bugün

eşittir gözlerin geceyle denizin buluşmasına

ve kırağı tutan umutlar sökülüyor
solgun bakan bir kentin puslu akşamından
ezik yüreğime doluşuyor kurumuş yapraklar
sararıp dökülüyor gözlerimin önüne
yaşadıklarım hüzünlerce
çekirdeği kararmış yaşamın
hangi sevda uğruna bilinmez
ya da hangi sevdasızla
ben hep aynı aşk için fırtınalara kalmıştım
sarınıp her yanıma sevdiğimi
ölüme rağmen gülene kadar
rengi kesti yüzümü duygularımın
islanıyor mu kanatlarım uçamayacak mıyım
ah vapur ıslığı sabahlarım
gözçukurlarımda kundaksız ağlıyor
sığ bir suya lacivertleşen gözbebeklerim
ve parmakizlerim alınıyor
gökyüzü neferi yüreğim düştü
çünkü sevgilim

sağ yamacımda öksüz güller takılıydı
sol yarım geçmiş zaman bilindiği gibi
geceyi taşıyan bulutlara dolu hangarları sevdamın
yeşil yağmurla ilintiliydi zaman
aktım yokolmaya ölüm asitlerinin üzerine
süslesin diye güzün gerdanını rüzgârımın şarkıları
şiir çıkartırken sessizliğinden seher
uzun ince usul imge
yüreğe girmesi kolay olsun diye

ağızlarda gece mavisi sözler
çisil çisil kanıyor fesleğenlerin gözleriyle
sevmiştim umut seni sevmiştim
be de çok ölmüştüm utanmadan

bir kançiçeğini ağır ağır çekmek gibi yaramdan
örselemeden sevgimi
şahin bakışlı gecelere düşmeden terim
aniden yitip buğusuna karışmak gibi zamanın
her yolculuğu ayrılık-kavuşma terminallerinde
başlatıp bitirmek gibi bağışlamalarla
aşk tanrıçaları arasından çıkıp gelişleri
yıldızlardan izlemek gibi gizli gözlerle
ölümü, değişmez kesin bir ayrılığın insan figürlerinden
tuvalde resme dönüştürmek gibi

söylemenin ötesinde yüreğimdeki şiir
"eşittir gözlerin geceyle denizin buluşmasına"
gibi düşlere bürünmek de değil

biten bir ömür gibi üstüne düşmüştüm
tesbihim çekiliyor şimdi tek tek
ördüğüm bu gece iplerin en namussuzuyla
kader tapınağı putlarım kırdı

yazmanın ötesinde yüreğimdeki şiir
dokunmak gibi de değil sevinin şavkına
birbirine dönüşen hüzün-sevinç oyunlarıyla.

kaan ince