bugün

“Emir”:Bildiğimiz “emir”,yani “amir” demek.
”Kûn”: Farsça “göt” demek.(Bu kelime Kürtçede de “qun” dur)
Yani, istanbul halkı Yusuf’u, “padişaha oğlan (göt) temininden sorumlu amir” olarak adlandırıp tanıtmıştı. yusuf ilerde açıklanacak.
“Emir-i Kun” dillerde dolaşa dolaşa zaman içinde “Emirguna” ve nihayet (günümüze kadar gelen) “Emirgan” olarak telaffuz edilmeye başlandı.

Osmanlının tarihçileri, bu utanç verici olaya bir açıklama getirmek için güya Yusuf’un iran eşrafından “Emir guna oğlu” olduğu yalanını uydurmak zorunda kalırlar.
Ancak nice yıllardan sonra gelen kimi dürüst tarihçiler bu gerçeği açıkladılar.

DÖRDÜNCÜ MURAT DÖNEMi...
Osmanlının en karmaşık dönemidir. Bir yığın yeniçeri ayaklanması sonucu, Genç Osman tahta indirilip işkenceden sonra öldürülmüş, yerine Deli Mustafa getirilmişti. Fakat kısa süre sonra tam manasıyla deli olduğu anlaşılınca, bir saray manevrasıyla indirilip yerine 12 yaşındaki Dördüncü Murat oturtulmuştur.

Ancak asıl ve fiili padişah, tarihin ikinci Hürrem’i kabul edilen anası Kösem ve Boşnak asıllı damadı Sadrazam Topal Recep’ dir.

Kösem, yavaş yavaş ergenleşen Sultanın küçük ve toy olduğunu, eğer “hareme” sokulup kadınlarla iç içe yaşarsa aklını çelip onu kendilerine karşı kışkırtacaklarını düşündüğünden, ilk ergenlik yıllarından itibaren kadınlarla ilişki kurmasını engellemiş ve yerine içki âlemleri eşliğinde taze yakışıklı ve genç “oğlanlar” getirtmiş, cinsel ihtiyaçlarını onlarla gidermesini sağlamıştır.

Bu şartlarda büyütülen Murat, bu yaşam tarzına alışmış, bir daha bırakmadan ölünceye kadar sürdürmüştür.

Öyle ki bu kez Kösem, oğlu zürriyetsiz kalmasın diye bin türlü dolapla kadınlarla yatmasını sağlamaya çalışmıştır.

Kadere bakın ki, bu işleri gönülsüzce ve bir angarya gibi yapan Murat’ın doğan hiçbir çocuğu yaşamıyordu.

Yirmili yaşa gelen Murat, Ağabeyi Osman’a yapılanları unutmayıp zamanı gelince intikamını almaya yemin etmişti. Yerini sağlamlaştırıp saltanat gücünü tamamen ele geçirince, ilk işi onca zaman oyunlarına katlandığı Topal Recep ve adamlarını öldürtür. Sonra da Deli ibrahim hariç bütün kardeşlerini boğdurup Osmanlı Tarihinin en kanlı dönemini başlattır.

Bir ara anadan da kardeşi Deli ibrahim’i de öldürmeyi düşünmüş, ancak Kösem tahtın varissiz kalacağını söyleyerek bu fikrinden caydırdı. .
O sırada iran’a sefere çıkmak gerekti.

REVAN VALiSi YUSUF
Ordunun başında Revan kalesine dayanan Sultan, birkaç top atışından sonra Revan’ın iranlı Valisi, savaşa gerek bırakmadan, Sultana sığınır ve şehri Osmanlıya teslim eder. Hemen Sünni mezhebine geçirilip Tahmasb olan adı da Yusuf olarak değiştirilir.

Kendisi gibi “oğlancı” olan Yusuf’tan çok hoşlanan Sultan, ikramiye olarak onu önce Halep’e vali gönderir, fakat, 2–3 ay sonra da istanbul’a getirtir. Padişah, ona Boğazda ormanlar içinde bir köşk yaptırıp hediye eder.

Yani istanbul’da şimdiki “Emirgan Koruluğu” olan yer

Zevk ve sefa âlemlerinde profesyonel olan Yusuf, Padişaha hayal etmediği zevk ve sefa geceleri düzenleme işini ele alır.

OĞLANLAR DEFTERE KAYDEDiLiYOR
Yusuf, bu işi o kadar ileri götürür ki, saraydaki mevcut “oğlanlar” artık heyecan ve tat vermez olmaya başlayınca, yeni oğlanlar bulmak gerektiğine karar verip aramaya koyulur.

Düzenli aralıklarla çarşıları dolaşarak esnafı gezer. Gözüne kestirdiği parlak, yakışıklı, tüysüz esnaf çırakları olan sübyanları bir deftere kaydeder. Zamanı ve sırası geldikçe zaptiyeler gönderip zorla alınan çocukları Sultana ikram eder.

Durum öyle iğrenç bir hal alır ki, Yusuf’un çarşıya çıktığın gören esnaf;
—Çırakları saklayın,”Emir-i Kûn” gene çarşıya çıkmış. Diye, birbirine haber uçurmaya başlar; böylece herkes kendi imkânınca çocukları saklamaya çalışırdı.

https://groups.google.com...pic/addkmaras/WDU6QbAhi5A