bugün
- sivasspor'a verilen penaltı26
- ali erbaş9
- anın görüntüsü20
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü22
- sinemaların batma aşamasına gelmesi21
- patiswiss17
- akp seçmeni12
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı14
- bülent uygun13
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi19
- ismail kartal8
- 22 nisan 2024 sivasspor fenerbahçe maçı31
- trollerin karışması8
- fenerbahçe12
- sözlük yazarlarının pankekleri13
- yoga eğitmeni uzun boylu motorcu şamatacı erkek9
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı8
- profesyonel fotoğraf makinası tavsiyeleri10
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi13
- inmesi binmesinden daha zor olan şeyler14
- stanleywhite10
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- junkman8
- siklememenin getirdiği huzur9
- icardi190511
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması8
- yazarların en rum özelliği11
- galatasaray9
- bakire misin diye soran erkek12
- xdearm8
- johnny bellington17
- icardi1905'in adam gibi adam olması15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar9
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- binali yıldırım'ın servet15
- mersinden kıbrısa yüzmek12
- sözlükte fake alacak kadar ezik olmak8
- güzel kızların size abi demeye başlaması11
- arda güler9
- türk kızlarının zenci sevdası13
- susmayan durmayan israile gemi ticareti8
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı8
- bir insan sizi ne kadar kırabilir13
- şu anda çalan şarkı11
- sevgili kendim12
- afrika ülkeleri ve türkiyedeki enflasyon oranları29
- abberline tarzı saçma sapan başlıklar açmak8
- icardinin bir haftada 600 üzeri entry girmesi8
- ekşi sözlük11
- türk kızlarının beğendiği erkek tipi16
bir yıllık çikolata stoğu.
kışın ortasında insanın burnuna gelen deniz kokusu misali hiç beklenmeyen birinin aramasıdır.
14/05/2012
hayatım boyunca hiç sürpriz bir doğum günü yaşamadım. yapmaya niyetlenenler oldu, ben çaktım köfteyi; son ana bırakılınca başaramayanlar oldu; aksilik çıktı; sürpriz yapmak istemeyenler oldu.
üniversitede ilk senem. sene başında türkan çok dikkatimi çekmişti. çok soğuk duruyor, bu onu etkileyici kılıyordu. laubali değil, boş şeylere gülmüyordu. ilk hafta... hocalarla tanışılıyor... kendini tanıtırken onu izliyordum, güzelliklere düşkünüm, güzel olan her şeyi izlerim. psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünü hep istemişti, şimdi kazanıp gelmiş sınıfta kendini tanıtıyordu, benim aksime. ben istememiştim. ben işletme istemiştim. o olmazsa uluslararası ilişkiler demiştim. ama sivrilmem gerekiyordu bu iki bölümde de; gitmedim. pdr yazdım, tuttu. loto tutturmuşum gibi sevinmiştim yine de. çünkü tutan şehirden memnundum. her neyse! ne diyordum... izlerim işte... bi gün fakülte önündeki bir çardakta oturmuşum, ya kitap okuyorum, ya müzik dinliyorum. keşke hafızam kuvvetli olsaydı da güzel güzel anlatabilseydim. türkan geldi, yanında ali. oturdu karşıma, konuşmaya başladık. meğer çok gülüyormuş. öyle ota boka değil de işte gülüyormuş meğer. neşeliymiş, sıcakkanlıymış. böylece tanıştık.
yakınız biz artık. birlikte eve çıkmaya karar vermiştik. ama o çarşıda, ben kampüs yakınında istiyordum evi. aslında belki de bunlar bahane. o benim nasıl bir hayat sürdüğümü bilmiyor ki. ona söylemediğim bazı şeyler var. bilirim, anlayışla karşılar. dostluğumuzda kopma olmaz anlatsam. fakat bilmiyorum, bilmesini istemem. bir gün okursan bunu, sorma türkan.
her neyse, yine maydonoz oldu bir şeyler. ne diyordum? bugün sosyal antropoloji dersindeydik. mustafa girdi sınıfa, hocaya doğru yürüdü. "gel bakim sen bi buraya." der gibi bi hareket yaptı hocaya. şöyle başını hızlıca öne eğip kaldırırken gözlerini de kapatıp açtı, bilirsiniz... kulağına bir şeyler fısıldadı. ben de türkan'a "mustafa'ya bak, hocaya küçük çocuk muamelesi yapıyor sanki ahahaha" dedim. güldük. sonra türkan her gün yaptığı gibi "dersten sonra kantine gidelim. ama önce tuvalete gidelim." dedi. olur dedim. aradan 10 dakika geçtikten sonra, hoca geç bırakacağını söyledi. tuvalete gitme meselesi tekrar gündeme oturdu.
