bugün

tam sileceğim ulan derken mesajları okuyup hele bir de sevilen bir kişi tarafından geldiyse Kıyamayıp vaz geçilendir. hatta mesajlara göz attıktan sonra bi an eskiye gidip bi duygu kargaşası bi özlem fırtınası oluşur beyinde, kalpte ki hiç sormayın gitsin.
bir çeşit obsesyon. avea'dan gelen mesajları bile silemiyorum amına koyayım.
80'lerde çocuk olmak kuşağının bir dönem maruz kaldığı durumdur.
çocuklukla ne alaka deme, belanı s.kerim.
cep telefonunun ilk çıktığı yıllardı. telefonun anteni, cihazın kendisinden daha büyüktü. zaten ilk etapta neden adına 'cep telefonu' dendi onu bile anlamanın mümkün olmadığı yıllar, zira cep telefonu cepte taşınmayacak büyüklükteydi. neyse efendim o yıllarda telefonun hafızası maksimum 10 mesaj alır, 10. mesaj alındığı andan itibaren de yeni mesaj alınamazdı. o yıllar ne yokluk yıllarıydı be! hey yavrum. şimdiki gibi bilmem kaç gb.'lık hafıza kartlarıyla artırma şansın da yok. zaten ekranı renksiz ve içindeki en iyi oyunun snake olan telefonun kullanıldığı yıllardan bahsediyorum. nokia 3310 çıktığında evrim oldu sandıydık, öyle yıllardı. entry yazarken fikir uçuşması yaşayıp bir türlü cümleyi toparlayamadım ama olayın genelini anladın sen. mesajı silememek o yılların dramasıydı. aşıktık, tüm mesajlarını saklamak isterken; yenileri gelebilsin diye bir kaçını feda etmek zorundaydık. zor yıllardı. o saklanan 9 mesaj haftalar, hatta aylar öncenin mesajı oluyordu. öyle de bir kıymetli oluyordu.

yazarın subjektif notu: ne zaman bitecek lan benim bu geçmişe duyduğum özlem, vay amk. bunu bile duygulanacak bir mevzuu olarak algılayan beynimi s.kiim.