bugün

recep tayyip erdoğan ile yaşar büyükanıt'ın dolmabahçe'deki anlaşmaları sonrası amerika tarafından başlatılmış, maşa olarak ise fethullah gülen* ve akepe'nin* kullanıldığı tertiptir.
(...)
- iki tarafında halat taşıma yeri bulunan ahşap kapaklı sandık
- genelkurmay var bunun altında
- o... çocuğu
- genelkurmay başkanı gerçekten toplumu kutuplara ayırdı
- allahtan hâkimler çok iyi
- profesyonel olun
(...)
- olay tutanağı, olay yerinde tutulur
- olay tutanağı bilgisayarda yazılır mı?
- birşey olmaz
- olur mu?
- filmlerde yapıyorduk ya
(...)
- adam diyecek ki çatıya bilgisayar mı çıkardın
- elle yazalım o zaman
- çatının üzerinde elle yazalım
- mahkemede deyin, olay yerinde tutulan tutanak
- ama şöyle de düşünülür, orda not şeklinde almış, burada yazmış olabilir
- yani, olay yerinde aldığı notlardan sonra büroda, büroda tutanak tutulmuş olabilir
- olur biter yani
(...)
- soruşturma nasıl...
- soruşturma ergenekon olduğu zaman s... hâkimi savcıyı

http://www.youtube.com/watch?v=7sXI5ViIa_k
o kadar ergenekoncu hakim ve savcı varken neden hiç biri harekete geçmiyor.

Demek ki hiç bir anlamı yok bu görüntürlerin çünkü yayınlayan kanal zaten ergenekon tertibinin medya ayaklarından biri.

Hani stv fethullah gülenin medya ayağı ya ergenekoncuların da bu kanaldır.

güç savaşın da ergenekoncular kaybetmiştir.

bu saçma ses kayırları ile hiç bir şey kanıtlanmaz.

stv binlerce ses kaydı yayınladı ne alamı var bunların hiç.
http://www.youtube.com/watch?v=YQa9CQkmOnY
http://www.youtube.com/watch?v=0JS9snE22PE&feature=related
http://www.youtube.com/wa...FOXU8&feature=related
http://www.youtube.com/wa...et9is&feature=related
http://www.youtube.com/wa...m2LLc&feature=related
polise eğitim veren amerikalılar kim?
henüz bulunmamış bir malzeme için neden eğitim alıyorlar?
karlı bir alanda silahlara sarılan gazete neden ıslanmaz?

bu görüntüler zir vadisindeki aramalardan; bir binbaşı ve başçavuş arasındaki konuşma ilginç:
-bunlar buradan ne çıkacağını biliyor. (polisleri kastederek)

http://www.youtube.com/watch?v=UfydrYQnstg&feature=related
Bu iddianameye göre terörist sayılamayacak tek bir insan bile bulunamaz bu dünyada.

Görüldüğü üzere milyonlara hizmet veren telesekreter servisi dahi beni terörist yapacak etmenlerin arasında yerini almış, benim için araştırma konusu olmuştur. O, "Aradığınız kişiye ulaşılamıyor!" diyordu. Ben ise bütün iddiaları çürütmüş olmanın verdiği bahtiyarlıkla "ARADIĞINIZ ÖRGÜTE ULAŞILAMIYOR!" diyorum.

Bu iddianameye vurduğum ışıklı neşter huzurunuzdadır. Millet hayatı ve namusunun yegane kefili Türk subayına kurulan pusunun bakiyesi karşınızdadır. Tarihin şahit olduğu en büyük adaletsizlik mucizesi ortadadır.

Algıladığım dehşeti şu anda nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum...

Hukuk adına hiçlik! Yalan adına çokluk!

Belgeli sahtekarlıklar serisinden bir demet sunuyorum :

-Benim için sahte ikamet üretti yaratıcı zulüm belgeli.
-Sabıkalı gizli tanık istanbul'da örgüt toplantısı yaptığımı iddia etti. O tarihte Ankara'da olduğum ortaya çıktı , belgeli...
-Özel örgütsel hat kullandığım söylendi hiç görüşmem olmadığı belgeli...
-iddianameye 30 Ağustos törenlerinde suikast yapacağım yazıldı. iddia makamı tek bir soru soramadı. Törenlerde görev bile almadığım belgeli...
-Telefonuma SEHVEN Hizbut Tahrir sempatizanlarının numaraları yüklendi, belgeli...

