bugün

satıcılığın, hipnatörlüğün önde gideni eylem. tasvip etmiyoruz. rock'n roll sucks.
en yakın arkadaşın eşiyle sevişmekten çok daha iyi bir durumdur.
adı üstünde eski sevgilidir. kimseyi ilgilendirmez.
(bkz: eski sevgilinin en yakın arkadaşıyla sevişmek)
(bkz: sevişmek) * * *
eski sevgilinin en yakın arkadaşının yeni sevgilisiyle sevişmek kadar abartılacak bir durum değildir.
arkadasın eski sevgiliye bakısıyla ve onu dikkate alısıyla orantılı olarak şerefsizlik derecesi belirlenecek olaydır.
(bkz: abazalığın bu kadarı)
eski sevgilinin eski kaşara dönmeye başladığı anın habercisidir.
eski sevgiliden eski sevgiliye fark var. eğlenilecek eski sevgiliyse ben yaparım ama evlenilecek eski sevgiliyse ayıp denen bir şey var hayvanlığa gerek yok demek lazım.
(bkz: gossip girl)
(bkz: tadından yenmez)
(bkz: girift ilişkiler)
en yakın arkadaşınızın, yeni sevgili adayınızla çok daha önce sevişmiş olması durumudur. "lan bu benim ileride en yakın arkadaşımın sevgilisi olabilir" şeklinde düşünüp baştan sevgili olmamaları gerekirdi. bu durumda satıcının, hipnatörün önde gideni en yakın arkadaşınızdır.

nobetci baykus hukuk bürosu
her türlü katil, hırlı hırsız satıcı hipnatör
saçma argümanlarla savunulur.
selam.

Ayna bile sirayet ediyor yatağında yalnız ölüşlerine. Ellerimde koca bir çelik yığını. söyle, kimin terk edişlerine dövüldü bu çelik.
Ben kimseyi kıramam sevgilim... nasıl olur da öldüreyim "aşk" diye sayıklayan ruhu çekilmiş bir bedeni?..

bu anımı sizlere bu liriklerimle tasvir etmek istedim.
merhaba,
ben pembe tolga...

güne gayet neşeli başlamıştım o sabah. rutin birlikteliklerime nazaran, o sabahın gecesinde sentetiklerden ve uyuşturucudan uzak doğal kaslarla bezenmiş, yakılan hissiyatsiz kalorilerin emektar götlerinin arasında merhaba demiştim pembe bir sabaha.
geceyi hatırlıyor olmak inanılmaz bir histi... üstelik o geceyi paylaştığım aşk tüccarı erkek arkadaşlarım da cennetten koparılmış bir melek edasıyla yatıyorlardı yorgun kollarımda. dedim ya çok neşeliydim bu sabah;
ikisini de uyandırmamaya özen göstererek ağır hareketlerle çıktım yataktan. pembe panter figürlü terliğimi yatağın altından çekip ısırılası ayaklarıma geçirerek mutfağa doğru yöneldim. bu kutsal götlü erkek arkadaşlarıma güzel bi' sürpriz yapıp kahvaltıyı yataklarına getirecektim.

kısa bir süre sonra tarifine binlerce lira ödediğim "aşk maması" adlı eşsiz kahvaltımı o'nlara sunmak için yatak odasına girdiğimde gördüğüm tablo beni hayalarımdan vurulmuşa çevirmişti. az önce mışıl mışıl uyuyan melek yavruları, sırtlarına oval lego kulesi yapıp; devirmemeye özen göstererek seviştiğim, üst dudaklarına isot banıp burnumdan içine çektiğim erkek arkadaşlarım hunharca birbirleriyle sevişiyordu. hiç ses çıkarmadan dakikalarca o'nları izledim. mutluluktan kahkaha atmamak için kollarımı ısırıyordum.
ben o'nlara sürpriz yapacakken, o'nlar bana güzel bir sürpriz vermişti. (bunu hep yapıyorlar).
hiç o'nları rahatsız etmeden ilk pozisyon değiştirişlerinde bir anda arkalarında kaptan tsubasa gibi belirecek ve pembe rüyayı içlerine yollayacaktım. ki;

bir anda cebimden yükselen el bimbo melodisiyle tüm bu planım suya düşmüştü. birbirleriyle çarpışan aşk savaşçılarım bir anda durmuş ve bana bakıyorlardı. telefonum çalıyordu...
buruk bir sesle açtım;

- efem?
+ ...hüğöhh... tolga yaa.

bu bahar'dı. bahar benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi. ne yazık ki hemcinsim olmayışı minik pembe tolga (mpt) ile tanışmasına sonsuza dek olanak sağlamayacaktı. ama uyuşturucuyu fazla kaçırdığım bazı gecelerde kankim bahar'ı kirli sakallı, kalçalarının sağ ve sol lobları erkeksi bir mozaikle bezenmiş, olgun göğüsleri bu köhne dünyada asla var olmamış, hayaları yer çekimine meydan okurmuşçasına dik duran bir erkek olarak hayal edip mastürbasyona tutuşuyordum.
bahar ağlıyordu telefonda. çok acil buluşmamız gerektiğini, yoksa intihar edeceğini söyledi.
bugün jeep'imi garajdan çıkarmayı düşünürken bu beklenmedik telefon görüşmesinden sonra tercihimi yine spor arabamdan yana kullanıp yola çıktım. bu arada yatakta yapayalnız bıraktığım erkeklerime de 3.000'er tl bahşiş bırakmayı da ihmal etmedim.

