bugün

eğer eskilerden sevdiğiniz birine aitse onları da atamamak durumudur.
barındırdığı hatıralardan ötürü eski eşyalara dokunmamak, onlara değer vermektir.
bir süre sonra gıcık komşular, yan daire çöp eve dönmüş diye çok bilen uğur dündara ihbarda bulunucaklardır ve o değerli eşyalarınız sizden belediye zoru ile alınacaktır.
(bkz: bu mudur demokrasi)*
"sakla samanı gelir zamanı" diyen tutumlu kişidir.
genelde yaşlılarda görülen bir durumdur. bir de durmadan külot atlet alıp sandıklarda saklarlar.
'bir gün lazım olur' düşüncesine had safhada takılı kalmaktır. Genellikle annelerde görülür.
aradan yıllar geçtikten sonra evde çöpten dolayı yatılamadığınızı farkedip başka bi ev almaya yeltenebileceğiniz durum.
(bkz: git bi psikiyatriste görün)
çöp eve hergün daha yaklaştıran eylemdir.
anılarla yaşamaya mahkum olmaktır. anılarla yaşamaktan keyif almayı öğrenmektir.
genelde anneannelerimizin kullandıkları eşyaları kullanılmaz hale geldikten sonra bile o kullanılır, israf, siz kullanmasını bilmiyorsunuz, orada kullanılmasada şurada kullanılabilir gibi bahanelerle atmak istememeleridir. bide tabi antikalarıda atmak olmaz.
kıyıldığında tam bir ferahlık duygusu veren eylemdir. internet üzerinden her boku download etme yetisine sahipken eskiden kalma 600 teyp kasedini atarken yaşadığım buruk sevinçtir. 15 torba falan dolduğunu görünce sevinçten coşmamı sağlamış eylemdir. atınız efendim atınız.
genellikle yaşlılarda görülen ve evi hareket edilmez bir hale getiren durumdur.
genellikle yaşlılarda görülen ve evi hareket edilmez bir hale getiren durumdur.
insan Telefon Defterini Temize Çekerken Bazı isimleri Eski Defterinde Bırakır
küçük iskender
sonunda evin çöp eve dönüp zabıta zoruyla atılmasına neden olacak psikolojik vaziyettir.
en güzel örneği elif şafak - bit palas tır derim.
madam teyze, eşyaların önemini yüzümüzde bir tebessümle bırakıp gider kitapta...
en asil duygunun insanının davranışıdır.,
aslında tamamen bağlanmanın ve duygusallığın getirdiği bir şey. bu bazı insanlarda takıntı boyutundadır.
misal ben. bir mcdonalds çilekli shake bardağını yolda içip, otobüste elden bırakmayıp, eve gelince de "şu vitrinin üzerine koyayım orada dursun" gibi duygulara kapılmaya başlıyorum. en ufak bir şey çizdiğim kağıtları annemin şerrinden, ölümüne koruyorum.

yerde gördüğüm herhangi bir şey veya yolda yürürken aklıma gelip de yapmadığım bir atraksyon, aklımı yiyip bitiriyor. maksimum 5 adım sonra geri dönüp olması gerekeni olması gerektiği yerde yapıyorum, topluyorum, bir köşeye atıyorum. bazı şeyleri olması gereken yerde yapmamanın hayatımı büyük ölçüde etkileyeceği gibi bir fikrim vardı hep. sürekli hayal dünyamda bir şeyler geliştirdim bunun üzerine. şimdi paralel evrenler vesaire benden büyük ve benden ciddi insanların tartıştığı şeyler olduğunu bir bir öğrendim. başıma çok sık geldi bu gibi şeyler. ayrıca truman show'un dünya genelinde bir çok gizli ortağından biriyim. *
sahip olduğum psikolojik hastalık. Onları attığım zaman, ihanet etmişim gibi geliyor. "ya nasıl olurda ben bunu dışarıya,soğuk sokakalara atarım" gibi hislere kapılıyor insan.
içinde bi yerle vedalaşamayan insanın kendine ve hatıralarına olan özeni.
insanların evlerinin tam bir nostalji çöplüğü olmasına sebep olan, üzerinde nice anıların yaşandığı, duyguların paylaşıldığı, anlamı olan eski eşyaları bir türlü atmayı becerememektir. sonuç: geçmişle, anılarla, dolu bir ev.