Zavallı hukuk! Nelere alet oldun ? Ateşler ve amanlar içinde çırpınıyorsun. Ruhu göklerde olan şanlı tarihimiz seni elemle seyrediyor. Etrafımızdaki üç denizin nihayetsiz suları dahi sana atılan bu lekeyi temizleyemez. insanlığın sana ulaşmak için geçirdiği badireler adına soruyorum:

Bunları nasıl yazdınız? Bunları kimin karanlığından çaldınız?

Benim masumiyetimi kimleri caydırmanın bir aracı olarak kullanıyorsunuz?

Bu soruların cevabı havada asılı. Asılı kalmakta ve bu salonda MUTLAK SESSiZLiK hüküm sürmektedir. Herkesin hakikatin dile getirilmesi karşısında mutlak bir suskunluk, şaşkınlık ve erdem içine düştüğü her anda mutlak sessizlik ruhları çevreler.

Kişinin söylediği, diler getirdiği şüphe edilemez. Hakikatler karşısında hiç kimsenin bir an için aklından, yüreğinden "Doğruyu söylemiyor" diye geçiremediği anlarda hakikat insanların içinde parıldar ve mutlak sessizliğin çığlığı duyulur.
Ben burada hakikati saf hakikati dile getirdiğimde beni dinleyen herkes karşımda hakikat adına susar. Hakikati izler, hakikatı dinler, hakikati duyar , hakikati hisseder. Tüm benliğini hakikatin benliğini sarar. işte o anda hakikat sessizleşerek buradaki bütün ruhlar adına yalana, hukuksuzluğa, adaletsizliğe kendisini yutmak isteyen, kendisini kirletmek isteyen dünyaya meydan okur... Şimdi olduğu gibi.

Demokritos der ki: "Adaletsizlik eden adeletsizliğe uğrayandan mutsuzdur." Size, Türk Milleti adına karar veren yüce heyete sesleniyorum:

"Zulüm altındasınız! Kendinizi tahliye edin. Adaleti gökten yere indirin. Hukuki kararlar verin. Ve kendinizi bu çamur deryasından tahliye edin." Biliniz ki yaşayacağınız zulüm sizleri er ya da geç adaleti tesis etmeye mecbur kılacak olan mantığın ve gerçeklerin köklerinden beslenir.

Benim için uykular rahat, özgürlük bakidir. Bedenime gardiyan bulunur. Ama özgürlüğüme dokunulamaz. Benim özgürlüğümün tapusu adalet için çırpınan duyarlı vicdanların ve gerçeklerin güvencesi altındadır.

Özgürlüğüm ebediyen ihanete ikna edilemeyecek Türk gençliğinin arasından beni izlemektedir. Onu alnımdaki namus ve istiklal işaretleri ile selamlıyorum.

Milletimiz bilsin:

"Üzerimdeki pençe adalete uğruna peşinen ölüm tercihi yaptığım devletime ait değildir. Benim şahsımda Türk milleti mahkumiyete sevk edilmektedir. Çünkü Türk milletine mazisi şimdisi istikbali ile temsil eden müşterek gerçekten milli bir sembol varsa o Türk askeridir. Topraklarımızla milletimizin mayasını gösteren değerlerle derin alakası onu bütün sembollerden üstün kılar.

işte bana cellat olan suçlarım değil bu gerçeği reddeden anlayıştır.Bilinmelidir ki Avrupa'dan Amerika'dan ve içimizden TSK'ne tuzak kurarak milletimizi kötü bir kadere mahkum etmek isteyenlerin Silivri'den bir adım öteye geçmeleri mümkün değildir ! Karşınızdaki güç Timur'un ordusu değildir . TSK ve Türk milleti için Silivri Mürted yani dönek yeri olmayacaktır.

Bizler Türk subayları olarak bize emanet edilen devrimleri ve bagımsızlıgı Silivri'de kaybetmeyeceğimizi tüm dünyaya göstereceğiz !

Burada Silivri Ateş Hattının şeref kürsüsünden büyük milletimi ,degerli komutanlarımı ve silah arkadaşlarımı Mustafa Kemal'in en yüce, en yenilmez duygularıyla selamlıyorum.

