bugün

aşk-ı kıyamet şarkısının klibinde yüreği yumruklayacak derecede hüzün verici ve başarılı bir performans sergilemiş rahmetli usta aktör. huzur içerisinde uyusun.
ayrıca çocukluk ve ilk gençliğimizin güzel renklerinden biriydi. hepsiyle birlikte soldu. benim adıma o renklerden sadece babam, kardeşim, galatasaray ve birkaç kişi/ şey kaldı zaten. çok özlüyorum.
Engin günaydının babası zannedilen fakat akrabası dahil olmayan komedi alanında usta bir sanatçı(ydı.)
Rektum kanseri geçiren erol günaydın, zayıflayan bağışıklık sistemine bağlı olarak gelişen zatüre ve sepsis nedeniyle 15 ekim 2012 tarihinde 79 yaşında hayatını kaybetmiştir.
özel kanalların olmadığı yıllarda trt1'de çocuklara yönelik yayınlanan trafik konulu kamu spotunun bilge kaplumbağasını seslendirdiğinde tanımıştım sesi ile.bugün ölümünün altıncı yılıymış.

https://youtu.be/PgoJwzC-0yc
https://www.youtube.com/watch?v=F9u-O9a3u6A
yukarıdaki klipte oynamıştır.
mekanı cennet olsun.
Kendisini bebekte trafikte gördüğüm sanatçıydı bizim arabanın yanindaki arabadaydi ben adama bön bön bakarken adam bana o yaşında gülümseyip el salladı.

Nur içinde yatsın. Gerçek bir sanatçı.
Rahmetle andigimiz usta oyuncu.
öldüğü söyleniyor inşallah münir özkul'a yapılanlar gibi adice bir şakadır.
(bkz: http://www.uludagsozluk.com/k/komedi-ciddi-bir-iştir)
köşe dönücü.
ölüm yıl dönümü olan usta oyuncu. bir kez daha rahmetler olsun.
rahmetli usta tiyatrocu. son dönemlerinde belirli belirsiz dizilerde, kliplerde yer alsa da, meddah geleneğinin öncülerindendir ülkemizde. seslendirme yönü de kuvvetli olan, çocukluğumuzun eğitici çizgilerinden bay yanlış ı seslendirmiştir. toprağı bol olsun.
ölümünün 1. yıldönümde saygı ve sevgiyle yad ettiğim tiyatro ve sinema emekçisi.
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
Yeteneğin Eli
ali sirmen / 21 Ekim 2012 - Cumhuriyet

Sevgili,

Hafta içinde yitirdiğimiz “Tiyatro Adam” Erol Günaydın Galatasaray’dan ağabeyimdir. Kendisiyle aynı yıllarda aynı çatı altında okumuşluğum var. Hatta yedinci sınıftayken, “Tıjın” Erol Abi’mizin sahneye koyacağı bir oyunda oynayacaktım, ama sonra oyun, bilemediğim bir nedenle kaldı.

Lakabı “Tıjın” olan Erol Günaydın bir efsaneydi. Okul yılları gibi, sonrasıyla ilgili öyküler kulaktan kulağa dolaşır dururdu, buraya yazmaya kalksam, değil sütun, sayfa yetmez. Üstelik bunların hangisi gerçektir, hangisi yakıştırma bilmek de artık mümkün değil. Bu gibi efsane adamlarla ilgili öykülerin önemli bir bölümü de yakıştırma olur.

Galatasaray’daki öğrencilik yıllarımda, okulda tiyatroya gönül ve emek vermiş, sahne tozunu ilk kez Tevfik Fikret’in 1909’da yaptırdığı ve artık kendi adını taşıyan Tevfik Fikret Salonu’nda solumuş çok kişi vardı.

Galatasaray hep öyle olmuştur. Diyebilirim ki, konservatuvarlardan sonra Türk tiyatrosuna en çok eleman yetiştiren kurumdur Tevfik Fikret’in ocağı.

***

Öğrencilik yıllarımda, tiyatroya gönül vermiş olanlardan aklımda kalanlar şunlardı:

Uzun yıllar aynı sınıfta okuduğum, sahneye koyduğu iki oyunda oynadığım, bütün yaşamı tiyatro olan, tutkusunu şimdilerde Berlin’de sürdüren, son olarak eşi Marietta ipekkaya ile librettosunu yazdıkları “Ali Baba ve Kırk Haramiler” operasının Berlin Opera Komik’te sahnelendiği Çetin ipekkaya, Ayberk Çölok, Mehmet Ulusoy, yalnız tiyatro değil, kültür tarihimizde önemli yeri olan Genç Oyuncular’ın kurucusu Atila Alpöge, Üstün Kırdar, Beyhan Türel, Ergun Köknar, dekorlarıyla Yücel Tanyeri, Erdoğan Soral, Yiğit Okur, Aydemir Akbaş, Alp Zeki Heper, AST’ın kurucusu Asaf Çiğiltepe...

