bugün

kitabın 325. sayfasının bir yerlerinde, yazarın "bilmek her zaman engelleyebilme imkanı sağlamaz; ama hiç değilse bildiğimiz şeyleri, avucumuzun içinde tutamasak da zihnimizde kullanıma hazır bulundururuz ve bu da bize, üzerlerinde hakimiyet kurduğumuz yanılgısını yaşatar." diyerek bir anlığına durup tavana baktırdığı romanı.
baskısı hiç bulunmayan, ocak 2013'te tekrar basılmaya başlanacak olan kitap.
ilk bölümünde proust un combray da geçirdiği çocukluk yıllarını hayvani cümlelerle anlattığı, ikinci bölümünde ise dağ gibi swann ın odette denen şırfıntı yüzünden eriyip gittiği, kayıp zamanın izinde serisinin ilk kitabı. proustvari an denilen olgu bu kitaptan filizlenmiş diye şeyediyom.
proust'un yedi ciltlik eserinin ilkidir. öyle bir kitaptır ki bu bizim çikolata olarak bildiğimiz madlenle * çayın efsanevi buluşması gerçekleşir ve sayfalarca anlatır proust bunu. bir balzac'ın vadideki zambakta omuz betimlemesi bir de proust'un burdaki çayla geçmişe yolculuk betimlemesi fransız romanının darbeleri denilebilir sanırım.

--spoiler--
"ne tuhaf zavallı karımı çok sık düşünüyorum, ama her seferinde azar azar düşenebiliyorum ancak." büyükbabamın en sevdiği ifadelerden biri haline gelmişti : "rahmetli swann'ın deyişiyle sık sık ama her seferinde azar azar"

aşk bir bakıma bu yürek daralmasının kaderidir, onu tekeline alır, özelleştirir: ne var ki benim durumumda olduğu gibi yürek darlaması içimize, aşk hayatımda boy göstermeden önce yerleştiğinde aşkın bekleyişi içinde, başıboş ve serbest dalgalanır, belirli bir duygunun tekelinde değildir, bir gün bir hissin ertesi gün bir başkasının, kah evlat sevgisinin kah dostluğun emrindedir.

--spoiler--