bugün

kankalık müessesinden tut, devletler topluluğuna kadar aklına gelen bütün topluluklarda maalesef mevcut durum.
kimi aile düzenini bozmamak, kimi düşmana koz vermemek amacıyla yapılır ama o toplulukları içten içe çürütür ve sonunda kaçınılmaz son gelir.
çöküş.
böyle ortamlarda beş dakika kalmak istemem. nedir ya o diktatöryel hava.
tabi kastımız, kalas gibi her şeyi höt höt söylemek değil ama söz hakkınız olan bir konuda ve söz açılmışken gerçekleri size söyletmiyorsa ya da söylediğinizde dışlanıyorsanız, bi kaç denemeden sonra kendinizi hiç yormayın. onlar zaten kendi kendilerini çökertecektir.
yalanla ne inşa olmuş ki?
şahsım böyle çöken bir kaç topluluğa şahit oldu.
biri ülkenin gerçekten iyi üreticilerinden biriydi, güzel bir şirketti.
bir dönem çeşitli personel tranferleri yapıldı yüksek maaşlar ödendi lakin pilot aklımla bakıyorum adamların zerre katkısı yok. güzel söylemlerle işi götürmeye çalışıyorlar.
sonuç: o koca şirket 5-6 senede bankalarca hacz edildi.

bir de yıllarca baskı altına alınmış iki gelinli aile vardı, komşu.
dışarıya pek bişey belli etmiyorlar ama gelinler askere giden çocukları olduğu halde asla tek başlarına sokağa adım atamıyorlar. anormal tabi. insanın dikkatini çekiyor.
sonuç: boynuz, hem de çatallı.

yapmayın lan yapmayın.
insan baskı altında bir süre yaşar. sonra ilk fırsatta size olan hınçlarını üzerinize bir şekilde boşaltır.
acımasızca ve adap dışı olmadan herkesi doğruları söylemeye teşvik edin.
ilk etapta ufak tefek kayıplarınız olabilir ama zaman içinde siz kazançlı çıkarsınız.
''baskılandığı'' ifadesi her iki şekilde de anlaşılmaya müsait.

sevgili yazarın bahsettiği anlama göre şöyle ki,
ahlaki evrelere göre alt seviyelerde kalmış bir toplum için doğru söylemek, amellere ve niyetlere göre pek de değişmez. aslında doğru zaten bir tanedir. kişiden kişiye göre değişebilecek bir olgu da değildir. burada irdelenmesi gereken doğrunun söylenmesi gerektiği, hangi gerekliliklere göre dayandırıldığıdır. yazarın verdiği örnekler üzerinden değerlendirecek olursak; aile düzenini bozmamak için yalan söylemek, üst seviye bir ahlaki eylem değildir. derinine inildiği zaman düzeni bozmamak kişinin kendisi için de bir iyiliktir. yani saf çıkarcılıktır.

doğruyu söylemenin baskılanması bence bizim gibi toplumlarda daha çok, iletişim kurmayı bilmemekten kaynaklanmaktadır. ne olur içten ve samimi olmak gibi pembe pencereye sokmayın durumu. doğru ve uygun bir iletişim yöntemiyle kişiye ve duruma uygun sözcükler ve ifadeler her zaman mevcuttur. kanımca açık sözlülük, açık sözlüyüm demek tamamen içinde bulunulan iletişim kurmayı bilmemezliğe giydirilen bir kılıftan ibaret. benim gözümde kişi ben açık sözlüyüm diyorsa, aynı zamanda özür dilerim ben etkili iletişim kurmayı bilmiyorum diyordur.

neyse çok dallanan budaklanan bir konu oldu. bence doğrunun baskılandığı bir topluluk, konuşma ve iletme becerisini etkili ve uygun şekilde kullanamayan insanları oluşturur. maalesef ki katılıyorum. evet çöküştür.
Size Öyle Geliyorsa Öyledir, Luigi Pirandello'nun yazdığı oyundur.

Gizemli kâtip Bay Ponza, eşi ve eşinin annesiyle birlikte yeni taşındıkları küçük yerleşim merkezinde, yaşama biçimleriyle yerli halkın dikkatini çekerler. Durağan seyreden yaşamlarına bir farklılık getiren bu aileye kuşkuyla yaklaşan kasaba halkı; çözemedikleri aile ilişkilerine farklı, anlaşılması güç yorumlar getirirler.

izleyici, damat-kayınvalide-genç kadın üçgeni arasındaki sır dolu ilişkilerin, bu yorumlarla nasıl değişeceğini oyun boyunca sorgular.

(Alıntıdır)
Ağzıyla değil, karniyla konuşan toplumlar da görülen, sahtekarlık hastalığıdır.
ikiyüzlülüğü kendine huy edinmiş bir toplumda sadece ikiyüzlü olmayanların zoruna gider.
Abdullah (b. Mes"ûd) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında "doğru/sıddîk" olarak tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında "yalancı/kezzâb" olarak tescillenir.”
(M6639 Müslim, Birr, 105)