiyi bırakınca oraya da ait olmadığınızı anlıyorsunuz. o ilk ayrılış sonsuza kadar sürüyor sanki. hiçbir yere ait olamıyorsunuz.
Alışıktım aslında uzakta olmaya daha çocukken ayrılmıştım...
yaş 10...
Algılar farklı oluyordu çocukken...
Yaş 18 olmuş...
ilk ayrılığımdan 8 sene geçmiş...
Yine alışmışım anne kokusuna ama bu sefer başka bir sancı içimde...
Konu yine aynı ana sevgisi ama mevzu başka...
Çocukken anlayamadığın yıllar geçerken görerek öğrendiğin koca- baba dayağı...
şimdi içime kurt gibi düşen şey bu...
"ben arada olmazsam o tokat anamın suratınamı inecek" sorusu
ulusoy fırmasının değerli yolcuları...
yaş 18...
koltuk no 23...
değerlı bir yolcuyum şu anda...
baba el sallıyor...
anne unuttuğum süveteri koklayarak ağlıyor...
kardeş şaşkın...
yaş 18,
baba el sallıyor... o el şimdi kime vuracak?
hiç ağlamadığım gibi ağlıyorum...
yerimde olanlar için özgürlük olan şey benim için sürgün...
o tokat annemin suratınamı inecek?
o tokat annemin suratına indi...
gideli 10 gün olmuştu...
her geçen gün yıl olmuştu...
kimisi gülerek büyür...
kimisi ağlayarak...
kimiside benim gibi çekerek büyür...
evdeki duruma göre koparılış* ya da kurtuluş* olabilen ayrılıktır.
Biri dokunsa aglicam be sözlük. Dedim \"çok güzel olucak ünv. ilk yılım ve tek kalıyorum ohhhh keyifler gıcır\" dedim ama hiç öyle değilmiş. Daha üç beş saat oldu ama evimi, annemi özledim. Bide annem beni özlicekmisin dediğinde espiriyle karışık hayır dedim ya keşke şimdi daha sıkı sarılsaydım diyorum. Yarın okulda ne yapıcam hiç bilmiyorum sudan çıkmış balık gibiyim tüm özgüvenim yerle bir oldu ne oldu bana böyle anlam veremiyorum tarifsiz bir duygu.