bugün

küçük çocukların -katıldığım- düşüncesidir. hatırlıyorum; henüz küçücük bir veletken evin içerisinde topla oynamak çok zevkli olurdu. belki yasaklandığı için belki de gerçekten keyifli olduğu için bilemiyorum. kırmadığım eşya da kalmamıştır.
çalışan anne babaya sahip olup da bütün gün evde yalnız kalan futbol aşığı erkek çocuk olarak farkına varılmaması olanaksız olan.
kısa sürede mahallenin top sektirme ilahı olarak ortaya çıkılacağının müjdecisi.
anne terliği kafaya isabet edene dek doğru önermedir.
yerler laminantsa kayıp düşebilme ihtimalinizin fazla olduğu eylem.
Şimdi cinsel açıdan da düşünülebilir. Sorarlar adama beyzbol sopan nerede diye ? Topları sopalayacak halimiz yok heralde ama konuda geçen " zevkli " kelimesi aklı başka yerlere götürüyor.
bu çocuklar evde çorapları birleştirip topta yaparlar.
acayip zevkli olurdu.sehpayı kale yapardım.ona şut çekerdim uzaktan.çok güzel goller atardım.
30 yaşında bile doğru olan önerme.
komşuların rahatsız olması daha çekici geldiğinden zevk vermektedir.
dönemin arjantini özellikle de batistuta olarak katıldığım doğru önerme.
kesinlikle doğru önerme. şu an oynamıyor olmamın sebebi yaşca belli bir olgunluğa ulaşmış olmam değil evde top olmamasıdır. az cam çerçeve indirmek zamanında. hele top havada vitrine vazoya falan giderken o iç çekilmesi yok mu, en çok onu özlüyorum. o şangırt sesleriyle surat şekilden şekile falan girer ama oynamaya devam edilir. kırılan kırılır show must go on.
ayak serçe parmağını koltuğun ayağına vurma ihtimalini doğuran zevktir. çok acıtır.
her çocuğun favori etkinliğidir. halının kenar desenleri çizgi sayılır hatta.

--spoiler--
haciii doksan nefffiis bir gooool haaaaciiii
--spoiler--

evet yukarıda bahsettiğim anı gerçekleştirmek için kale olarak gördüğüm açık kapıya, sol çaprazdan haci gibi sol ayağımla lastik topuma abanmıştım. e tabi sol ayak ağırlıklı olmadığımdan top saksıya gider ve etrafa dağılır.
sonu da terlik ile biter.
her zaman yasakların cazip gelmesindendir. bir değişik versiyonu için
(bkz: komşunun çimleri her zaman daha yeşildir)
kesinlikle daha zevklidir. top yokken top yapmakla başlar zevk. eski kullanılmayan naylon çoraplardan mamul sert bi top elde edilir. üst kısmı dikilir ve tama yakın yuvarlak şekil verilir. kaleler kurulur, şölen başlar. cam, vazo, biblo ne varsa aşağı iner. akşam dayak vardır.
koltuktan baraj yapıp pamuk topla ronaldo edasıyla frikik atmanın zevki hiçbir halısahada yok.
çocukluğumda koltuğu ortalayıp duvarına astığım potayla çılgınlar gibi basket oynamışlığımla sabittir. uzaktan şutlarda harun erdenay, pota altında da mirsad türkcan diye çılgın atılarak yaşanabilir bu his. gerçi artık ne o koltuk orda, ne de ben beni çekecek bir koltuk bulabilirim kendime. sıcacıktır efendim bu, ekmek teknesi tadındadır.
annenin ket vurmasiyla kisa surecek olan eglencedir.*
bütün zevk o gitar çalan zenci takımı bibloların kırılması ile kaybolur, ardından anne terlik ile sorgusuz sualsiz dalar.
sadece küçük çocuklara mahsus bir zevk değildir. hali hazırda 19 yaşında olan ben bile selex marka hafif inik voleybol topuyla ne şutlar çekiyor ne çalımlar atıyorum evin içinde.

'ronaldinhooo viledaya bir çalım, damacanayı şık hareketlerle geçti, ceza sahasında iki arkadaşı var (tekli kanepe ve kalorifer peteği), kanepeyle bir verkaç ronaldinhooo dikiş makinasıyla karşı karşıyaaa vuruyooor ve gooool !!!'
Vazonun kırılmasıyla işin içine aksiyon katılabilir.
Yasak olduğu için zevklidir.
koca koca adamların bile hala özlemle bahsettikleri keyiftir.
Oğlumla hala oynamanın verdiği mutlu olay.
kırılacak nesnelerin oyuna heyecan katmasından ileri gelir. bi de gerçekten kırık vakası yaşanırsa işte o zaman mario'nun sonunda canavarla karşılaşmak gibidir, annenin görünmesi.

not: anneler de bazen oyuna katılabilir. " at hadi at at " diye götünü dönmüş çocuğunu tam hedeften vurup kahkahayı basabilir. ama kırık vakası olmayacak.