bugün

eşcinsel osmanlı şairi, oğlanları betimlesi enterasan ötesidir.

bir örnek:

"zengibar (zenci) erkekleri: ey gecenin rengi gibi benli, güzelliği gizli olan zencinin genci!.. yanakları sade de olsa, yüzü tebessüm de etse, aşığın gözü kör olmadıkça öpülmeye layık görülmezler. isimlerine "mercan" diyelim, ama onunla birlikte olmayı kim kabullenecek? sadakatleri meşhur, kahraman, sevimli ve vakurdurlar; isimleri görünüşte değişiktir ama içleri baştan başa cevherdir. fakat anlayış gözü kör mü acaba? parlak gündüz ile gece bir mi? bırak, onları hatırlamasak daha iyi olacak. geriye kalanları bir tütsü kabına koysak, hepsi amber olur.

halep ve urfa erkekleri: rüzgarın can verdiği, mutedil bir havası var halep'in. hoş yürüyüşlü dilberleri temiz, yanaklarının aynası saf. ama çocuklarının yüzlerinde bile yara çıkar, erkeklerinin hepsi yaralı.

anadolu erkekleri: bunlar adetlerine bağlıdır, yaratılışları sırasında aldıkları özelliklerini daima korurlar. yani ne cilve, ne edalı yürüyüş, ne de kötü söz bilirler. hepsinin budala yaratılışlı olmasının aslında yüz sebebi var ama çoğu cennetlik. ham vücutları da pişmemiş, endamları kaba. yüzü ay gibi bile olsa, cansız bir şekli ne yapayım? cisminin kabalığı, resmini bile uygunsuz kılıyor.

istanbul erkekleri: dünya sanki bir kitap, istanbul da onun fihristi. bazen insan harmanı yapıldı burada, bu yüzden her cinsin tohumu var. bütün dilberlerin bukalemun gibi renk değiştirmesinin sebebi de işte bu. uykulu tavırlı, edalı, güler yüzlü, tatlı seslidirler. kadın gibi, bilmem ne gibi kırıtarak yürürler. nazik boyu ince bir fidanı, yanağı ve yüzü sonbahar yaprağını andırır.

güzelleri birbirine benzemez, üstelik renkleri de değişiktir ama hepsi naz ve niyaz ehli, aydınlık çehrelidir. naz ve sitemde üstat, cevir ve cefa etmeye alışıktırlar. ona karun kadar mal harcasan, ne kadar sihirler, füsunlar yapsan, ciğerini önüne koysan, bin bir vade ile kucağa gelir ama yine de göğsünü kırar geçirir. kimi hafız, kimi molla, kimi şair, kimi de seçkinin de seçkini.

rum erkekleri: sanki aleme bir güzellik zerresi düştü, rum milletine ise güzelliğin kubbesi verildi. kadını da oğlanı da güzel, her biri birer afet. yosma yürüyüşlü, şuh edalıdır hepsi. ermenilerin yumuşaklığına, yahudilerin miskinliğine onlarda rastlanmaz. galata meyhanelerindeki çocuklar, en iyi insanı bile yolundan çıkartır.

ermeni erkekleri: yüzlerinin ifadesi hummalıdır ama güzellikleri rum gibi olmaz. nazik huylu serkis. vücudu nazik, boyu ince uzun, bacak kılları az ama şehveti kışkırtmıyor. bedeni vahşi görünüyor. kılları samur gibi. karakış için iyi bir güzel; onu kışın kullanmak için sakla. göğsü bir kıl tarlası, her kılı bir eşek lalesi.

yahudi erkekleri: çehreleri ak olur, kırmızı yüzlüleri, esmerleri azdır. güzellikte ufukların en şuhu bile olsa, başı kel olanı neyleyeyim? işte yahudi'nin başı kel, yüzü sarı. bu, onun soyundan geliyor. bedeni ve yüzü beyaz. katı gönüllü, her millete düşman olmuşlar.

çingene erkekleri: dilberleri hoşça, yüzleri esmerdir. musiki onlara allah vergisidir. hareketleri anlamlı ve ölçülüdür. sesleri nazik ve gevrek, sözleri şerbetten lezzetlidir. onlarla gizlice "alışveriş" yapmak mümkündür. birçok bahaneyle kapıya gelirler."
ibne olduğu için enderun'dan atılmış kişi. hani sakın ha lakabına kanıp sarayda kalmış zannetmeyin.
osmanlı torunlarına sormak istediğim zattır. acaba bu arkadaş da sizin atanız mı?

18/19. yüzyıl divan şairlerinden Enderunlu Fazıl Bey (ö.1810) oğlan sevgililerinden övgüyle bahseden açık sözlü biriydi. “Şairiz, şeyn verir şanımıza/Giremez fahişe divanımıza'” (Fahişeler kitabımıza giremez, şairiz, bu şanımıza leke sürer) şeklindeki ünlü beytin de müellifi olan şairimiz, Defter-i Aşk adlı eserinde dört erkek sevgilisini (ilki adını vermediği bir delikanlı, ikincisi Süleyman Bey, üçüncüsü hanende Şehlevendim Abdullah Ağa, dördüncüsü ismail adlı bir köçek); bir sevgilisinin merakını gidermek için yazdığı Hubanname adlı eserinde çeşitli memleketlerin erkeklerini; sevgilisinin “kadınlarla birlikte olurum” tehdidi üzerine yazdığı Zenanname adlı eserinde o memleketlerin kadınlarını; Çenginame adlı eserinde döneminin erkek raksçılarını (köçekleri) anlatmıştı. Divan adlı eserinde ise devrin büyüklerine düzdüğü övgüler ve oğlanlar için yazılmış gazeller yer alıyordu.