bahar'ın tarif ettiği gayet elit mekana nihayet varmıştım. merdivenlerden yukarıya doğru ellerim cebimde çıkarken her nereden fırlayıp geldiyse boynuma sarıldı bahar. hala ağlıyordu... o yemyeşil gözlerinden akan pırlanta taneciği damlalar kalbimin pembe kapakçıklarına sirayet ediyordu. kıyamazdım ben o'na...
göz yazşalarıyla karışan sümüklerini fark ettiğim anda da sol arka cebimde muhafaza ettiğim dolar destesinin içinden bir tutam 100 dolar çıkarıp sümüklerini silmesi için uzattım o'na. ve ardından konuya girdim;

- nen var hayatım?
+ tolga yine yaptı yaaa. (haykırarak ağlamaya başlamıştı).
- kim?
+ kim olacak cemir ya.

cemir, bahar'ın takıntılı erkek arkadaşıydı. varoşların çocuğuydu cemir. hiçbir zaman pembe ve elit yaşam koşullarımıza uygun olabileceğini düşünmemiştim o'nun. bahar da benden iyi olmasın çok varlıklı bir ailenin gayet nakit çocuğuydu.
cemir'le birlikte olması kimse tarafından uygun görünmüyordu. ama şapşal bahar kendi bildiğini okuyordu işte.
üstelik varoşların gariban çocuğu cemir, bahar'ın iliklerine kadar parasını sömürüyordu.
bahar'ın artık 5 kuruş parası kalmamıştı. neyi varsa bu pislik garibana yatırıyordu. artık tükenmişti ve ağlıyordu.

artık bahar'ın da parasız olduğunu öğrenince soğumuştum bir anda. eski günlerin hatırına yüzüne 2.000 tl çarpıp ayrıldım mekandan.
belki yeni parasız bahar umrumda olmayabilirdi ama; eski bahar'ım için bunun intikamı almalıydım.

bir takım bürokratik telefon görüşmelerimin ardından çok zorlanmadan cemir'in telefonuna ulaşmış, ve o'nunla evimde buluşmak için sözleşmiştim. tam sözleştiğimiz saatte kapımı çaldı. kapının arkasına saklanmış içeriye girmesini bekliyordum. adımını attığım anda elimdeki pembe sineklikle kafasına vurmak suretiyle o'nu darp etmeye kalkıştım. ama cemir sporcuydu... tam beni alaşağı edecekken sağ arka cebimden çıkardığım 10.000 tl'yi ayaklarının ucuna fırlattım.
şaşırmıştı...

bi' 3.000 tl de yatağımın üzerine fırlattığımda artık niyetimi anlamıştı. arsız bakışlar ve pis bir gariban gülümseyişiyle yatağa uzandı. bahar'ın anlattıkları kesinlikle doğruymuş. bu adam para için her şeyi yapardı. ama güzel yanı şuydu:
ben de parayla her şeyi yapabilirdim...

cemir'i baştan aşağıya soyup özel tasarım mach13 jiletimle o'nu baştan aşağıya tıraş ettim. hemen ardından ellerini yatağa bağlamak suretiyle, kaslı sporcu gövdesini özel yapım wolverine tırnaklı jilet destekli eldivenlerimle tırnaklamaya başladım. canının yandığı her halinden belliydi... ama ikimiz de tek kelime dahi etmiyorduk. hemen sırt üstü çevirip poposunun sağ ve sol loblarını asla kavuşamayan kutup uçları gibi birbirinden ayırdım ve pembe rüyayı içine empoze ettim. saatlerce içine akıttığım kinimle inliyordu cemir.
o'nu aşağılarmışçasına 2 saat 17 dakika boyunca farklı hiçbir pozisyona geçmedim. tam bu sırada salonumdan gelen gülüşme sesleriyle tedirgin oldum. bunlar saatler önce yatakta bıraktığım aşk savaşçılarımdı. hala gitmemişti yüzsüz ibneler.
bir ıslıkla ikisini de yanıma çağırıp, 1.000'er tl daha ücret ödeyerek ikisini birden cemir'e kaydırttım.

saatler sonra yüreğimi buram buram dolduran o huzurun beyazlığıyla nefsime haykırdım;
bahar'ımın intikamı almıştım nihayet...

ama bu gözlerimden süzülen yaşlar da neydi böyle?.. olmamalıydı bu.

bu biten bir senfoni sevgilim,
bu muhtaçlığına yemin etmiş bir duanın son ezberi...
ve muhtaçsın sevilmeye;

ezberimde yitirdiğim tüm kanlı gecelerime değermişçesine...
birgün kestaneyi çok pis çizdireceği kesindir. o zaman nickide değişmelidir.

(bkz: merhaba ben tozpembe tolga)
(bkz: bir erotik hikaye sitesi olarak sozluk)
dönüşümlü sex furyası.
yeni sevgilisini becermekten daha iyi bir durumdur.
en yakın arkadaşınız olmadığının bir göstergesidir.
çarpık ilişkiler konusunda ün yapmış bir millet olarak tarihe geçeceğimizin bir başka göstergesi dahadır.
sevişmelerin en cazip olanıdır. en yakın arkadaş ne bulmuşsa o eski sevgilide, canla başla sevişerek aramaktır. e kolay değil. arkadaş etkilenmiştir sonuçta.
(bkz: yaptım ama hele bir sor niye yaptım)