- git şimdi, hoca zaten bir şey demiyor.
+ yaa yok kantine gidemem ama.
- e kantine teneffüste gideriz yahu.
+ boşver.
- peki. (klasik türkan hareketi. bensiz gitmez tuvalete; anca beraber, kanca beraber)
ders bitti, tuvalete gittik. önce o girdi, çantasını ve hırkasını tuttum. sonra ben girdim. türkan ruj sürdü. makyaj muhabbeti geçti o esnada. bıyıklarım çıkmış, onu söyledi. cidden çıkmış. sınıfta bir şey unuttuğunu söyledi. sınıfa yürüdük, kapıyı açtı. herkesin elinde mum var, sınıf karanlık. ilk 2-3 saniye aklımdan geçenler aynen şunlardı: "ne yapıyor bunlar? çayda çıra mı yapıyorlar lan? türk kültürüyle ilgili bi şey mi? ne lan bu? ayin yapıyorlar sanki, çok kom/" (bu esnada, sınıfa girmek de istemiyorum ne yaptıklarını anlamadığım için. yaklaşmıyorum, adım atmıyorum, öylece izleyip anlam vermeye çalışıyorum)
komik demeye kalmadan: "iyi ki doğdun eski sevgilin" demeye başlıyorlar nağmeli nağmeli. elim ayağım titremeye başlıyor. dedim ya, hiç sürpriz yaşamadım ben. bu fikir türkan'a aitti, mücahit de çok yardım etmişti. tüm sınıfın elinde browni, üzerinde birer mum. hepsini teker teker üfledim. gözlerim dolmuştu, hatta sessizce, çaktırmadan ağlıyordum. hayatımın en güzel anlarından biriydi ve ben minnetten başka bir şey hissetmiyordum. hayatımda ilk kez, hediyeye tercih edeceğim bir doğum günü kutlaması yaşadım. sınıfla çok da içli dışlı değildim oysa, konuştuğum, sevdiğim ve sevildiğimi hissettiğim kişi sayısı oldukça azdı. o bir saat boyunca affallamış bir şekilde gezdim. aptallığıma inanamıyordum. mumları görüyordum; sonraki gün doğum günüm olduğunun farkındaydım, türkan'ın beni mutlu edecek bir şey yapacağından emindim ve çayda çıra diyordum.
hayatım boyunca hiç sürpriz bir doğum günü yaşamadım. yapmaya niyetlenenler oldu, ben çaktım köfteyi; son ana bırakılınca başaramayanlar oldu; aksilik çıktı; sürpriz yapmak istemeyenler oldu.
üniversitede ilk senem. sene başında türkan çok dikkatimi çekmişti. çok soğuk duruyor, bu onu etkileyici kılıyordu. laubali değil, boş şeylere gülmüyordu. ilk hafta... hocalarla tanışılıyor... kendini tanıtırken onu izliyordum, güzelliklere düşkünüm, güzel olan her şeyi izlerim. psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünü hep istemişti, şimdi kazanıp gelmiş sınıfta kendini tanıtıyordu, benim aksime. ben istememiştim. ben işletme istemiştim. o olmazsa uluslararası ilişkiler demiştim. ama sivrilmem gerekiyordu bu iki bölümde de; gitmedim. pdr yazdım, tuttu. loto tutturmuşum gibi sevinmiştim yine de. çünkü tutan şehirden memnundum. her neyse! ne diyordum... izlerim işte... bi gün fakülte önündeki bir çardakta oturmuşum, ya kitap okuyorum, ya müzik dinliyorum. keşke hafızam kuvvetli olsaydı da güzel güzel anlatabilseydim. türkan geldi, yanında ali. oturdu karşıma, konuşmaya başladık. meğer çok gülüyormuş. öyle ota boka değil de işte gülüyormuş meğer. neşeliymiş, sıcakkanlıymış. böylece tanıştık.
