bugün

En tehlikeli olanlar, entelken aynı zamanda dantel olmaya yeltenenlerdir.

Bunlardan maalesef medyada da çok var. Onlar en tehlikeli ve tahammülü en zor sınıftırlar

Türk entelektüellerinin en büyük sorunu mevcut durumlarından hiç memnun olmamalarıdır.

Kendilerini sevmedikleri için sosyo-ekonomik açısından normal olarak oy vermeleri gereken partilerden hep başka partilere oy verirler.

Hali vakti yerinde, iyi eğitim görmüş birçok insanın Marksist olmaları işte bundandır.

Eğer özellikle dışarıda okumuşsa yani kapitalizmin merkezi ülkelerde biraz yaşamışlarsa Marksist olmak da kesmeyebilir bunları.

O zaman goşist filan olmaları gerekir, silahlı mücadeleye inanan komünist olmaları daha doğrudur.

Türkiye'ye ve dünyaya bakın; sıkı gerillalar ve anarşistler hep normal durumlarda ‘ana kuzusu’ diye adlandırılabilecek insanlardan çıkar.

Bu profile hayli uyduğum için şu aşamada biyografimi yazdığımı düşünebilirsiniz. Bir noktaya kadar bu doğru. Ancak benim silahlı mücadele girişimim, gerilla dönemim maalesef kısa sürmek zorunda kaldı. Çünkü şaşı olduğum için sürekli olarak yanlış insanları kaçırma ve vurma eğilimi sergiledim. Bu da örgütün başını belaya soktu ve canını sıktı.

Ben de eylemi bırakıp teorisyen olmak zorunda kaldım.

Entelektüellerimizin bu kendinden hoşnut olmama dışında bir de kendilerine acıyan mazoşistik bir yönleri vardır. Bu yüzden kendilerini sıklıkla rezil ederler. Ya hiç beklenmedik ya da ihtiyaç duyulmayan anda lüzumsuz bir konuda tavır alırlar. Üstelik bunu da topluma anlatmaya, kabul ettirmeye çalışırlar ya da kendi mizaçlarına tamamen ters düşen bir partiye filan oy vermeye kalkarlar.

Bugün Türkiye'nin dört bir yanında yaşını başını almış insanlar oy verip evlerine gittikten sonra 'ah ben ne yaptım da oyumu öyle verdim' diye acı çekecek.

Bu acı çekmek ve dövünme durumu da entelektüel olmanın önşartı gibi bir şeydir.

Bunlar benim ilgilendiğim nüfusun entel bölümü.

Bir de dantel bölümü var. Bunlar kendilerine sosyete filan diyorlar. Hiperaktif olanlar ise jet sosyete oluyor.

Ne yazık ki; toplumsal hayatla ilgili olarak bunların bile fikirleri var ve zaman zaman bunları deklare ediyorlar.

inanmayacaksınız ama bunlar da parti filan tutuyorlar. Üstelik entellerin aksine bunlar tuttukları partiye de gerçekten inanabiliyorlar. Sadece hangi partiyi tuttukları çok sık, bazen gecede birkaç kez, eğer gece uzunsa binlerce kez değişebiliyor. Bunların geceleri de hep uzundur zaten. O nedenle sabit fikirleri hiç olamıyor.

Bu nasıl olabiliyor derseniz; entellerin aksine dantel grubunun beyinleri tamamen boş gibidir. Kafataslarının içine girip bir bağırsanız, sesiniz uzun süre yankılanabilir. O kadar boştur yani.

Dün gazetelerde bir haber vardı. Fransa'da bacağında ağrılar nedeniyle doktora giden bir memurun beyninin hem küçük hem de içinin boş olduğu ortaya çıkmış. Bizim sosyetiklerin durumu da böyledir işte...

Varlıklarını nasıl sürdürüyorlar derseniz; Fransa'daki olaydaki adamın beyninin o durumuyla bile 75 düzeyinde IQ'su varmış. Bizimkiler de gündelik yaşamlarını sürdürmeye yetecek kadar zekâya sahipler yani saat kaçta hangi votka içilir, kıyafet seçilirken renk ahengi nasıl sağlanır ve ucuz kokain nereden temin edilir; bunları iyi tayin edebiliyorlar.

Ama bazıları o noktada da duramıyor. Partiler hakkında fikir de beyan ediyorlar. Rezalet de orada başlıyor işte.

Bu anlattığım grup arasında en tehlikeli olanlar, entelken aynı zamanda dantel olmaya yeltenenlerdir.

Bunlardan maalesef medyada da çok var. Onlar en tehlikeli ve tahammülü en zor sınıftırlar.

Bu gruplar dışında kalan halk normaldir. Katiller, sapıklar, geleneğe göre adam öldürenler, berdelciler, çocuklara cinsel tacizde bulunanlar onlar arasından çıkar. Yazının sonunda fark ettim ki; Türkiye'de durum hayli vahim.

serdar turgut