Bizden birkaç sınıf küçük olan Şevket Altuğ sahneye daha yeni yeni adım atıyordu.

Dediğim gibi Galatasaray aynı zamanda adeta bir tiyatro okuluydu. Sen Mümtaz Soysal ile Coşkun Kırca’nın da o sahneye çıkmışlardan olduklarını bilir misin?

Gelenek devam edecektir. Ferhan Şensoy, Rasim Öztekin, Tarık Pabuççuoğlu gibiler, bir sonraki kuşak olarak seçkin yerlerini alacaklardır.

***

Benim kuşağımın tiyatrocuları içinde, bütün varlığıyla tiyatroya adanmış, ondan ayrı algılanması mümkün olmayan yaşamıyla, öyküleriyle, şakalarıyla, inanılmaz sempatik kişiliğiyle, Erol Günaydın’ın yeri bambaşkaydı. Kendisinden neredeyse harika çocuk olarak söz edilirdi.

O ise alçakgönüllü, çelebi kişiliğiyle bunları hiç farkında değilmiş gibi yaşardı. Ama sahneye çıktı mı, son derecede natürel oyunuyla devleşir, ulaşılmaz olurdu.

Gazeteciliğimin ilk yıllarında tattığım, matbaadan ayrılırken, yeni basılmış ilk akşam nüshalarını aldığımda, mürekkep kokusu hâlâ duyulan, kâğıdı henüz sıcak ilk gazetelerin keyfi gibi, Erol Günaydın’ı da çiçeği burnunda bir genç oyuncuyken sahnede görmek mazhariyetine ermiş olanlardanım.

Hiç unutmadığım an ise sahnede bir Lafonten şiiri okurken, ileri uzattığı kolunun birden çekilmişçesine Tıjın’ın sahnede adeta ayaklarının yerden kesildiği görüntüydü.

Kim hangi güç, onu hanidiyse ayaklarını yerden kesercesine çekmişti öyle?

Yıllarca sorunun yanıtını aradım, durdum.

Sonunda, 17 Ekim 2002 günü Teşvikiye Camii avlusunda yanıtı buldum:

55 yıl önce sahnede Erol Günaydın'ı kolundan çekmiş olan yeteneğin görünmez ilahi eliydi.

http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=373136
ölünce akla gelen tiyatroculardan sadece biri.
ölümüne çok üzüldüğüm oyuncu. seslendirdiği reklamı dinlemeye dayanamıyorum o gittikten sonra.
engin günaydın'ın babası olmayan, trabzon'lu büyük üstat.
avrupa yakasında başarı ile canlandırdığı burhan altıntop karakterini vefatı ile öksüz bırakmıştır.

seni özleyeceğiz büyük usta.

edit: burhan altıntop u canlandıran kişi engin günaydın'mış. ben de diyorum bu adam gençti daha nasıl oldu da gitti birdenbire. utandım şimdi bak. cahillik işte kusura bakmayın.
diğer rahmetli büyük üstadlar gibi son günlerini yokluk içinde geçirmiştir. rahmetli olması üzmüştür. *
-erol, günaydın! Hitabına maruz kalmış kuldur.
"Dünya hayatı bir rüyadır, insan ölünce bu rüyadan uyanır."
ölü tiyatrocudur.
allah rahmet eylesin.
mekanın cennet olsun büyük usta seni özleyeceğiz...
2006'dan 2012 15 ekimine dek, koskoca 6 yılda hakkında sadece 73 tane entry girilmişken, yurdum ikiyüzlülerinin, + peşinde koşanların sadece 7 saatte hakkında 96 entry girdikleri, bugün bu riyakar dünyadan göçüp gitmiş sanatçı kişi. ışıklar içinde yatsın ruhu şad olsun.*
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun. Bir ustayı daha kaybettik...
inna lillahi ve inna ileyhi raciun *
tanımıyorsun,şöyle karşılıklı oturup sohbet etmeyi bırak karşı kaldırımdan dahi görmemişsin. televizyonda görmediğin zamanlar eksikliğini hissetmemişsin. çünkü yaşamının bir parçası değil. her gün ekmek aldığın bakkal da değil,canın ciğerinde değil.

ama bir şey var ki hatırlattığı ve tüm yitip gidenlerin hatırlattıkları; zamanın geçtiğini ispat edercesine evet ölüm var diyor.

huzur içinde yatsın. ilk değil sonda olmayacak bir gün gelecek birimiz kalmayacağız. sanırım mesele de o ''bir gün''ün hep var olduğu ama geldiğinde üzerimizden atamadığımız şok dalgalarına sebep olması.
güncel Önemli Başlıklar