bugün

gençliğe ait takıntılardan kurtulacak kadar yaşlanıp bunun farkına varma ve buna boyun eğme durumudur. korkutucu gibi görünse de insana ciddi bir özgürlük alanı sunar. imaja dair bütün yükü üzerinden alır, egoyu makul bir düzleme oturtup insanlığına dair birkaç kelam etme, insanlığını tanıma şansı verir.
kimisi bunu kolayca yapar kimisi biraz direnir ama illa o yaş gelir ve yüzündeki çizgiler birer defo olmaktan çıkıp içerisine anılardan çiçeklerin sıkıştığı küçük duvar çatlaklarına dönüşür. ve onları seversin muhtemelen.
göreceğiz *
mantık evliliğine karar verilen yaş olabilir .
3-4 kez pişmanlık yaşayan insanın kazandığı olgunluktur. Yaşadığı pişmanlıklardan sonra önem verdiği şeyler değişir. Tabii ki de artık fiziğe değil ruha bakar.

Bi de gerçi gönül ota da konar boka da konar var. Orada zaten dış görünüşün hiç önemi olmuyo. Gönlün gözü yok. sonradan benim hoşlandığım kişi bu muydu diyor insan.
karakteri baz almazsanız muhattab olduğunuz kişiyle, yaş geçince anca anlarsınız.
insanın gelmemesi gereken bir noktadır. Onca yıl kendine bakıyor belirli bir özbenlik kazanıyorsun sonra ne olursa oluyor ki bunlar genelde evlilik ve çocuk sahibi olduktan sonra " aman bu saatten sonra alan almış" rahatlığına bürünüp tümüyle kendinizi bırakıyorsunuz. Çocuk sahibi olan birçok arkadaş ve çevrem tüm hayatını çocuğuna endeksli yaşayıp kendine ufak bir bakım yaptırsa dahi suçlu hissedebiliyor. insan ne olursa olsun ister bencillik deyin ister egoist kendine her yaşta bakmalı ve kendini düşünmelidir. Karsısındaki her nekadar çocuğuda olsa kendisininde bir hayatı olduğunu asla unutmaması gerekir.
60 şımda da olsam süslenirim kürkler payetler. Döpiyesler ceket altı kapson deli sikmiş kombinlerim vazgeçemem.
insan belli bir yaştan sonra biyolojik atık olmaktan öteye gitmiyor ve bunamadan hemen öncesinde var olan anıları kurcalayıp bunlardan değer çıkartmaya çalışıyor. bir nevi kendine anlam katma, ulan boku bokuna mı yaşadık biz bunları gibi sorulara mantıki cevap verip tatmin olmaya çalışıyor. işte dış görünüşün git gide önemsenmemesi de böyle bir durum. eğer biz dış görüşünü ortadan atarsak kişiyi kendi yapan bir çok değeri otomatik olarak elemiş oluruz ki bunu aslında kimse yapmıyor.
sen ister duygusal körlüğün etkisine kapıl istersen kapılma birini çekici bulmuyorsan birlikteliğinde herhangi bir istek olmaz çünkü insanları bir araya getiren şey üreme içgüdüsüdür. ( tabi babanla olan iletişim veya bir araya gelmen umarım bu değildir)

yani insanın dış görünüşü bu denli yermesinin bir mantığı yoktur çünkü dış görünüş kişiden bağımsız, onu farklı algılatan bir durum değilidir. o da varlığın bir parçası ve karakteri şekillendirmede de dolaylı yoldan etkisi büyüktür. bundan vazgeçmeyi olgunluk olarak sunmak da bence saçmadır.