yakınız biz artık. birlikte eve çıkmaya karar vermiştik. ama o çarşıda, ben kampüs yakınında istiyordum evi. aslında belki de bunlar bahane. o benim nasıl bir hayat sürdüğümü bilmiyor ki. ona söylemediğim bazı şeyler var. bilirim, anlayışla karşılar. dostluğumuzda kopma olmaz anlatsam. fakat bilmiyorum, bilmesini istemem. bir gün okursan bunu, sorma türkan.
her neyse, yine maydonoz oldu bir şeyler. ne diyordum? bugün sosyal antropoloji dersindeydik. mustafa girdi sınıfa, hocaya doğru yürüdü. "gel bakim sen bi buraya." der gibi bi hareket yaptı hocaya. şöyle başını hızlıca öne eğip kaldırırken gözlerini de kapatıp açtı, bilirsiniz... kulağına bir şeyler fısıldadı. ben de türkan'a "mustafa'ya bak, hocaya küçük çocuk muamelesi yapıyor sanki ahahaha" dedim. güldük. sonra türkan her gün yaptığı gibi "dersten sonra kantine gidelim. ama önce tuvalete gidelim." dedi. olur dedim. aradan 10 dakika geçtikten sonra, hoca geç bırakacağını söyledi. tuvalete gitme meselesi tekrar gündeme oturdu.
- git şimdi, hoca zaten bir şey demiyor.
+ yaa yok kantine gidemem ama.
- e kantine teneffüste gideriz yahu.
+ boşver.
- peki. (klasik türkan hareketi. bensiz gitmez tuvalete; anca beraber, kanca beraber)
ders bitti, tuvalete gittik. önce o girdi, çantasını ve hırkasını tuttum. sonra ben girdim. türkan ruj sürdü. makyaj muhabbeti geçti o esnada. bıyıklarım çıkmış, onu söyledi. cidden çıkmış. sınıfta bir şey unuttuğunu söyledi. sınıfa yürüdük, kapıyı açtı. herkesin elinde mum var, sınıf karanlık. ilk 2-3 saniye aklımdan geçenler aynen şunlardı: "ne yapıyor bunlar? çayda çıra mı yapıyorlar lan? türk kültürüyle ilgili bi şey mi? ne lan bu? ayin yapıyorlar sanki, çok kom/" (bu esnada, sınıfa girmek de istemiyorum ne yaptıklarını anlamadığım için. yaklaşmıyorum, adım atmıyorum, öylece izleyip anlam vermeye çalışıyorum)
komik demeye kalmadan: "iyi ki doğdun eski sevgilin" demeye başlıyorlar nağmeli nağmeli. elim ayağım titremeye başlıyor. dedim ya, hiç sürpriz yaşamadım ben. bu fikir türkan'a aitti, mücahit de çok yardım etmişti. tüm sınıfın elinde browni, üzerinde birer mum. hepsini teker teker üfledim. gözlerim dolmuştu, hatta sessizce, çaktırmadan ağlıyordum. hayatımın en güzel anlarından biriydi ve ben minnetten başka bir şey hissetmiyordum. hayatımda ilk kez, hediyeye tercih edeceğim bir doğum günü kutlaması yaşadım. sınıfla çok da içli dışlı değildim oysa, konuştuğum, sevdiğim ve sevildiğimi hissettiğim kişi sayısı oldukça azdı. o bir saat boyunca affallamış bir şekilde gezdim. aptallığıma inanamıyordum. mumları görüyordum; sonraki gün doğum günüm olduğunun farkındaydım, türkan'ın beni mutlu edecek bir şey yapacağından emindim ve çayda çıra diyordum.
şüphesiz herkesin sevdiği şeylere göre değişir. onun sevebileceği ne varsa gücünün yettiğince yapmaya çalışırsın, hazırlarsın heyecanlanırsın,, daha sürprizin başında bi cümle kurar ne hevesin kalır ne de başka bir şey. diğerlerini yapmaya gerek yok dedirtir insana. memnun kaldığını göremedikten sonra yapsan ne yapmasan ne. * * *
sonra pastayı da sen yersin şarabı da sen içersin. * * *
sonra pastayı da sen yersin şarabı da sen içersin. * * *
Tam 00.00 da kapima minik kekle gel
Ve beni 26 yillik öp.
Ve beni 26 yillik öp.
istanbul ve çevre illerde yaşayanlar için son zamanlarda bir çok kesim tarafından kullanılan yatta doğum günü organizasyonları, Sevdiklerinizi 'oha bu da yapılır mı?' dedirtecek kadar şaşırtabilir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar