bugün

össye aylar kalmış ve herkes çıldırmış biçimde test çözerken tinkerbell, yanında integral kasan, biraz gerilmiş, dudaklarını ısıran arkadaşına bakar..sırtını döner artık ertelememelidir, teslim edilcektir yazılar..biyerden başlamak lasımdır der ve kaleminden kağıda küçük küçük yaşlarla beraber şu cümleler yuvarlanır;
Yine biz olmak isteğimiz yerdeyiz işte zaman mekan tanımaz spontanlığımızla biz... Elimizde elmalı şekerlerimizle..Ve hala diiliz biz onlardan, hani şu her yerde olanlardan, biraz deforme olmuş kişiliklerden, hani bizim çok gülüp bi yandan yazık dediklerimizden.yok ya napardık biz onlarsız? O zaman kim saatler süren, hayal ve yorum gücümüzün sınırlarını zorlayan geyiklere baş malzeme olcaktı:P kalsın onlar yerlerinde mutlular biz de öyle.biz onlara bakar sonra onlar gibi olmayız.pusulamız onlar bizim.2. Tenefüste kantine giderkenki gibi hızlı adımlarla o pusulanın gösterdiği tarafın zıt yönüne doğru yol alırız:)sonra biz yine istediğimiz yerde oluruz.Okununca hatırlatması gereken yaşananları kısacık bi yıllık yazısına kasıp sığdırmak istemiyorum ben. o anları kelimelerle yıkayıp, cümlelere basıp, renkleri solsun istemiyorum.. yazmak ve okuduktan sonra anımsattığı izleri hissetmekle yetinmek de istemiyorum.çünkü hıçkırarak yutmaya çalıştığım boğazımdaki o kocaman düğümü anlatıcak kelimeleri üretemiorum...onlar bende derinlerde ama çok iyi bildiğim bi yerde bütün renkleriyle saklı dursunlar.Yetmediği zaman bişeyler eksikliğini duyduğum şeyin ne olduğunu biliyorum ben artık.öyle bi işlemişsin ki içime, o kadar sinmişsinki bu küçücük bünyeye, mümkün diilim ben artık bizsiz...
yazılır defterin arasına konulur ve göze uç kaçmıştır tuvalete gidilmesi kendine gelinmesi gerekir..çakal arkadaş yemememiştir uç numarasını ama olsundur..
itinayla reddetmeye çalışılması, arkadaşınızla tükettiğiniz yıllar adına ahlaki bir davranıştır. Zira o yıllıklara "en iyi arkadaşla" ilgili yazılan her şey eksik kalır. Karakter sayısının sınırlı olmasından değil bu, asıl yazmak istediklerinizi yazamamaktan...
beladır efendim, hüzünlüdür, bir o kadar da gergindir.her insanın hayat sınavı niteligindeki yazılardır. genellikle insanların çoğu övgüler düzerek geçiştirir. lakin iyi yazılmış olanının bir ömür, her görüşte göz yaşartabilme özelliği vardır.
arkadaşa koca bir yıllık yazmak tabii ki zor bir olaydır. yüzlerce sayfa yazı, dostoyevski miyiz lan tabii ki yazamayız. ama yıllık yazısı yazabiliriz, o daha kısa.
"bir şarap bir cigara sonbahar koynumda yalnızlığı kokluyorum kurutulmuş yapraklarda yağmur yemiş topraklarda" yazılır bir kağıda, verilir.
eziyettir, çin işkencesidir.
düzgün cümle kuramayan bir sayısal öğrencisi içinse, ölümdür.
lanet olsun ya! elalem matematik, fizik, kimya yardırıyorken, bense, amele amele yıllık yazılarıyla uğraşıyorum. Elimde upuzuuun bir liste... Sıçtım anlayacağınız. Ders çalışmama lazım ayrıca... Konu eksiğim var. hay sıçayım ben bu işe...
kütüphaneden eski bir yıllık alınır. ilk yazılar genelde en yakın arkadaş yazılarıdır. onların içinden seçilir. isim, tarih falan varsa düzenlenir. hatta ne olur ne olmaz diye iki üç yazı harman hale getirilir. tatatataaaaa. en yakın arkadaşa daha önceden de onaylanıp düzeltilmiş yazı başarı ile yazılır.
arkadaşlığınızın yazdığınız harf karakter sayısına göre sınanmasıyla en iyi arkadaştan soğumanıza sebep olur.
sizden başka kimsenin anlayamayacağı şeyleri yazarsanız okurken yarıla yarıla gülerseniz, benden söylemesi.
Seneler sonra okurken utanmaya sebep olacak durum. Evet.