bugün

tarafsız konuşalım evet böyle bir gerçek var. anne olmak ile daha derin hisli olmak farklı şeylerdir kızlar.

erkek sevince daha derin duygulu olur, hele birde karşılıksız seviyorsa dünyanın en güzel en estetik sanat eserlerini ortaya koyar. kaç tane böyle kadın sayabilirsiniz.
duyguların cinsiyeti yoktur.
Toplumun dayatmaları yüzünden bastırılan güdüleridir.
Yoksa erkekler psikolojik olarak kadınlardan daha zayıf ve duygusaldır.
erkekler kadınlardan daha duygusal sözcüğünü kullanırken sınıflandıralım.

Duygu /His/ çeşitleri:


His (feeling); herhangi bir şeye karşı zihinde veya bedende oluşan ve yoğunluğu yüksek olmayan bir duygusal tepkinin farkına varma işidir (awareness).

Örneğin; bir ayağı topallayarak yürüyen bir kediye duyulan acıma hissi, farkına varılan böylesi bir duygusal tepkidir.

Duygu (emotion); farkına varılan bir hissin kuvvetlenerek, bilinçte ve bedende genel bir uyarılmışlık hali (arousal) oluşturmasıdır. Korku, üzüntü, aşk gibi...

Heyecan (excitement); duyguya oranla daha kısa süreli ama daha yoğun ve şiddetli bir uyarılmışlık halidir.

Yani; çabuk gelip geçen şiddetli duygudur. "Yüreğim ağzıma geldi!", "Kan beynime fırladı!" veya "Kendimi zor tuttum!" ifadelerindeki şiddetli duygusal haller heyecan kategorisine girerler.

Vücudun sadece bir organını veya bölgesini uyarmak gereksinimi ortaya çıktığı zaman, beyin o organa bir sinirsel sinyal (impulse) gönderir ve bu bir refleks hareketi yaratır.
Fakat beyin bedenin tümünü uyarma ihtiyacı hissettiği zaman, bu işi bir sürü sinyal göndererek, zahmetli bir şekilde yapmaz. Hangi duygu veya refleks uyandırılacaksa, o duyguyu gerçekleştirecek hormonları üreten salgı bezlerine bir sinyal gönderir ve hormonlar hemen üretilip kan dolaşımına akıtılırlar. ,
Böylece en geç 6 saniye içinde o hormonun istediği şekilde bir duyguya kapılırız.
Heyecanlanma gerektiği zaman ise hem hormonlar hem de sürekli sinyaller kullanılır.
Duygusal zekanın içeriği henüz tam olarak anlaşılamamıştır ve hatta tanımı bile henüz bilimsellik kazanmamıştır.

- Sevgi (çocuk, aile, dost, millet, insan, Tanrı sevgisi gibi...)

- Aşk ( cinselliğin ve platonik romantizmin doğurduğu sevgi)

- Şehvet (cinsel dürtüleri bastırma isteği)

- Utanma (masumiyet ya da şerefsizlikten doğan...)

- Acı (yürek acısı, buru- Hırs/ihtiras

- Gurur/Övünç

- Kuşku/Vesvese

- Alınma/Küsme

- Panik/Şok

- Hayranlık/Gıpta

- Mutlu olma

- Mutsuz olma

- Tatmin olma

- Kendini aşağı hissetme

- Kendini üstün hissetme

- Zevk alma

- Hüzün duyma

- Üzüntü

- Sevinç

- Öfke

- Cesaret

- Korku

- isyan

- Kıskançlık

- Suçluluk

- Pişmanlık

- Şefkat

- Arzu

- Minnet

- Ümit

- Ümitsizlik

- Hınçlanma

- Bıkkınlık

Beynimizde, Hipotalamus denen, nohut büyüklüğünde bir "duygu merkezi" bulunmaktadır. Bu merkez, bedenin psiko-fiziksel faaliyetlerini düzenleyen ve "Endokrin Sistemi" denen bir hormonlar sistemine bağlı olan salgı bezleri ile sıkı bir işbirliği içindedir.

Hipotalamus, bu salgı bezlerinin gerekli hormonları ürettikten sonra hedef organlara gönderilmelerinde önemli bir rol oynar.

Troit bezi, Hipofiz bezi, Epifiz bezi, Pankreas, testisler, yumurtalıklar ve diğer birkaç organdan çeşitli hormonlar salgılanır. işte bu hormonlar sayesinde ve vücuttaki bazı fizyolojik fonksiyonlar sonucu hislenir, duygulanır ya da heyecanlanırız..

Duygulanmamızı sağlayan bir başka neden de beynimizin ürettiği "nörotransmiter" denen kimyasallardır. Bunların bazıları eroin, kokain, esrar, ekstasi veya alkol ile eşdeğer etkiler oluştururlar. -

son söz:

nasıl düşünürseniz, öyle yaşarsınız.

olumlu düşünün, olumlu yaşayın..
hadi lan oradan!
Yanlış önermedir.
Çükleriyle düşünen varlıkların duygusal olmasını beklemek şey değil mi ya?