Mehmet Ali ÇELEBi
Kr.Plt.Tğm.
güya bu tertibe kanıt olan videolar var. ben de izlemiştim daha önce. o videoların birinde (gazetelere sarılı silahların kazısının yapıldığı bölgede çekilen) binbaşı yalnızca ve yalnızca konuşuyor... "yayın tarihi son dönemlere ait gazeteler"den bahsediyor. ben askerlik yapmış birisiyim. konuşan adam da binbaşı. subay olan biri sürekli taktiksel düşünür. öyle düşünmek zorundadır. anlık stratejiler üretir sürekli. peki o subay neden gidip gazetelerin üzerindeki yayın tarihlerini çekmiyor? çünkü kamerayı çalıştırmadan önce yanındaki uzman çavuşa konuşacakları mevzuyu anlattı ve sözde komployu hazırlayan polislerin ve bu milletin de kendisi gibi gerzek olduğunu düşündüğü için sadece boş boş konuşmakla yetiniyor.. "bunlar sıfır silahlar" diyor adam ya. sıfır dediği silahlar, ilker başbuğun "boru" dediği, kullanılmış olması imkansız olan tek atımlık lav silahları... yani böylelikle binbaşı, anlık stratejiler üretebilen bir gerizekalı olduğunu da kanıtlıyor.

güya ergenekon tertibine kanıt olan diğer bir videoda polisler "amerikalılardan eğitimini aldık" diyor. bunu da anti-propaganda olarak kullanıyor bazı aptallar. çünkü elle tutulacak başka koz yok ellerinde. bakın güzel kardeşlerim, amerika bizim müttefikimiz bir ülke. araştırırsanız eğer, askeri ve güvenlik kurumlarımız bazen amerikalılardan ders alır, bazen de ders verirler uzmanlık alanlarıyla ilgili. mesela terör örgütleriyle ilgili uzmanlığı vardır türkiye'deki güvenlik birimlerinin ve ders verebilirler. bütün müttefikleriyle olan ilişkileri de böyledir türkiye'nin. bütün dünyada da bu işler böyledir. ben askerliğimi yaparken nato'nun güneydoğu avrupa barış gücü birlikleriyle bağlantılı yunanistanlı, italyalı v.s. komutanlar gelir bizi denetlerdi ya. ben size daha ne diyeyim... peki hain mi oldu tsk şimdi? tabi ki hayır. sadece, görevinin ülkeyi yönlendirmek olduğunu zanneden ve yıllarca türk insanına kan kusturmuş çürük elması çok fazla. ve de temizleniyor...
(bkz: gözleri var görmezler kulakları var duymazlar)
şimdi de fener rum patrikhanesine yapılan saldırıyla birleştirilmiş...

bu tertibin ancak devrimle sonuçlanacağı belli oldu...
(bkz: ergenekonu hayal ürünü sanan zihniyet)
(bkz: bir götün isyanı)
bugün sokakta kavga çıktı;

(bkz: ergenekonun işi)
ümraniye'deki el bombaları için olay yeri tutanağı yazılacaktır. ama olay yerinde değil karakolda!

--spoiler--
- adam diyecek ki çatıya bilgisayar mı çıkardın
- elle yazalım o zaman
- çatının üzerinde elle yazalım
- mahkemede deyin, olay yerinde tutulan tutanak
- ama şöyle de düşünülür, orda not şeklinde almış, burada yazmış olabilir
- yani, olay yerinde aldığı notlardan sonra büroda, büroda tutanak tutulmuş olabilir
- olur biter yani
(...)
- soruşturma nasıl...
- soruşturma ergenekon olduğu zaman sikerim hâkimi savcıyı (gülüyor)
--spoiler--

işte böyle bir tertiptir.
bugün yine yine yine nasıl büyük bir yalan olduğu ispatlandı...

gözü kararmış vicdansız yavşaklar okumadan direk eksiyi bassın ve sol frame'den başka başlığa siktir olup gitsin.

"Cumhuriyet'e (gazete) bomba atacaktık. Sivil polisler bana el bombası verdi; ama sonra molotof atılmasına karar verdik. Attıktan sonra yakalanmam gerekiyordu. 5 saat sonra polis geldi, aldı."

Bu cümleler, Cumhuriyet gazetesine molotof atılmasıyla ilgili görülen davada, saldırıyı gerçekleştiren Bedirhan Şinal tarafından söyleniyor. Kısaca, BOMBAYI BANA POLiS VERDi diyor. Ve ekliyor: "Emniyet içinde öyle bir örgüt var ki, yarattıkları Ergenekon'dan 50 katı güçte"...

Bilmeyenler için ekleme: Cumhuriyet Gazetesi'ne molotof atılma davası, Ergenekon'la birleştirildi. Bir nevi Cumhuriyet gazetesi yazarı rahmetli ilhan Selçuk, kendi gazetesine bomba atmaktan yargılandı (!). Ufacık da olsa bilgisi ve vicdanı olanlar için tertip, aptal şakşakçılar için derin devlet yansıması sanılan bu davaya ilhan Selçuk "Bu davanın asıl hedefi ordudur" demişti...

Neyse devam edelim Bedirhan Şinal'ın, hiçbir yalaka gazetede göremeyeceğiniz ifadelerine...

"Ne savcılıkta, ne Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde ne de cezaevinde alınan ifadelerin hiçbiri benim ifadelerim değildir. Beni kullanmaya çalıştılar. Ben burada bulunan kişilere (Ergenekon sanıklarına) komplo kurulması için hazırlandım. Bu dosyanın yaratılması için yaşımı büyüttüler. Aslında 1992 doğumluyum ama 1988 doğumlu olarak görünüyorum."

.
.
.

"15-20 gün sonra irtibatlı olduğum polislerle çok yoğun görüşmeler yaşadık. Yapılacakları bana anlattılar. Büyük tehditler altında bu insanların (Ergenekon sanıklarının) yaıklması için kurban edildim. ilk önce Bayrampaşa'da bir bombalama olayı üstlendirttiler. Bu başarısız oldu. Olay yerini gösteremediğim için Cumhuriyet Savcısı 'Bu işi sen yapmış olamazsın' dedi ve serbest bıraktı."

.
.
.

"Ergenekon olayı ortaya çıkınca birden biri ortaya Cumhuriyet Gazetesi'ni attı. Cumhuriyet gazetesi'ne bomba atılmasını örnek alıp biz de bomba atacaktık. Başta kabul ettim ama patlayınca neler yaşanacağı konusunda tereffütler yaşadım. Sivil polisler bana el bombası verdi; ama sonra molotof atılmasına karar verdik. Molotofu attıktan sonra benim yakalanmam gerekiyordu. Attıktan sonra gittim evimde yattım. 5 saat sonra polisler geldi, sanki arkadaşlarımla takılmaya gidiyormuşum gibi beni evden teslim aldılar."

.
.
.

"Bana da 2 bin lira, 3 bin lira para veriyorlardı. Bu paralar anneannem adına yatıyordu. tamamını da polisler yatırdı. 4 yılda toplam 15-16 bin lira para yatırmışlardır. Hesaplarım incelensin. Bu olay olduktan sonra anneanneme de 150 bin lira yatırdılar. Anlaşmamız o yöndeydi."

.
.
.

Devam ediyorum...

"Çete değil, örgüt olması için dosyaya adam gerekliydi. ifadem alınırken senaryoyu yazdılar. Orda işin içine Emre Boğaç girdi. Sonra da hiç ismini duymadığım, kendisini görmediğim Boğaç Kaan Murathan'ın fotoğraflarını gösterdiler. 'Tutuklandıktan sonra da gazeteye Sedat Peker parmağı var diye bir haber yaptıracağız. Haberi gördükten sonra savcılığa dilekçe yaz' dediler. Posta Gazetesi'nde haberi görünce dilekçe yazdım. 3-4 gün sonra Cumhuriyet Savcısı Kadir Altınışık beni çağırdı. Herkesi odadan çıkardı. O da yapması gerekeni yaptı ve sonra sanıklar dosyaya daha ayrıntılı bir biçimde girdi. işin içine Güseyin Görüm ve Veli Küçük de katıldı"

.
.
.

(Ergenekonla birleştirilmeden önce istanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın gizli oturumunda)

"Dilekçe vermemi ve gizli oturum istememi söylediler. Gizli oturumda saldırıyı yapmamdaki amacı sordular. Ben de bu davanın amacının siyasi olduğunu söyledim. Çünkü Ergenekon'la bağlanması gerekiyordu. ilk başta Cumhuriyet Gazetesi'nin seçilme nedeni de Ergenekon'dur. Ben de onların amaçlarına hizmet ettiğim için suçluyum."

.
.
.

"Ben hayatımda ne tanırım Veli Küçük'ü. Ama adam bana geliyor Veli Küçük hakkında şöyle demen lazım diyor. Bunlar istanbul Emniyet Müdürlüğü içinde örgütlenmiş çetenin ürünüdür. Bu insanların burada olmasının sebebi de budur. Buna dur demezseniz, bu yapılanlar nice insana da yapılabilir. Emniyet içinde öyle bir örgüt var ki, yarattıkları Ergenekon'un 50 misli güçte. Burada yargılanması gerekenler bu komployu tezgahlayanlardır"

.
.
.

Oturum Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Şinal'ın Emniyet'te verdiği ifadesini okumaya başladı. Şinal, Özese'nin sözünü keserek bir açıklama yapmak istediğini belirtince duruşma salonunda hararetli bir tartışma yaşandı. Tartışma sırasında Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu ve Özese'nin fazla sinirlenmesi dikkat çekti. Tartışma şöyle gelişti:

Şinal:
Aydınlık Dergisi'nde Beşiktaş Terör Örgütü diye bir şey gördüm. Bu çok doğru bir tespit. Emniyet içinde 4-5 kişi 'Hadi örgüt kuralım' demiyor; savcılar da dahil çok büyük bir yapılanma var. Çok büyük bir örgüt.

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:
Biraz frene basın. Beşiktaş Terör Örgütü falan... Laflara dikkat edin.

Şinal:
Zorunuza gitmesin.

Doğu Perinçek:
Korkutmayın. Biz bu Beşiktaş Terör Örgütü haberine açılan davadan beraat ettik.

Oturum Başkanı Hasan Hüseyin Özese:
Mahkemeyi töhmet altında bırakmayın.

Haşıloğlu:
20 yaşında olan bir çocuğun bunları ifade etmesi normal değil. Dinle beni. Öyle hareket etme.

Özese:
Teknik elemana kızarak; "Mikrofonu açma. Niye açtınız mikrofonu?" (Şinal'a) Mahkemede 1 buçuk ay önce polisleri savunuyordun. Ne oldu sonra? ifadelerin neden bu kadar çelişti?

Şinal:
Benim polislerle bir irtibatım var ki ben onları savunuyorum. Ama bu fay hattı kırılmıştır. Kabul ediyorum. Çünkü ben onların adamıyım. Bugün özgürüm. Bugün koltuğa Köksal Şengün oturmuyor. Beraat verenler hakim de siz hakim değil misiniz? Emniyet beni kullandı. Ben (Duruşma salonundaki sanıkları göstererek) 'Bu adamlar Emniyet'in memurlarını yakmak istiyorlar' dedim. Evet. Çünkü ben onların adamıydım. Ben, 16 yaşında bir çocuktum. Anam yok, babam yok. Ne yapabilirdim?

Özese:
Bunlar sizin kişiliğinizi etkileyebilir ama biz maddi gerçeği istiyoruz.

Şinal:
Gerçekleri söylüyorum, Haşıloğlu alınıyor.

Özese:
Emniyet ifadelerinizi okumaya devam ediyorum.

Şinal:
Okuyun efendim. Ben çok rahatım, siz de rahat olun
gökçe fırat'ın da son yazısında değindiği tertiptir. abd'nin türkiye cumhuriyetine dayattığı ılımlı islam, özerk kürdistan gibi konularda son 15 yılda olanlardan bir demet sunan yazıyı her vatandaşımızın okuması gerekir. graham fuller'ın 98'de yazdığı ama ülkemizde yeni yayımlanan kitabında geçenlerle desteklenen yazıyı okumak için;

http://www.turksolu.org/337/basyazi337.htm
örgüt şeması için;

görsel
(bkz: turgut özal/#17380630)
var olan tertiptir - akp ve gülen yalanlarının toplamıdır - akp ve gülen hareketinin rant paylaşımında aydınlarımız hapishanelere atıldı!
güncel Önemli Başlıklar